The post Zika Virüs appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Kendini koru!
Gebeliğini koru!
Eğer hamileyken Zika virüsü kaparsanız, bu bebeğinizin sağlığını tehdit edebilir. Zika; mikroensefali gibi ciddi doğum hasarlarına sebep olabilir. Mikroensefali; nöbet geçirme, beslenmede sıkıntılar, işitme kaybı, görme bozuklukları ve öğrenme zorluğu gibi ömür boyu süren sorunlara yol açabilir.
Henüz bir aşısı olmadığı için bu virüsü engellemenin en iyi yolu enfeksiyondan kaçınmaktır.
Sinek ısırığını önlemek adına aşağıda belirtilen 4 kurala sıkı bir şekilde uyun:
Bu kurallara günün her vaktinde uyun çünkü sinekler gece gündüz aktiftirler.
The post Zika Virüs appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Tekrarlayan Tüpbebek Başarısızlığı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Tekrar tekrar yapılan tüpbebek denemelerinde gebelik oluşmamasına tekrarlayan tüpbebek başarısızlığı denir.
Bazen tüpbebek uygulaması sonrası beta hCG testinde küçük yükselmeler görülebilir. Ancak bunlar her zaman yerleşemeyen bir gebeliğin göstergesi değildir. Tüpbebek uygulaması sırasında ve sonrasında kullanılan ilaçlar, embriyo rahim içine yerleşmediği halde beta hCG’de hafif yükselmelere neden olabilir. Gebelik oluştuğu ve ultrasonla görüldüğü halde düşük, ölü veya erken doğum ile sonuçlanan ve çiftlerin eve çocuk götüremediği durumlarda da tüpbebek başarısından söz edilmemelidir.
Tüpbebek başarısızlığı herhangi bir aşamada görülebilir. Örneğin yumurtalıkları uyarmak için iğneler yapıldığı halde yumurta toplanamayabilir. Bazen de boşalma sıvısında sperm yoktur. Testisten alınan biyopsilerde bile canlı sperme rastlanamayabilir. Sperm ve yumurtanın sağlıklı görülmesine karşın hiç bir yumurta döllenmeyebilir, hatta yumurtanın içine sperm enjekte edilse (mikroenjeksiyon) bile embriyo oluşamayabilir. Bazen embriyo oluşmuş, hatta hücreleri sağlıklı bir şekilde büyümekte ancak gebelik testleri negatif çıkmaktadır.
Kimi zaman yerleştirilen embriyo rahim içine tutunduğu ve gebelik kesesi oluştuğu halde düşük ile sonuçlanabilir. Tüpbebek uygulaması sonrası düşük, anne baba adayları için çok travmatik (zedeleyici) durumlardır. Tüpbebek dışında doğal yollarla gebe kalan çiftlerde de tekrarlayan gebelik kayıpları görülebilir. Tüpbebek, tekrarlayan gebelik kayıpları açısından yüksek risk oluşturmaz. Yani tüpbebek hastalarında düşük, daha sık rastlanan bir sorun değildir.
Anne adayının bağışıklık (immün) sistemi ile ilgili bazı sorunlar infertilite nedenidir. Son yıllarda immünoloji (bağışıklık bilimi) alanındaki gelişmeler infertil olgularda bağışıklık sisteminin bazı bozukluklarına dikkat çekmektedir. Tekrarlayan tüpbebek denemelerinde başarısız olan olgularda saptanan bağışıklık sistemi bozuklukları çözülerek gebelik oluşması sağlanabilir. Bu konuda tetkikler, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından istenir ve tedavisi kadın doğum uzmanı tarafından yapılır.
Anne ve/veya babanın genetik bozukluklarından kaynaklanan sorunların yanı sıra döllenme sırasında tamamen rastgele meydana gelen bozukluklar da tüpbebek başarısını azaltabilir. Tüpbebek tedavisine başlanan her çifte genetik tetkiklerin yapılması gerekli değildir. Hangi tüpbebek başarısızlıklarında genetik tetkikler yapılmalıdır?
