Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2758

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2762

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/output.class.php on line 3706

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php:2758) in /home/pixizmirksk/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
rahim ağzı kanseri arşivleri - İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/etiket/rahim-agzi-kanseri/ Op. Dr. Hakan KILAVUZ - İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Uzmanları Sun, 16 Jan 2022 10:31:20 +0000 tr hourly 1 Serviks Kanserinde Doğurganlığın Korunması https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanserinde-dogurganligin-korunmasi/ Sun, 16 Jan 2022 10:31:20 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=9533 Rahim ağzı kanseri tedavi edilebilir bir hastalıktır ve erken evrelerde bulunur ve tedavi edilirse iyileşme şansı yüksektir. Rahim ağzı kanseri erken yaşlarda görülür. Bu yüzden, doğurganlık (hamile kalma yeteneği) üzerindeki etkisi önemlidir. Genç yaşta rahim ağzı kanseri tanısı konmuş ise gebe kalma şansınızı yitirmiş değilsiniz. Bu yazıda, doğurganlıklarını korumak isteyen, erken evre serviks kanseri olan […]

The post Serviks Kanserinde Doğurganlığın Korunması appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Rahim ağzı kanseri tedavi edilebilir bir hastalıktır ve erken evrelerde bulunur ve tedavi edilirse iyileşme şansı yüksektir.

Rahim ağzı kanseri erken yaşlarda görülür. Bu yüzden, doğurganlık (hamile kalma yeteneği) üzerindeki etkisi önemlidir. Genç yaşta rahim ağzı kanseri tanısı konmuş ise gebe kalma şansınızı yitirmiş değilsiniz.

Bu yazıda, doğurganlıklarını korumak isteyen, erken evre serviks kanseri olan kişilere bilgi vermeye çalışacağım.

Rahim ağzı kanseri teşhisi konduysa ve gelecekte hamile kalmayı planlıyorsanız, endişelenmeniz normaldir. Sağlığınız ile doğurganlığınız arasında seçim yapmanız gerektiğini hissedebilirsiniz. Her insanın koşulları farklıdır. Karar verirken seçeneklerinizi bilirseniz daha kolay karar verebilirsiniz.

Serviks Kanserinde Doğurganlığı Koruyan Seçenekler

Erken evre rahim ağzı kanseri denince akla, evre IA1, IA2, 2 cm.dan küçük IB1 ve bazı küçük IIA1 tümörleri gelir. Gelecekte çocuk sahibi olma yeteneğini koruyan tedaviler ancak erken evre rahim ağzı kanseri olgularında uygulanabilir. Lenf nodu yayılımı, kanserin boyutu gibi diğer faktörler de bu kararı etkiler. Sizin için doğurganlığı koruyucu tedavi bir seçenek değilse, ailenizi büyütmek için farklı yollar aranmalıdır.

Erken evre rahim ağzı kanserinin tedavisi için seçenekler arasında koni biyopsisi, trakelektomi, histerektomi ve kemoradyasyon yer alır. Rahim ağzı kanseri erken evrede ve diğer organlar veya lenf düğümlerine yayılma yoksa, doğurganlık korunabilir. Doğurganlığı koruyan bu tedaviler şunlardır:

  • Konizasyon. Rahim ağzının bir kısmının alınması.
  • Basit trakelektomi. Serviksin daha kapsamlı çıkarılması.
  • Radikal trakelektomi. Rahimin bırakılıp, rahim ağzı ve çevresindeki dokuların çıkarılması.
  • Lenfadenektomi. Pelvisteki lenf düğümlerinin çıkarılması.

Servikal Konizasyon

Servikal konizasyon, kanserli bölge de dahil olmak üzere serviksin koni şeklindeki bir bölümünün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Rahim ağzı kanserinin erken evrelerinde uygulanabilir.

Servikal Konizasyon

Servikal konizasyon, serviksin koni şeklindeki bir bölümünün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bu, rahim ağzı kanserini teşhis etmek veya kanserli bölgeyi çıkararak çok erken evredeki rahim ağzı kanserini tedavi etmek için yapılabilir.
İşlem vajina yoluyla, genellikle ameliyathanede, genel veya bölgesel anestezi ile gerçekleştirilir.

Konizasyon, ameliyathanede anestezi altında yapılır. Konizasyon vajinal yoldan uygulanır. Aynı gün eve gidilebilir.

Basit Trakelektomi

Kanser küçük olduğunda serviks yanındaki dokulara (parametrium) yayılma riski düşük olduğundan, radikal trakelektomi gerekli olmayabilir. Basit trakelektomide, serviks tamamen çıkarılır, parametrial doku bırakılır. Konizasyondan fazla, radikal trakelektomiden daha az kapsamlıdır.

Trakelektomi sonrası serklaj

Basit trakelektomi, serviksin kısmi olarak çıkarılmasıdır; işlem vajinal yoldan gerçekleştirilir. Doğurganlığa zarar vermemek için trakelektomiden sonra kalan servikal doku miktarına bağlı olarak uterusun alt ucuna veya kalan servikse kalıcı bir ip (serklaj) yerleştirilebilir.

Basit trakelektomi, erken evre kanser olgularında uygulanabilir. Ameliyathanede vajinal yoldan yapılır ve genellikle konizasyon gibi günübirlik bir ameliyattır. Basit trakelektomiden sonra mutlaka serklaj yapılması gerekmez. Serklaj, işlemden sonra kalan servikal doku miktarına bağlıdır. Kanser hücrelerinin lenf düğümlerine yayılmadığından emin olmak için trakelektomiden önce laparoskopi yoluyla  çıkarılır.

Radikal Trakelektomi

Radikal trakelektomi, serviks ve parametriumun (rahim ve serviksin yanındaki bağ dokular) kısmen veya tamamen çıkarılmasıdır. Radikal trakelektomide, servikal konizasyona kıyasla serviksin çok daha fazlası, ayrıca pelvisteki lenf düğümleri de çıkarılır.

İşlem, ameliyathanede anestezi altında gerçekleştirilir. Trakelektomi, cerrahın tercihine bağlı olarak vajinadan veya karından bir kesi ile yapılabilir. İşlem laparoskopi veya robotik cerrahi kullanılarak en az girişimsel yolla da gerçekleştirilebilir. Kanserin boyutuna ve derinliğine bağlı olarak Rahim ağzı ve vajinanın üst kısmı tamamen veya kısmen alınabilir. Rahimin alt ucu veya kalan servikse kalıcı bir dikiş (serklaj) atılır.

Lenfadenektomi

Trakelektomi öncesinde, kanserin yayılmadığından emin olmak için pelvisteki lenf düğümleri çıkarılmalıdır. Buna lenfadenektomi denir. Düğümler, karındaki bir kesi, laparoskopik veya robotik yolla çıkarılabilir.

Kadın Genital Sistemi ile ilgili Lenf Nodları

Yeşil noktalar, vücutta bulunan lenf düğümlerinin yerini gösterir.

Çıkarıldıktan sonra, ameliyat sırasında lenf düğümleri mikroskop altında incelenir ve rahim ağzı kanseri hücresinin bulunmadığı doğrulanır. Herhangi bir düğümde kanser hücresi bulunursa, trakelektomi yapılmaz ve daha agresif bir tedavi (radikal histerektomi veya kemoradyoterapi) uygulanır.

Kapsamlı lenf nodu diseksiyonu (çıkarılması) ile ilişkili komplikasyonları azaltmak için sentinel lenf nodu biyopsisi adı verilen bir işlem giderek daha fazla uygulanmaktadır. Bu işlem henüz standart olarak kabul edilmese de uygulanabilir. Bu yaklaşım ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Ameliyat Sonrası Takip

Konizasyon veya trakelektomiyi takiben 4-6 hafta, vajinanıza herhangi bir şey sokmamanız dolu küvete oturarak banyo yapmamanız, denize veya havuza girmemeniz önerilir. Bunlar, iyileşmeyi zorlaştırabilir. Ağır olmamak koşuluyla yaklaşık bir hafta kanama olması normaldir. Kanama ağırlaşırsa (örneğin bir pedi bir saatten kısa sürede ıslatırsa) veya bir haftadan uzun sürerse, kontrole gelmelisiniz.

Konizasyon veya trakelektomiden sonra, rahim ağzı kanserinin tekrarlamadığına emin olmak için düzenli takip ve testleri yaptırmak önemlidir. Muayenelerde kalan serviksten alınan smearde Pap testi ve insan papilloma virüsü (HPV) testi yapılır. HPV ile yeniden enfeksiyon riskini azaltmak için HPV aşısı da yapılmalıdır.

İleri Tedavi

Konizasyon veya trakelektomi sırasında çıkarılan alanın kenarlarında anormal veya kanserli hücreler bulunursa ameliyat genişletilir. Konizasyon sonrası, ikinci bir konizasyon, radikal trakelektomi veya histerektomi olmanız gerekebilir. Radikal trakelektomi yapılanlarda radikal histerektomi uygulanabilir.

Lenf düğümlerinde kanser hücreleri bulunursa veya trakelektomi sırasında çıkarılan dokuda ek risk faktörleri gözlenirse kemoradyoterapi gerekli olabilir.

Servikal Kanser Tedavisi Sonrası Gebelik

Konizasyon veya trakelektomiden sonra gebelik için 6 ila 12 ay beklemelisiniz. Bu sürede iyileşme tamamlanır. Rahim ağzı kanseri tedavisinden sonra gebelik komplikasyonları ve/veya kısırlık riski her zaman vardır.

Kısırlık. Konizasyon veya trakelektomi sonrasında, kısırlık (hamile kalma zorluğu) riski artar. İşlem sonrası rahim ağzı kanalının daralması, spermin uterusa girmesini önleyebilir. Bu durumda, aşılama (IUI) yapılabilir. Gerekirse, aşılama öncesi servikal açıklık genişletilebilir. IUI ile spermi rahme iletmek için küçük bir kateter kullanılır.

Rahim ağzı açıklığını genişletmek mümkün değilse veya IUI başarısız olursa tüp bebek (IVF) ile embriyo transferi yapılabilir. Rahim ağzı kanseri tedavisi öncesi seçenekleri bilmeniz, kendinizi daha güçlü ve hazırlıklı hissetmenize yardımcı olur.

Servikal yetmezlik. Konizasyon veya trakelektomi sonrası hamile kaldığınızda, servikal yetmezlik riski yüksektir. Yetmezlik, serviksin hamilelik sırasında normalden daha erken açılması veya incelmesidir. Bu, düşüğe (gebelik kaybı) veya erken doğuma yol açabilir.

Bu nedenle rahim ağzı kanseri tedavisi sonrası hamile kalan kişiler yakından takip edilmelidir. Serviksin uzunluğu ve açılması (genişlemesi) ultrasonla düzenli olarak kontrol edilecektir.

Radikal histerektomi veya radyoterapi sonrası gebelik seçenekleri. Radikal histerektomi ve/veya kemoradyasyon tedavisi sonrasında hamile kalmak veya hamilelik yürütmek genellikle mümkün değildir. Bununla birlikte, yardımcı üreme teknolojisindeki gelişmeler, bu tür bir tedaviden sonra çocuk sahibi olmanın yollarını sunabilir.

Embriyo kriyoprezervasyon (dondurma) uzun yıllardır uygulanan bir tekniktir. Radikal cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi birkaç hafta ertelenir. Yumurtalarınızı toplamak için doğurganlık ilaçları almanız ve cerrahi bir işlem geçirmeniz gerekecektir. Yumurtalar (oosit), daha sonra kullanılmak üzere sperm ile birleştirilir ve oluşan embriyo dondurulur.

Diğer bir seçenek ise oosit kriyoprezervasyonudur (yumurtanın sperm ile döllenmeden önce dondurulması). Yumurtalık dondurarak saklama (cerrahi olarak alınmış bir yumurtalığın dondurulması) araştırma aşamasındadır.

Rahminiz kanser tedavileri nedeniyle alınmış veya hasar görmüş olacağından gebeliği sürdüremeyebilirsiniz. Bununla birlikte, sizin için hamileliği taşıyabilmeleri için başka bir kişinin rahmine donmuş bir embriyo yerleştirilebilir. Taşıyıcı annelik olarak bilinen bu yöntem ülkemizde yasal değildir.

Bazıları, evlat edinme gibi başka yollarla ailelerini büyütmeyi seçerler.

Seçenekleriniz hakkında herhangi bir sorunuz olduğunda kadın hastalıkları ve doğum uzmanına danışmalısınız.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post Serviks Kanserinde Doğurganlığın Korunması appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
HPV Sonucuna Göre Yapılacak İşlemler https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/hpv-ve-sitoloji-sonucu-yapilacaklar/ Sat, 23 Oct 2021 14:27:06 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=9240 Ülkemizde KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi) tarafından 30-65 yaş arasındaki kadınlara 5 yılda bir rahim ağzı kanseri taraması uygulanır. Tarama sonuçlarına göre aşağıdaki şekilde hareket etmeniz gerekir. Refleks HPV Testi Rahim ağzı kanseri ile ilişkisi olan HPV tiplerinden birinin var olup olmadığına bakılmasıdır. Pap smear sonucunda HPV bulaşmış hücrelerin gözlenmesi ile aynı […]

The post HPV Sonucuna Göre Yapılacak İşlemler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Ülkemizde KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi) tarafından 30-65 yaş arasındaki kadınlara 5 yılda bir rahim ağzı kanseri taraması uygulanır. Tarama sonuçlarına göre aşağıdaki şekilde hareket etmeniz gerekir.