Gebeliğin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için bebeğin genetik yapısının sağlıklı olması gereklidir. Bebeğin genetik sorunları ne kadar şiddetli ise gebelik o kadar erken dönemde kaybedilir. Çok hafif genetik bozukluklarda hasta bebek miadına kadar büyür ve canlı olarak doğabilir. Ancak genetik hastalığın şiddeti arttıkça, ölü doğum, düşük, biyokimyasal gebelik gibi durumlar ortaya çıkabileceği gibi bazen genetiği bozuk embriyolar rahime yerleştirilmeden bozulabilir.
Genetik sorunlar;
Anne ve/veya baba adayının genetik hastalıkları olup olmadığını aydınlatmak için kan alınarak kromozom yapı ve sayıları kontrol edilir.
Tüpbebek yöntemi ile elde edilen embriyo rahim içine yerleştirilmeden önce bir tane hücresi alınıp genetik tanıya gönderilir. Genetik yapısı normal bulunan embriyo anne rahmine yerleştirilir.
Anne adayında pıhtılaşma eğilimi (trombofili) olması düşük riskinde artışa neden olur. Tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınların %60’ında trombofiliye rastlanır. Anne adayındaki kalıtsal trombofili, düşüklere neden olabilir. Trombofili ve annede antifosfolipid antikorlarının bulunması plasenta damarları içinde pıhtılaşmaya neden olur. Plasenta damarının pıhtılaşma ile tıkanması düşüklere neden olabilir.
Anne adayında kan pıhtılaşmasını sağlayan her aşama genler ile kontrol edilir. Pıhtılaşmayı sağlayan ve önleyen proteinlerin üretimi için anne adayının genleri kalıp görevi yapar. Genlerdeki bozukluklarda pıhtılaşmaya neden olan proteinlerde artma veya pıhtılaşmayı önleyenlerin etkinliğinde azalma ortaya çıkar. Bu tür genler içinde sık rastlananlar:
5 numaralı pıhtılaşma faktörü proteini, pıhtı oluşturan tombin proteinini uyarır. Leiden mutasyonuna uğrayan faktör 5, daha aktiftir ve aktivitesinin azalması, sağlıklı olana göre 10 kat daha uzun sürer. Bu nedenle pıhtı oluşumu 10 kat artar. Bu nedenle Faktör 5 Leiden mutasyonu çok önemlidir ve homozigot veya heterozigot mutasyonları dikkate alınmalıdır.
Protrombin, pıhtı oluşturan trombin proteinine dönüşür. Bu mutasyonda protrombin düzeyi artar. Bu da pıhtılaşma riskini 26 kat artırır.
MTHFR adı verilen enzim, inaktif folatın aktif hale gelmesini sağlar. MTHFR oluşturan genin C677T mutasyonu oluştuğunda enzim ısıyla bozulabilir (termolabil) hale gelir. Enzimin bozulması ile metil molekülü eklenemeyen folat homosisteine dönüşür. Homosistein düzeylerinde artma izlenir. Plasenta damarlarında sorun oluşturan madde homosisteindir. Diğer yandan MTHFR enzimi yetersiz olan bu annelerde kan folik asid düzeyi çok düşer. Bu nedenle nöral tüp defekti denilen omurilik bozukluklarına daha sık rastlanır.
Tekrarlayan tüpbebek başarısızlıklarının %5’inde anne adayında bulunan enfeksiyonlar sorumludur. Tüpbebek başarısızlığına neden alan en önemli enfeksiyonlar;
Bu tür enfeksiyonların gebelik kaybı veya tüpbebek başarısızlığı oluşturma nedeni
The post Tekrarlayan Tüpbebek Başarısızlığı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Gebelik Öncesi Kontrol: Geçmişinize Bir Göz Atalım appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Yepyeni bir oyuna çok az zaman kaldı. Maça hazırlanma zamanı. Kadın Hastalıkları ve Doğum doktorunuz sizi yıllardır tanıyor olsa da her şeyi tekrar gözden geçirmesinde yarar var. Önceki gebeliklerinizde neler olup bittiğini bilmek, yeni gebeliğinizde karşılaşacaklarımıza hazır olmak için doktorunuza ipuçları verecektir.