Refleks HPV Testi

Rahim ağzı kanseri ile ilişkisi olan HPV tiplerinden birinin var olup olmadığına bakılmasıdır. Pap smear sonucunda HPV bulaşmış hücrelerin gözlenmesi ile aynı anlamı taşır.

HPV Tiplemesi

Özellikle tip 16 ve tip 18 araştırılır. Bu iki virüs tipi rahim ağzı kanserlerinin hemen hemen hepsinden sorumludur.

  • Negatif. Yüksek riskli HPV türleri mevcut değildir.
  • Pozitif. Yüksek riskli HPV türleri mevcuttur.
HPV algoritması

HPV testi sonucuna göre yapacaklarınız

HPV (-)

5 yılda bir taramanızı yaptırmayı ihmal etmeyiniz. Herhangi bir şikayetiniz olması durumunda (akıntı, anormal kapama vs) ve test sonucunuzun durumuna göre doktorunuzun önerilerini dikkate alarak tedavi ve kontrollerinizi yaptırınız. Herhangi bir şikayetiniz olması durumunda (akıntı, anormal kanama gibi) doktorunuza başvurunuz.

HPV (+) (16-18) – Sitoloji Anormal

Doktorunuza müracaat ediniz. Test sonucunuzun durumuna göre doktorunuzun önerilerini dikkate alarak tedavi ve kontrollerinizi yaptırınız. 5 yılda bir taramanız, yaptırmayı ihmal etmeyiniz.

HPV (+) (16-18) – Sitoloji Normal

Doktorunuza müracaat ediniz. Test sonucunuzun durumuna göre doktorunuzun önerilerini dikkate alarak tedavi ve kontrollerinizi yaptırınız. 5 yılda bir taramanız, yaptırmayı ihmal etmeyiniz.

HPV (+) (Diğer tip) – Sitoloji Normal

1 yıl sonra testinizi tekrar ettirmeyi ihmal etmeyiniz. Test sonucunuzun durumuna göre doktorunuzun önerilerini dikkate alarak tedavi ve kontrollerinizi yaptırınız. 5 yılda bir taramanız, yaptırmayı ihmal etmeyiniz.

HPV (+) (Diğer tip) – Sitoloji Anormal

Doktorunuza müracaat ediniz. Test sonucunuzun durumuna göre uzman hekiminizin önerilerini dikkate alarak tedavi ve kontrollerinizi yaptırınız. 5 yılda bir taramanız, yaptırmayı ihmal etmeyiniz.

HPV Yetersiz

3 ay sonra testinizi tekrar ettiriniz.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

Bu sayfa düzenlenirken TC Sağlık Bakanlığı sayfalarından yararlanılmıştır.

The post HPV Sonucuna Göre Yapılacak İşlemler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
İnsan Papilloma Virüs (HPV) Aşısı https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/insan-papilloma-virus-hpv-asisi/ Sat, 14 Aug 2021 16:21:24 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=8960 HPV aşısı enfeksiyona karşı güçlü bir bağışıklık yanıtı oluşturarak enfeksiyonu önler. Böyle bir aşı özellikle HPV enfeksiyonu riski taşıyan kişilerde oldukça faydalı olacaktır. Aşının kaç yıl süre koruduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, koruyuculuğun 5 yıl üzerinde olabileceği düşünülmektedir. HPV nedir? İnsan siğil virüsü (HPV), rahim ağzı kanseri ve genital siğillere neden olabilen bir virüstür. HPV […]

The post İnsan Papilloma Virüs (HPV) Aşısı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

HPV aşısı enfeksiyona karşı güçlü bir bağışıklık yanıtı oluşturarak enfeksiyonu önler. Böyle bir aşı özellikle HPV enfeksiyonu riski taşıyan kişilerde oldukça faydalı olacaktır. Aşının kaç yıl süre koruduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, koruyuculuğun 5 yıl üzerinde olabileceği düşünülmektedir.

HPV nedir?

İnsan siğil virüsü (HPV), rahim ağzı kanseri ve genital siğillere neden olabilen bir virüstür. HPV kadınlarda, rahim ağzı kadar sık olmamakla birlikte vulva (dış cinsel organ cildi) ve vajina kanserine de neden olabilirken; hem kadın hem de erkeklerde anüs, ağız ve boğaz kanseri de oluşturabilir.

HPV, cinsel ilişki gibi doğrudan cilt teması ile bulaşan bir virüstür.

HPV enfeksiyonu nasıl bulaşır?

Siğil virüsü, enfekte kişi ile doğrudan temas ile bulaşır. Genital siğil enfeksiyonu cinsel temas ile bulaşır. Cinsel ilişki; vajinal, oral, anal veya el ile temasın olduğu bütün cinsel yakınlaşmaları içerir. Cinsel ilişki olmaksızın doğrudan ten teması ile de bulaşma görülebilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada kondom kullanılması önerilmekle birlikte HPV bulaşmasından tam korunma sağlayamaz. Çünkü kondom, HPV bulunabilecek cildin tümünü kaplamaz.

Cinsel partner sayısı arttıkça HPV ile karşılaşma riski de artar. Cinsel partnerin önceden birlikte olduğu kişi sayısının fazla olması da riski artıran bir faktördür. Hesaplamalara göre cinsel olarak aktif yetişkinler 50 yaşına geldiğinde %75-80 oranında HPV ile karşılaşmış olacaktır. 15-25 yıllık cinsel temas sonrası yetişkinlerin büyük kısmında HPV enfeksiyonu bulaşmış olur.

HPV enfeksiyonu bulaşanların çoğunda belirti görülmez. Bulaşma sonrası vücut virüsten tamamen temizlenebilir. Ancak olguların %10-20’sinde virüs vücutta bulunmaya devam edecektir. Bu kişilerde rahim ağzı kanseri veya kanser öncülü lezyonların görülme olasılığı artar. HPV enfeksiyonundan rahim ağzı kanseri gelişme süresi ortalama 20-25 yıldır. Bu nedenle rahim ağzı kanseri taraması için smear yapılması, kanser başlamadan öncül lezyonları saptayıp tedavi etmede çok büyük önem taşır.

100’ün üzerinde HPV tipi ayırt edilmiş olup bunlardan 40 kadarı rahim ağzını enfekte edebilir ve ortalama 15 tanesi rahim ağzı kanserine neden olabilir. HPV tipleri rahim ağzı kanseri açısından yüksek, orta ve düşük riskliler olarak üç gruba ayrılmıştır.