Şu sorulara hazırlıklı olun;
Ailenizin tıbbi öyküsü; kadın doğum doktorunuza, gebeliğin seyrini etkileyebilecek veya kalıtımla bebeğinize de geçebilecek hastalıklar konusunda fikir verebilir. Ailenizde rastlanan nöral tüp defekti gibi bazı hastalıkların bebeğinizde görülme olasılığı yüksektir.
Taşıyıcılık durumunun bilinmesi çiftlere bilinçli olarak karar alabilme olanağı sağlar.
Bazı durumlarda çift gebelikten vazgeçip korunma yolunu seçerken bazen de riskten kaçınmak için yardımcı üreme tekniklerine yönelebilir. Ülkemizde yasal olmamakla birlikte bazı ülkelerde sperm veya yumurta bağışı yapılabilmektedir. Bu ülkelerde çiftlerden birinde ailesel hastalıklar varsa sperm veya yumurta bağışı alınabilmektedir.
Down Sendromu (mongollizm), Müsküler distrofi (kas erimesi hastalığı) gibi hastalıklar açısından riski yüksek olanlar, bebeğin eşinden (chorion villus sampling) veya bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan örnek alınması (amniosentez) gibi tanı yöntemlerine karar verebilir.
Bazen; anne babanızın, hatta büyük anne ve büyük babanızın hastalıklarını da sorabiliriz. Bu çok meraklı olduğumuzdan değil, bazı kalıtsal hastalıkların bazı ırklarda daha sık görülmesindendir. Siz veya eşinizin soyunda bu tip kalıtsal bir hastalık riski saptarsak genetik inceleme ile bebeğinizde oluşma riski belirlenebilir, gebelik sırasında bebek için yapılabilecek testlere karar verilebilir.
Bu genetik hastalıklara örnek olarak Akdeniz havzasında görülen Akdeniz anemisi verilebilir. Afrikalı Akdenizli, Ortadoğulularda orak hücreli anemi taşıyıcılığı sıktır. Kistik fibroz beyazlar ve Yahudilerde görülebilir. Tay-Sachs hastalığı, Aşkenazi Yahudileri ve Fransız-Kanadalı kökeninden olanları etkiler. Bu gibi ırksal riskler taşıyorsanız genetik araştırma yapılmasını tercih edebilirsiniz.
Bunun için vücut kitle indeksi kullanılır. Çok yüksek kilolu veya çok düşük kilolu kadınlarda gebelik sonunda olumsuz sonuçların oluşma riski artmıştır. Çok kilolu kadınlarda doğum zor olmakta, gebelikte ciddi sorunlar yaşanabilmektedir. Gebelik öncesi normal kiloda olanlara gebelikte 12-16 kilo alması önerilir. Aşırı kilolu kadınlar 12 kiloyu geçmemelidir. Düşük kilolular 18 kiloya kadar alabilirler.
Yeme alışkanlıkları: Uzun süreli aç kalma kanda oluşan bazı maddelerin bebeğe zarar verebilmesi nedeniyle önerilmemektedir. Ayrıca toprak yeme kansızlığa yol açmaktadır. Vitamin ilaçları gerektiğinde doktor önerisi ile kullanılabilir. Folik asit kullanımı herhangi bir engel durum yoksa önerilmektedir.
Gebelik öncesi danışma, gebelik sonuçlarını olumsuz etkileyebilecek gebenin sosyal güvencesinin nasıl sağlanacağı gibi konuları da kapsamalıdır.
The post Gebelik Öncesi Kontrol: Geçmişinize Bir Göz Atalım appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Biyokimyasal Gebelik appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Pozitif gebelik testini takiben hiç adet oldunuz mu?
Gebelik testini pozitif gördükten sonra adet olmak biraz üzücü, biraz da korkutucu bir durumdur. Ama tahmininizden çok daha sık görülen bir sorun. Bizim biyokimyasal gebelik dediğimiz bu durum, çok erken bir gebelik kaybıdır.
Biyokimyasal gebeliklerin gerçekte ne kadar sık rastlanan sorunlar olduğunu bilmiyoruz. Bazen zamanında veya birkaç gün geç olduğumuz, normal miktarda veya biraz daha şiddetli veya kimi zaman uzun süren kanamaların altında biyokimyasal gebelikler bulunabilir. Bunların hepsi için doktora da gitmeyiz. Bu nedenle aslında başlayan adetlerin kaçında rahim içine tam yerleşemeden atılan bir gebelik olduğunu kimse bilmiyor. Bazı tahminlere göre, dünyada doğan çocuk sayısından daha fazla biyokimyasal gebelik var. Kimileri de her 100 gebelik kaybından 75’inin biyokimyasal gebelik olduğunu söylüyor.
Biyokimyasal gebeliğin en sık rastlanan belirtisi adet gecikmesidir. Birkaç gün gecikmeden sonra adet kanaması başlayan çoğu kadın, vücudunda rahime tam yerleşemeyen bir döllenme olduğundan habersizdir. Ancak iyi haber, biyokimyasal gebelik geçirmiş olmanız, bir şeylerin kötü gittiğini göstermediği gibi, bir sonraki gebeliğinizin yine biyokimyasal gebelik olacağını da göstermez. Yani kucağınıza bir bebek alma şansınızda bir azalma yaşamazsınız.
Adet kanamanızın başlamasından 3 hafta sonra döllenmiş olan bir yumurta rahim iç tabakanıza temas edip bir plasenta (bebeğin eşi olarakta abilinir) meydana getirmeye başlar. Bu plasenta hücrelerinden gebelik hormonu olan hCG üretilir. Kısa sürede hCG hormonu, kanda saptanabilir hale gelir. Ancak bazen döllenmiş yumurta, rahim iç tabakasına tam olarak yerleşmez. Yine de hCG hormonu üretimi olur. Ancak ultrason ile gebelik kesesi görülmez. Adet kanamanız birkaç gün gecikmiştir. Ancak yerleşemeyen döllenmiş yumurta nedeniyle bir kanama başlar. Kısacası, pozitif gebelik testi ve adet gecikmesini takiben şiddetli ağrısı olmayan bir kanama başlamışsa biyokimyasal gebelik yaşıyor olabilirsiniz.
Döllenme sırasında sperm ve yumurtadan 23’er tane kromozom birleşip zigot denilen bir hücre oluşturur. Zigot adı verilen bu döllenmiş yumurta bölünerek hücreler hızla çoğalmaya başlar. Bu süreçte kimi zaman hatalar olur. Anne ve baba adayının kromozom sayı ve yapıları normal olduğu halde zigotun kromozom sayısı veya yapısı olarak bir sorunu vardır. Bu sorun tamamen rastlantısal olarak ortaya çıkar ve herkeste görülebilir. Erken gebelik kayıplarının ardında sıklıkla bu tip kromozom sayı veya yapı anormallikleri olduğu düşünülüyor.
Fakat bu durum, ileride gebe kalamayacağınızı veya sağlıklı bir bebek sahibi olamayacağınızı göstermez.
Diğer yandan tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabilen ileri anne yaşı, kan pıhtılaşma bozuklukları, tıbbi hastalıklar veya tiroid hormonu bozuklukları gibi sorunlar, bazen biyokimyasal gebeliklere de neden olabilir.