  • HPV tip 6 ve 11, genital siğil olgularının %90’ından sorumludur. Bu tipler ahim ağzı kanseri açısından düşük riskli tiplerdir. Çünkü rahim ağzı kanserine nadiren neden olurlar.
  • HPV tip 16 ve 18, rahim ağzı kanseri açısından yüksek riskli tipler olup tüm rahim ağzı kanseri olgularının ortalama %70’inden sorumludur.
  • HPV tip 31, 33, 45, 52 ve 58, rahim ağzı kanseri açısında diğer yüksek riskli tipler olup tüm rahim ağzı kanseri olgularının %20’sinden sorumludur.
  • Rahim ağzı kanseri açısından yüksek riskli diğer tipler, HPV tip 35, 39, 51, 56 ve 59 olmakla birlikte bu tiplere çok nadiren rastlanır.

İnsan papilloma virüsü (HPV) aşısı nedir?

HPV aşısı, insan papilloma virüsüne (HPV) karşı bağışıklık sağlamak için kullanılan bir aşıdır .

Aşılar bazı ciddi veya ölümcül enfeksiyonları önleyebilir. Vücudu enfeksiyonlara neden olan mikroplarla savaşmaya hazırlarlar. Buna aşılama veya bağışıklama denir.

HPV aşısını neden yaptırmalıyım?

HPV aşısı sizi HPV enfeksiyonundan korur. Farklı sorunlara yol açabilecek farklı HPV tipleri vardır. Bazı siğil virüsü tipleri ciddi sonuçlara neden olabilir:

  • Cinsel organlardaki bir HPV enfeksiyonu ahim ağzı (serviks) kanseri, vajina veya penis kanserine neden olabilir. Diğer HPV türleri genital siğillere neden olabilir.
  • Anüs çevresindeki bir HPV enfeksiyonu anüs kanserine (anal kanser) neden olabilir.
  • Ağız ve boğazdaki bir HPV enfeksiyonu ağız ve boğaz kanserine neden olabilir.
Kadın İç Üreme Organları

Kadın iç üreme organları

Genital, anüs, ağız veya boğazda oluşan her siğil virüsü enfeksiyonu kansere yol açmayabilir. Aslında HPV bulaşan kişilerden hangilerinin kanser olacağını tahmin etmek kolay değildir. HPV aşıları, virüsün bulaşmasını önleyerek ilk basamakta korunma sağlamış olur.

Farklı HPV aşıları var mı?

Tüm dünyada 3 çeşit HPV aşısı vardır. Aşılar ve korudukları virüs tipleri şöyle sıralanabilir.

Gardasil-9 (6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52 ve 58)

Gardasil (6, 11, 16 ve 18)

Cervarix (16 ve 18)

Glaxo Smith Kline’ın geliştirdiği aşı (Cervarix), HPV 16 ve 18 L1 VLP tiplerini içerir, FDA tarafından onaylanmıştır. Çalışmalarda Kuzey Amerika, Latin Amerika, Asya ve Avrupa’da 18.000’in üstünde kadın aşılanmıştır ve 27 aylık takip süresi içinde yeni infeksiyona karşı % 92, persistan infeksiyona karşı % 100 koruma sağlamıştır. HPV aşıları tipe spesifik olduğundan, diğer tiplere karşı koruyucu değildir. Sadece HPV 16 ile HPV 31, 33, 58, 18 ile HPV 45 arasında nötralizan epitopların ortak kullanımı sonucu çapraz koruma olmaktadır. Bu virüslerin oluşturabileceği serviks, vulva, vagina prekanseröz oluşumlarını ve genital siğilleri engellemektedir.

Merck&Co.,Inc’ın Gardasil adlı HPV 6, 11, 16, 18 tiplerini içeren aşısı ise kuadrivalan bir aşı olup faz 3 çalışmaları tamamlanmıştır. Bu 4 tip virüsün oluşturabileceği serviks, vulva, vagina prekanseröz oluşumlarını ve genital siğillerini engellemektedir. Bu aşı ile 33 ülkede 25.000 kadın aşılanmış ve aşının persistan infeksiyonu önlemede % 100 etkili olduğu gösterilmiştir. Ayrıca Villa ve arkadaşları çalışmalarında 15-26 yaş arasındaki 12.000 kadını aşılamış ve HPV 16/18’e karşı CIN I /CIN II gelişimini de % 100 önlediğini göstermiştir. Aşı 3 doz halinde 0, 2 ve 6. aylarda uygulanır. İlk cinsel ilişkiden önce uygulandığında % 100’e yakın koruma sağlandığı vurgulanmaktadır.

Bu aşıların hepsi güvenli ve rahim ağzı kanserine ilerleyebilecek kanser öncülü lezyonlardan koruma konusunda etkilidir. Aşıların rahim ağzı kanseri riskini azalttığı, geniş kitlelerde uygulanan çalışmalarla gösterilmiştir. Gardasil ve Gardasil-9 yalnızca rahim ağzı kanseri değil, genital siğillerden de %90 oranında korunma sağlar.

Türkiye’de hangi HPV aşıları var?

Siğil virüsü ve özellikle de rahim ağzı kanserinin önlenmesi için 2003 yılından beri piyasada olan aşılar 2007 yılında ülkemizde de kullanılmaya başlanmıştır.

HPV Aşılarıyla ilgili TCSB Kanser Dairesi Başkanlığı, FDA (Food and Drug Administration) ve ACIP (Advisory Committee on Immunization Practices) önerileri tamamen aynıdır. İki ayrı firmaya ait HPV aşısına ithalat izni verilmiştir. Bunlardan birisi GSK firmasına ait ikili aşı Cervarix® ve diğeri MSD firmasına ait dörtlü aşı Gardasil®’dir. Cervarix’in ithalatı durmuş olup ülkemiz piyasasında yalnızca Gardasil (4’lü aşı) bulunmaktadır.

Bazı özel sağlık sigortaları dışında geri ödeme kurumları tarafından aşının ücreti ödenmemektedir.

Aşılar hangi dozda ve ne sıklıkta yapılır?

Tüm HPV aşıları koldan enjeksiyon şeklinde yapılır. Aşı yapılmasından önce muayene veya rahim ağzı kanseri taraması için smear yapılması gerekli değildir.

Doz, yaş ve bağışıklık sisteminin gücüne bağlıdır.

  • 15 yaş altında ve bağışıklık sistemi sağlıklı ise 6 ay ara ile 2 doz uygulanabilir.
  • 15 yaş ve üzerinde ve bağışıklık sistemi sağlıklı ise 6 ayda 3 doz uygulama önerilir. İlk dozdan 1-2 ay sonra ikinci doz, ilk dozdan 6 ay sonra üçüncü doz yapılır.
  • Bağışıklık sistemi sağlıklı değil ise yaşa bakılmaksızın üç doz aşı yapılmalıdır.

En iyi korunma için her üç dozun yapılması önerilir.

HPV aşısı hangi yaşta uygulanmalıdır?

HPV aşısının 11-12 yaşlarında uygulanması önerilir. Ancak 9 yaşından 26 yaşına kadar aşı yapılabilir. Hedef 9-26 yaş grubundaki her kadının mümkünse ilk cinsel ilişkiden önce, değilse mümkün olan en kısa zamanda aşılanmasıdır. Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA), 26 yaş üzerinde 45 yaşına kadar aşı yapılmasını onaylamıştır. Bu yaşlarda aşı yapılması zararlı değildir. Önceden HPV enfeksiyon alınmış ise aşının etkinliği daha düşük olacaktır.

HPV aşıları, enfeksiyon oluşmadan yapıldığında en yüksek etkinlik elde edilebilir. Bu yüzden aşı ilk cinsel temastan önce tamamlanmış olmalıdır. Aşılar, önceden bulaşmış bir HPV enfeksiyonu veya rahim ağzında kanser öncülü lezyonların tedavisi için kullanılmaz.

Genital bölgede siğil bulunması veya geçirilmiş olması, yapılan smear testinde anormal veya şüpheli sonuçların bulunması veya siğil virüsü DNA’sı saptanmış olması aşılama yapılması için engel değildir. Ancak aşıdan elde edilecek yarar daha az olacaktır. Geçirilmiş olan enfeksiyon, bir HPV tipine aittir. Aşı, diğer HPV tiplerinden korumak için yine de uygulanmalıdır. Aşı yapılmadan önce geçirilmiş olan siğilin virüs tipi belirlenmesine gerek yoktur.

Bazı anne babalar çocuklarını aşılatmak istemiyorlar. Bazıları aşı yapılmış olmanın sağladığı rahatlık ile çocuklarının cinsel hayatının daha erken yaşta başlayacağından endişeleniyor olabilir. Ancak aşı olanlarda cinsel temas yaşının daha erken olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır.

HPV aşısının yan etkileri nelerdir?

Bazıları aşının ciddi yan etkileri olduğundan korkarlar. Ancak piyasadaki HPV aşıları üzerinde yapılan çalışmalar güvenli olduklarını göstermiştir.

Aşı, yapıldığı yerde kızarıklık, şişlik ve ağrıya neden olabilir.

HPV aşılarında timersol (civa türevi bir koruyucu) kullanılmamaktadır.

Uygulama sırasında çok nadiren baş dönmesi olabilir. Bu yüzden aşı yapılırken ve yapıldıktan sonra bir süre oturmalısınız.

Siğil virüsü aşıları, virüs kapsülünden üretilir. Canlı veya ölü virüs bulundurmadığından yan etki olarak HPV enfeksiyonu, HPV ilişkili kanser veya ölüme neden olamazlar.

Gebelikte uygulandığında aşının bebek üzerinde bilinen bir risk oluşturduğu gösterilmemiş olmakla birlikte gebelerin aşılaması önerilmemektedir. Ancak yine de aşı yapılmadan önce gebelik testi yapılması gerekli değildir. Gebelikte aşılamaya başlanmamalıdır. Gebe kalmadan önce aşılanmasına başlanmış olan bir kadının aşı dozları gebeliğin bitiminden sonraya ertelenmelidir. İlk doz yapıldıktan sonra gebe kalındıysa gebelik sonrası sıfırdan başlanmalıdır. İki doz yapıldıktan sonra gebelik söz konusu ise üçüncü doz emzirme döneminde doğumdan sonraki 6. haftadan itibaren güvenle yapılabilir. Gebe olduğu bilinmeden aşı yapılmış ise gebeliğin sonlandırılmasına gerek yoktur; doğumsal özür artışı gösterilmemiştir. Emzirme sırasında aşı uygulanmasında bir sakınca bulunmamıştır.

HPV aşısının koruma gücü ne kadardır?

Aşı, rahim ağzı ve vajina kanserine neden olabilen HPV enfeksiyonu türlerinin bulaşmasını önlemede çok etkilidir. Diğer kanser türlerinin riskini de azaltabilir. Aşı, genital siğillere neden olan HPV türlerini önlemede de çok etkilidir.

HPV aşısı en sık görülen tiplere karşı geliştirildiğinden tüm genital kanser ve siğillere karşı koruma sağlamaz. HPV aşısı rahim ağzı kanserlerine karşı yaklaşık %70,  genital siğillere karşı yaklaşık %90 oranında koruma sağlamaktadır.

Önceden HPV bulaşmış olanlarda koruyucu etkisi düşüktür ancak yine de uygulanmalıdır.

  • HPV aşılaması kadınlarda aşının içerdiği virüs tiplerinin yol açtığı rahim ağzı kanseri ve kanser öncülü hastalıklarına karşı yüksek derecede koruyucudur.
  • HPV aşısı, aşının içerdiği virüs tiplerinin yol açtığı genital siğil oluşumuna karşı yüksek derecede koruyucudur.
  • HPV aşısı ülkemizde erkeklerde ruhsat almamıştır. Ancak erkeklerde HPV aşısı uygulanması genital ve penil siğile karşı yüksek derecede koruyucudur. Cinsel partnerlerinde enfeksiyon oluşma riskinde azalma sağlar.
  • HPV aşıları hem kadın hem erkeklerde anal kansere karşı yüksek derecede korunma sağlar.
  • HPV aşısı, ağız ve boğazda kansere de neden olabilen HPV enfeksiyonuna karşı yüksek derecede koruyucudur.

Koruma ne kadar süre devam eder?

Aşı sonrası korumanın en az 5 yıl sürdüğü kanıtlanmıştır. Daha uzun süreli takip çalışmaları devam etmektedir. Bu gözlemlere göre koruma süresinin daha uzun bulunacağı tahmin edilmektedir. Bugünkü bilgilerin ışığında rapel (tekrar doz) gerekli değildir.

HPV aşısı diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan da korur mu?

HPV aşısı; AIDS, genital uçuk, klamidya, bel soğukluğu gibi diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruma konusunda etkili değildir. Genel anlamda cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için en iyi yol kondom kullanmaktır.

HPV aşısı olanlar da rahim ağzı kanseri taraması için smear kontrollerine devam etmeli midir?

HPV aşısı yaptırmak rahim ağzı kanserine yakalanma riskinizi azaltır. Ancak sizi tamamen korumaz. Aşı olsanız da kanser veya kanser öncüsü hastalıklar için taranmalısınız.

21 yaşından itibaren smear testi, herkeste olduğu gibi aşı yapılanlarda da yapılmalıdır. Aşı, yapılmadan önce bulaşmış olabilecek virüse bağlı riskleri ortadan kaldırmayacaktır. Üstelik aşı olanlara da aşının içeriğinde bulunmayan yüksek riskli virüsler bulaşabilir ve kansere neden olabilir.