Eğer kanama hafif, kısa süreli ve lekelenme şeklinde ise akla yerleşme (implantasyon) kanaması gelir. İmplantasyon kanaması, tüm gebeliklerde görülmez. Ancak zaman zaman gebelik testinin pozitif olması zamanlarında lekelenme şeklinde ortaya çıkabilir. Diğer yandan gebelik testi pozitif olduğu halde gebelik kesesi henüz görülmeden önce ağrılı bir adet kanaması olduğunda akla biyokimyasal gebelik gelir.
Her koşulda gebelik testi pozitif iken az veya çok kanama olduğunda muhakkak doktorunuza gitmelisiniz.
Biyokimyasal gebelikte kanama, adet kanaması şeklindedir. Düşükten farkı, hiç bir zaman bir gebelik kesesinin görülmemiş olmasıdır. Gebeliğin kaybı, ne zaman olursa olsun üzücüdür. Ancak öncelikle bunun sizin yaptığınız bir hatadan kaynaklanmadığını bilmelisiniz. Biyokimyasal gebeliklerin çoğu kromozomal bozukluklardan kaynaklandığına göre bu konuda yapabileceğiniz hiç bir şeyin olmadığını bilmelisiniz.
Diğer yandan, bir biyokimyasal gebelik yaşamış olmanız, bir sonraki gebeliğinizin biyokimyasal gebelik olma olasılığını artırmaz. Diğer yandan bir biyokimyasal gebelik yaşamış olmak, aslında gebe kalabildiğinizi gösteren güzel bir belirtidir.
Her ne kadar biyokimyasal gebeliklerin tekrarlama riski olmasa ve tedavi edilmesi gereken bir durumdan kaynaklanmış olmasa da kanama olduğu andan itibaren en kısa sürede muayeneye gitmelisiniz.
Tekrar gebe kalmak istiyor ve korunmuyorsanız, adet kanamanız geciktiği taktirde kendi olanaklarınızla gebelik testi yatırman yerine muayene olmayı tercih etmelisiniz.
Birden fazla defa biyokimyasal gebelik geçirmek ümitsizliğe neden olabilir. Ancak bu, bir sorun olduğunu göstermez. Eğer üç veya daha fazla biyokimyasal gebelik yaşamışsanız, altta yatan farklı bir tıbbi sorun olup olmadığının saptanması için muayene olmanızda yarar var. Eğer biyokimyasal gebeliklerinize neden olanın sizinle ilgili bir sağlık sorunu olduğu saptanırsa tedavi edilerek sağlıklı bir gebelik sürdürmenize yardımcı olunabilir.
Biyokimyasal gebelik sonrası tekrar gebe kalmak için beklemeniz gerekmez. Hazır hissettiğinizde denemeye başlayabilirsiniz.
The post Biyokimyasal Gebelik appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Preimplantasyon Genetik Tanı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Tüpbebek ile oluşturulmuş embriyonuz rahime yerleştirilmeden önce genetik ve kromozomal hastalıklar açısından kontrol edilebilir (Preimplantasyon Genetik Tanı). Genetik hastalığı olan çocuk sahibi olma riski olan çiftlerde tüpbebek ile çok sayıda embriyo elde edilir. Her embriyodan birer tane hücre alınır. Bu hücrelerin genetik durumuna bakılarak embriyoların sağlıklı olup olmadığı belirlenir. Embriyolardan sağlıklı genetik yapıya sahip olan belirlenip rahim içine o yerleştirilir.
Büyümekte olan embriyodan döllenmenin üçüncü gününde önce yumurta soyma yapılıp sonra embriyo hücresi alınır (Preimplantasyon Genetik Tanı olarak adlandırılır). Bu işlem döllenmenin 5. gününde yapılırsa dış hücreler de denilen trofektoderm hücrelerinden alınabilir.
Alınan 1-2 hücre bilinen bir genetik hastalık açısından test edilir. Hastalık genini taşımayan embriyo veya embriyolar uterus içine yerleştirilebilir.