Rahim ağzı kanserinin temel önlenme yolu kolposkopik muayene ve sürüntü testlerinin düzenli olarak yapılmasıdır. Rahim ağzında görülen sorunlar hızla ve etkin olarak tedavi edilmelidir.

Tarama, Pap test veya rahim ağzında araması ile yapılabilir. Pap test, rahim ağzından alınan sürüntüde kanser hücrelerinin veya kansere dönüşebilecek hücrelerin aranması ile yapılır.

HPV aşıları rahim ağzı kanseri olma riskinizi azaltır. Ancak risk asla sıfır değildir. Bu nedenle rahim ağzı kanseri taraması için smear testlerine devam etmelisiniz.

Yüksek risk taşıyanlarda anal ve ağız, boğaz kanseri tarama yöntemleri tanımlanmış olmakla birlikte pek çok merkezde uygulanamamakta ve rutin taraması bulunmamaktadır.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post İnsan Papilloma Virüs (HPV) Aşısı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Rahim Ağzı Kanseri https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/rahim-agzi-kanseri-2/ Thu, 12 Aug 2021 12:11:52 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=8933 Serviks, rahmin alt kısmıdır. Rahim iç boşluğunu vajinadan ayıran bir yapıdır. Serviks (rahim ağzı) kanseri, HPV (insan siğil virüsü) adı verilen virüsten kaynaklanır ve bu virüs cinsel temas yoluyla bulaşır. Virüsle enfekte olan serviks hücreleri anormalleşip kontrolsüz bir şekilde büyümeye başladığında serviks kanseri oluşur. Düzenli pap smear testi yaparak anormalleşen hücrelere erken tanı ve tedavi […]

The post Rahim Ağzı Kanseri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Serviks, rahmin alt kısmıdır. Rahim iç boşluğunu vajinadan ayıran bir yapıdır. Serviks (rahim ağzı) kanseri, HPV (insan siğil virüsü) adı verilen virüsten kaynaklanır ve bu virüs cinsel temas yoluyla bulaşır. Virüsle enfekte olan serviks hücreleri anormalleşip kontrolsüz bir şekilde büyümeye başladığında serviks kanseri oluşur. Düzenli pap smear testi yaparak anormalleşen hücrelere erken tanı ve tedavi mümkündür.

Rahim ağzı (Serviks) kanseri nedir?

Rahim ağzı kanseri, rahim ağzındaki normal hücreler kanser hücrelerine dönüştüğünde ve kontrolden çıktığında ortaya çıkar. Rahim ağzı kanseri erken saptanırsa başarı ile tedavi edilebilir. Serviks, rahmin alt kısmıdır ve rahim boynu olarak da adlandırılır.

Kadınların en çok yakalandığı kanser türlerinden biri olan rahim ağzı kanseri, ülkemizde kadın kanserleri arasında 9. sırada yer alıyor. Her yıl ülkemizde yaklaşık 1500 kadına, rahim ağzı kanseri (serviks kanseri) tanısı konuyor.

HPV bulaşma yolları, belirtileri ve tanı yöntemleri hakkındaki bilgiler büyük önem taşıyor. Düzenli smear testlerini uygulayan ülkelerde rahim ağzı kanseri sıklığı azalır. Rahim ağzı kanseri, günümüzde çok sık rastlanan ve genellikle cinsel temas yoluyla bulaşan HPV (insan siğil virüsü) adlı virüsten kaynaklanan bir hastalıktır.

Kadın İç Üreme Organları

Kadın iç üreme organları

HPV Serviks Kanseri İlişkisi

Serviks kanseri, HPV adı verilen virüsten kaynaklanır ve cinsel temas yoluyla bulaşır.

HPV son yıllara kadar genellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar grubundaydı. Ancak yapılan araştırmalar, mutasyona uğrayan virüsün sıradan bir ten temasıyla da bulaşabilir hale geldiğini ortaya koydu. Bulaşma tipinin oranını tam olarak bilmesek de; virüsü taşıyan bir kişinin kullandığı tuvaleti kullanmak, tuvalet kullanımı sonrası ellerini yıkamayan biriyle tokalaşmak, aynı eşyayı kullanmak (iç çamaşırı, mayo vs kullanılması) ile de bulaşabilir. Burada en önemli nokta kişinin HPV enfeksiyonunun o an aktif olmasıdır.

Virüsün şimdiye dek 100’den çok çeşidi tanımlanmıştır. Tanımlanan çeşitlerin bazıları insanlarda sıklıkla görülebilir, bazıları genital bölgede siğil olarak kendini gösterir. Bazı durumlarda siğiller makat bölgesinde de görülebilir.

HPV, sıklıkla cinsel yolla bulaşan bir virüs olduğu için cinsel yaşam şekli ile doğrudan ilişkilidir. Erken yaşta başlayan cinsel yaşam, çok eşlilik, HPV için yüksek taşıyıcılık riskine sahip erkek ile ilişki durumlarında, HPV enfeksiyon riski ve ve rahim ağzı kanseri görülme sıklığı artar.

Rahim ağzı enfeksiyonuna neden olan her HPV tipi kansere neden olmaz. Yaklaşık 15 tip virüsün rahim ağzı kanseri ile ilişkisi olduğu biliniyor. Özellikle HPV 16 ve 18 kansere en sık dönüşen tipler. HPV içeren cilt ve vücut sıvıları ile her türlü temas, enfeksiyonun bulaşmasına neden olabiliyor.

Enfekte bireyle cinsel teması olanların yaklaşık 3’te 2’sine virüs bulaşır. Ancak her HPV enfeksiyonunda endişeye gerek yok. HPV enfeksiyonu geçiren kadınların sadece yaklaşık yüzde 10 kadarında kalıcı enfeksiyon gelişir.

Günümüzde koruyucu HPV aşıları kullanılıyor. Yapılan çalışmalar, aşıların da içerdiği tiplerle ilişkili rahim ağzı kanserinin öncül lezyonlarını ve kanseri yüzde 90 oranında engellediği gösteriyor.

Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir?

Rahim ağzı kanseri ilerleyene kadar herhangi bir belirti vermeyebilir. Belirtiler ortaya çıktığında, vajinal kanamaya neden olabilir:

  • Adet döngüleri arasında kanama
  • Cinsel temas sonrası kanama
  • Menopoz sonrası kanama

Kanserin çevre yapılara yayılmaya başladığı ilerlemiş evredeki hastalıkta; idrar yapma veya dışkılama zorlukları, bacak ağrısı ve bacaklarda su toplanması gibi durumlar ortaya çıkabilir.

Bu belirtiler kanser dışında başka sebeplerden de kaynaklanabilir. Ancak bu tür vajinal kanamanız olursa doktorunuza muayene olmalısınız.

Rahim ağzı kanseri için bir test var mı?

Kadınlarda rahim ağzı kanseri taraması için bir smear testi (Pap test) kullanılır. İnsan siğil virüsü (HPV) testi de yapılabilir. Çünkü, HPV, rahim ağzı kanserinin temel nedenidir.

Bu testler için spekulum adı verilen bir cihaz kullanarak vajinanızın içine bakılır. Daha sonra için küçük bir fırça ile rahim ağzından sıvı alınır. Patolog, hücrelerin anormal olup olmadığını görmek için bu sıvıya mikroskop ile bakacaktır. HPV testi için ise sıvı, laboratuvarda test edilir. Yaşınıza ve geçmişte yaptırdığınız herhangi bir teste bağlı olarak, sadece Pap testi, sadece HPV testi veya her ikisini birden yapabilir.

Test sonuçları anormal ise, biyopsi adı verilen bir işlem yapılacaktır. Biyopsi sırasında, rahim ağzında anormal görünümlü alandan küçük bir  doku parçası çıkarılır. Biyopsi sırasında serviksi daha iyi görmek için kolposkop adı verilen bir mikroskop kullanır.

Bazen rahim ağzında kanser olmayan ancak anormal olan ve kansere dönüşme riski yüksek hücreler bulunur. Bu kanser öncesi hücreler saptanırsa, tedavi gerekebilir. Kansere dönüşmelerini önlemek için o bölüm çıkarabilir. Ya da sık muayenelerle yakından izlenebilir.

Rahim ağzı kanseri evrelemesi nedir?

Kanser evrelemesi, bir kanserin ne kadar yayıldığını bulmanın bir yoludur.

Sizin için doğru tedavi, büyük ölçüde kanserinizin evresine, yaşınıza ve diğer sağlık sorunlarınıza bağlı olacaktır. Tedaviniz, gelecekte hamile kalmak isteyip istemediğinize de bağlıdır.

Rahim ağzı kanseri nasıl tedavi edilir?

Tedavide iki ana yöntemin bulunur. Bunlardan ilki cerrahi tedavi. Bazı özel durumlarda farklılıklar göstermekle birlikte, erken evrede standart olarak uygulanan cerrahi yöntem; rahmin, kanserin yayılması muhtemel çevre yapılar ve lenf bezleriyle beraber çıkartılmasını kapsar. Bu hastaların bir kısmına, cerrahiye ek olarak ameliyat sonrasında tek başına veya kemoterapi ile birlikte ışın tedavisi uygulanması gerekebilir. Diğer tedavi şekli ise; ameliyat yapılmadan hastanın radyoterapi ve sıklıkla eş zamanlı verilen kemoterapi ile tedavi edilmesidir.

  • Operasyon. Bazı rahim ağzı kanseri vakaları, kanseri çıkarmak için ameliyatla tedavi edilir. Farklı ameliyat türleri uygulanabilir.
    • Radikal histerektomi. Rahim ağzı, rahim ve vajinanın üst kısmının alınması.
Radikal Histerektomi

Radikal histerektomi sırasında, rahim ve rahim ağzını, rahim ve rahim ağzı çevresindeki dokunun bir kısmını ve vajinanın bir kısmını çıkarır. Yumurtalıkların alınması her zaman gerekli değildir. Ameliyat genellikle açık cerrahi ile yapılır. Ancak “laparoskopik” olarak da yapılabilir. Laparoskopik histerektomi yapmak için, karna açılan küçük bir delikten küçük bir kamera ve aletler sokulur. Daha sonra vajina yoluyla rahim ve diğer dokuları çıkarır.

    • Rahim ağzının tamamının veya bir kısmının alınması ancak rahmin yerinde bırakılması. Bu tür ameliyatlar sadece özel durumlarda yapılır.
  • Radyoterapi. Radyasyon kanser hücrelerini öldürür.
  • Kemoterapi. Kemoterapi, kanser hücrelerini öldüren veya büyümelerini durduran ilaçlar için kullanılan genel bir terimdir. Rahim ağzı kanseri olan kadınlar genellikle radyasyon tedavisi ile birlikte kemoterapi alırlar.

Bir gün hamile kalmak istersem?

Bir gün bebek sahibi olmak istiyorsanız, tedavi görmeden önce doktorunuza bildirmelisiniz. Bazı kadınlar rahim ağzı kanseri tedavisi gördükten sonra bebek sahibi olabilirler.

Histerektomi, radyasyon tedavisi veya bazı kemoterapi gibi bazı tedavi türlerinden sonra bir hamile kalmak mümkün olmaz. Diğer tedavi türlerinden sonra hamile kalınabilir. Ancak hamilelik öncesi 6 ila 12 ay beklemek gerekir.

Tedaviden sonra ne olur?

Tedaviden sonra, kanserin tekrarlayıp tekrarlamadığını görmek için sık sık kontrol edileceksiniz. Takipte genellikle smear testi kullanılır.

Kanser tekrarlar veya yayılırsa ne olur?

Kanser tekrarlar veya yayılırsa, ameliyat olmanız, radyasyon veya kemoterapi görmeniz gerekebilir.

Başka ne yapmalıyım?

Kontrol ve testler konusunda doktorunuzun tüm talimatlarına uymanız önemlidir. Tedavi sırasında yaşadığınız herhangi bir problem hakkında doktorunuzla görüşmelisiniz.

Rahim ağzı kanseri tedavisi, birçok seçim yapmayı gerektirir.

Bir tedavi hakkında ne düşündüğünüzü doktorlarınızla konuşmalısınız. Tedavi seçeneklerinde şunları dikkate almalısınız:

  • Bu tedavinin faydaları nelerdir? Daha uzun bir yaşam şansı sağlar mı? Belirtileri azaltacak mı yoksa önleyecek mi?
  • Bu tedavinin dezavantajları nelerdir?
  • Bu tedaviden başka seçenekler var mı?
  • Bu tedaviyi yaptırmazsam ne olur?

Rahim ağzı kanseri önlenebilir mi?