Saptanması gereken hastalık taşıyan çiftlerde, tüpbebek için başka neden olmasa da PGD (Preimplantasyon Genetik Tanı) için tüpbebek yapılabilir. Preimplantasyon Genetik Tanı ile hastalıklı geni taşıyan bebeklere tanı konmaya çalışılsa da hastalık riski tamamen ortadan kaldırılabilmiş değildir. Gebelik sırasında yine genetik hastalıkların tanısı için gerekli testler yapılmalıdır.
Genetik hastalıklar
Anne veya baba bazı genetik hastalıkları taşıyor ise bebeğe de kalıtımla geçme riski vardır. Bu durumda anne ve babanın sağlıklı sperm ve yumurtalarının birleşmesi ile oluşan bir embriyoyu rahime yerleştirmek için PGD uygulanabilir.
Cinsiyet belirlenmesi
Yasalarımıza göre yalnızca tıbbi gereklilik olan durumlarda bebeğin cinsiyet seçimi yapılabilmektedir. Cinsiyet seçilmesinin tıbbi olarak en önemli nedeni X kromozomuna bağlı olarak geçen hastalıkların ekarte edilmesidir. Bu tür hastalıklar yalnızca tek bir cinsiyette ortaya çıkmaktadır.
Kardeşi ile doku uygunluğu gösteren bebek doğurma gereksinimi
Talasemi, orak hücreli anemi, hemoglobinopati, lösemi ve bağışıklık sistemi yetmezliği gibi bazı hastalıklar, sağlıklı kök hücrelerin nakledilmesi ile tedavi edilebilir. Sağlıklı kök hücre vericisi ile alıcı hastanın genetik yapılarının benzer olması, nakledilen kök hücrelerin alıcı tarafından reddedilmemesini sağlar. Kök hücre almak için kardeş gerekli ise genetik benzerliği olan kardeşi seçerek gebe kalmak için PGD uygulanabilir.
Tekrarlayan tüpbebek uygulamalarında başarısızlık
Sağlıklı kromozom yapı ve sayısına sahip olmayan embriyoların ileriki aylarda saptanarak alınması aile için çok travmatiktir. Başlangıçta bu tür sorunları önlemek için yerleşirilmeden önce kromozom sayı veya yapı bozukluğu embriyoların ayrılması için PGD yapıldı. Ancak zaman içinde kromozom sayı veya yapı bozukluğu olan embriyoların rahime tutunma oranlarının da düşük olduğu saptandı. Bu durumda PGD, tüpbebeğin başarı şansını da artıran bir faktördür. Tekrarlayan tüpbebek denemelerinde başarılı gebelik elde edilemeyen olgular, ciddi sperm bozukluklarının olduğu erkek inferilitesi olguları ve anne adayının ileri yaşta olduğu olgularda PGD uygulanarak tüpbebeğin başarı oranı artırılabilir, düşük oranları azaltılabilir, bebeklerde genetik hastalık saptanarak düşük yaptırılma olasılığı azalabilir.
Tekrarlayan gebelik kayıpları. Art arda düşük yapan çiftlerin bebeklerinde, yapılan testlerde hiç bir bozukluk saptanmasa bile, kromozom sayı ve yapı bozukluklarına daha sık rastlanır. Bu çiftlere tüpbebek uygulanarak embriyodan PGD yapılması ile kromozom yapısı normal embriyolar kullanılarak düşük yapma riskleri azaltılabilir.
PGD, bilinen genetik hastalıkların ve kromozom sayı veya yapı anormalliklerinin araştırılması için kullanılır. Bir embriyonun tüm genetik yapısı kontrol edilmiş olmaz. Bu nedenle tanı oranı %97 civarındadır.
Yöntemin başarı oranları çok yüksektir. Bir hücresi alınmış embriyo, hiç bir şey olmamış gibi büyümeye ve diğer hücreler çoğalmaya devam eder. Bu embriyo ile gebelik elde edilme şansı, yöntem uygulanmamış olan embriyo ile aynıdır. Hatta, sağlıklı embriyo seçilmesine şans tanıdığı için tüpbebek başarısı daha iyi olacaktır.
PGD, henüz embriyo anne rahmine yerleştirilmeden yapıldığından aile tarafından kabul edilmesi kolay bir yöntemdir. Amniyosentez sonrasında bebekte özür saptanarak alınması, anne ve baba adayı için çok travmatik bir süreç olduğu halde PGD yapıldığında bebek anne karnına girmeden tanı konmuş ve özürlü bebek anneye yerleştirilmemiş olacaktır. Bu yüzden genetik tanı yöntemleri arasında en kabul edilebilir olanı prenatal genetik tanıdır.
The post Preimplantasyon Genetik Tanı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Abortus (Düşük) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Gebeliğin 20. haftasından veya bebeğin 500 gramdan küçük iken kaybedilmesidir. Abortus, bazı ayrıntılara göre özel isimler alır.
Erken abortus: 12 haftadan önce olan kayıplardır.
Geç abortus: 12- 20 hafta arasında olan kayıplardır.
Spontan abortus: Kendiliğinden olan düşüklerdir.
Abortus imminens (Düşük tehlikesi) Önlenebilen, kanama ile kendini gösteren abort şeklidir.
Abortus insipiens: Rahim ağzı açılmış, önlenemeyen abortustur.
İnkomplet abort: Bebek ve plasenta tam düşmemiştir, genellikler bebek düşer, plasenta veya parçaları kalır, küretajla temizlenmelidir.
Komplet abort: Bebek ve plasenta tam olarak düşmüştür.
Missed abortus: Bebek öldüğü halde düşük olmamasıdır. Bazen bebek, uzun süre (bazen 2 ay) rahimde ölü kalır. Nadiren pıhtılaşma bozukluğuna yol açabilmektedir ve anne hayatını tehdit edebilir.
Septik abortus: Düşük ya infeksiyon nedeniyle olmuş ya da düşük olduktan sonra infeksiyon eklenmiş halidir. Antibiyotik tedavisi zorunludur. Zamanında müdahale edilmese anne hayatını tehlikeye sokabilir.
Müdahale ile (artifisiyel) abortus (Kürtaj): Yasal olarak 10. gebelik haftasına kadar istenmeyen gebeliklerin küretaj veya müdahale yoluyla sonlandırılmasıdır.
Anembriyonik gebelik (Boşe gebelik): Gebelik kesesi var ancak bebeğin olmadığı gebelik şeklidir.
Biyokimyasal gebelik: Gebelik kesesinin görülmemesi ve gebelik testinin pozitif olmasıdır.
Rekürrens Abortus (Tekrarlayan düşükler): İki ve üzerinde görülen düşüktür.
Habitual abortus: Üç kez arda arda oluşan gebeliklerin kaybıdır.
Medikal abortus (Tıbbi abortus): Gebelik anne sağlığını tehdit ediyorsa veya bebekte ciddi bir hastalık tespit edildiğinde ailenin onayı alındıktan sonra, yasal çerçevede yapılan tıbbi düşüklerdir.
Klinik olarak saptanan gebeliklerin %15-25’i düşük olarak sonuçlanır. Biyokimyasal gebelikler de eklenirse bu oran %40’ları geçer. Gebelerin yaklaşık %10’u ilk üç ayda damlama şeklinde veya daha fazla kanama geçirmektedir ve bunların %10’u da gebeliklerini kaybetmektedirler. Düşüklerin %80’inden fazlası ilk 12 haftada oluşur. Düşük riski ilk 8 haftada en yüksektir. Anne yaş arttıkça düşük riski de artar. 20 yaş dolaylarında bu risk %12 iken, 40 yaşından büyük gebelerde bu risk %25’i geçmektedir.
https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/abortus-dusuk/
The post Abortus (Düşük) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Biber Gazına Maruz Kalma appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Biber Gazına Maruz Kalma appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>