Genellikle önlenebilir. Hemen hemen tüm rahim ağzı kanserine, cinsel yolla bulaşan HPV (insan papilloma virüsü) adı verilen bir virüs neden olur. Günümüzde insanların HPV ile enfekte olmasını önleyen aşılar mevcuttur. Doktorunuza HPV aşısı yaptırmanız gerekip gerekmediğini ve ne zaman yaptırmanız gerektiğini sorun. HPV aşısı, ülkemizde yalnızca kadınlar için ruhsat almıştır. İlk cinsel temastan önce yapılması en yüksek oranda korunmanızı sağlayacaktır. Daha önce cinsel ilişkiniz olmuş olsa da aşı ileride rahim ağzı kanseri olma riskinizi azaltır. Ayrıca, kanser öncesi hücreleri tedavi ederek, onların rahim ağzı kanserine dönüşmesi riskini de azaltabilir.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post Rahim Ağzı Kanseri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Ablasyon ile Tedavi https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/ablasyon-ile-tedavi/ Mon, 09 Apr 2018 11:43:00 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6790 Ablatif tedaviler anormal servikal dokuyu kesmek yerine yok eder. Ablatif tedavi, kanser veya anormal dokunun ileri derecelerde olmadığına emin olunduğunda uygulanabilir. Ablasyon yöntemlerinde anormal doku yok olacaktır. Yok olan doku mikroskop altında incelenip analiz edilemez. Kolposkopi ve/veya biyopside servikal anormalliğin kapsamı ve türü net belirlenememişse ablatif yöntemler önerilmez. Eksizyonel tedavi tercih edilir. Kriyocerrahi Kriyocerrahi, rahim […]

The post Ablasyon ile Tedavi appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Ablatif tedaviler anormal servikal dokuyu kesmek yerine yok eder. Ablatif tedavi, kanser veya anormal dokunun ileri derecelerde olmadığına emin olunduğunda uygulanabilir.

Ablasyon yöntemlerinde anormal doku yok olacaktır. Yok olan doku mikroskop altında incelenip analiz edilemez. Kolposkopi ve/veya biyopside servikal anormalliğin kapsamı ve türü net belirlenememişse ablatif yöntemler önerilmez. Eksizyonel tedavi tercih edilir.

Kriyocerrahi

Kriyocerrahi, rahim ağzına sıvı nitrojen veya karbon dioksit uygulanarak yapılır. Bu, servikal dokuyu dondurarak anormal hücreleri yok eder. Kriyocerrahi herhangi bir anestezi olmadan muayenehanede yapılabilir. Hafif kasık ağrısı veya rahatsızlığa neden olabilir.

Kriyocerrahiden sonra bir hafta boyunca sulu vajinal akıntı yaşarsınız.

Lazer Ablasyon

Lazer ablasyon, serviksin anormal bölgelerini yok etmek için bir ışık huzmesinin yüksek yoğunluklu enerjisini kullanır. Lazer vajina yoluyla serviksin anormal bölgesine yönlendirilir. Bu genellikle ameliyathanede genel anestezi altında veya bölgesel anestezi (epidural veya spinal) ile yapılır. Lazer tedavisi özel eğitim ve ekipman gerektirir.

Çoğu insan lazer tedavisinden sonra bir ila iki hafta boyunca vajinal akıntı yaşar. 

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post Ablasyon ile Tedavi appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Laparoskopi ve Jinekolojik Kanserler https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/laparoskopi-jinekolojik-kanserler/ Tue, 20 Feb 2018 14:41:42 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6323 Minimal invaziv cerrahiler (MİC) ve laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde malign jinekolojik kanserlerde laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Rahim Kanseri Laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde rahim kanserleri de laparoskopi ile tedavi […]

The post Laparoskopi ve Jinekolojik Kanserler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Minimal invaziv cerrahiler (MİC) ve laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde malign jinekolojik kanserlerde laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır.

Rahim Kanseri

Laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde rahim kanserleri de laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Cerrahi olarak tedavi edilecek rahim kanserlerinin %48’i abdominal, %15’i laparoskopik, %35’i de robotik histerektomi ile yapılmaktadır. Yıllar içerisinde erken evre rahim kanseri için laparoskopik yaklaşımın arttığı gözlenmektedir.

Litaratür ne diyor?

Yapılan bir çalışmada 2002-2011 yılları arasında rahim kanseri nedeniyle opere edilen hastaların %17’sinin laparoskopik histerektomi (LH) ile tedavi edildiği raporlanmış ve bu oranın 2002 yılında %6,5 iken 2012 yılında %30,2’ye yükseldiği belirtilmiştir.

Erken evre rahim kanserli hastalarda AH ve LH’nin karşılaştırıldığı ve 5 yıllık hastalıksız sağ kalımın belirlendiği bir çalışmada tekrarlama ve toplam sağ kalım oranlarının benzer olduğu bulunmuş ve LH’de laparotomiye oranla daha az ağrı ve hastanede kalış süresi saptanmıştır. İntraoperatif ve postoperatif uzun dönem komplikasyonlar açısından da bir fark saptanmamıştır. MİC’in (laparoskopik/robotik) açık histerektomi ile karşılaştırıldığı bir başka çalışmada ise, 9948 hasta geriye dönük olarak incelenmiş ve minimal invaziv cerrahi olgularında venöz tromboemboli insidansı açık histerektomiye oranla daha düşük bulunmuştur.

2012 yılında yayımlanan Cochrane derlemesinde erken evre rahim kanseri tedavisinde laparoskopi ve laparotomi karşılaştırılmış ve ölüm riski, rekürrens sıklığı açısından fark saptanmamıştır. Perioperatif ölüm, kan transfüzyonu ihtiyacı, mesane-üreter-barsak ve vasküler yaralanma açısından da iki grup arasında herhangi bir fark olmadığı rapor edilmiştir. Hastanede kalış süresi açısından bakıldığında birçok çalışma laparoskopi grubunda sürenin daha az olduğunu belirtmiştir.

Sonuç olarak erken evre rahim kanseri için MİC yaklaşımın güvenli, komplikasyon riski açısından açık cerrahi ile benzer sonuçları olduğu ve laparotomi ile eşdeğer toplam ve hastalıksız sağ kalım oranlarına sahip olduğu görülmektedir.Bu veriler neticesinde laparoskopi’nin getirdiği bilinen avantajlar erken evre rahim kanseri tedavisi için laparoskopi’yi ilk sıraya taşımaktadır.

Rahim Ağzı Kanseri

Erken evre rahim ağzı kanserli, fertilitesini tamamlamış hastalarda histerektomi (radikal) tedavinin temelini oluşturmaktadır. Radikal histerektomi (RH) abdominal ya da MİC (laparoskopik/robotik) yaklaşımla yapılabilmektedir.

Litaratür ne diyor?

2017 yılında yayımlanan, 23 çalışma ve 4205 hastayı içeren bir metaanalizde laparoskopik ve laparotomik RH karşılaştırılmış ve laparoskopik RH; daha az kan kaybı ve tranfüzyon ihtiyacı, daha hızlı barsak aktivitesine dönüş, daha az ileus gelişimi, daha kısa mesane kataterizasyonu ve daha kısa hastanede kalış süresi ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında aynı çalışmada laparoskopik RH yapılan hastalarda daha uzun operasyon süresi ve daha az lenf nodu çıkarıldığı rapor edilmiştir.

MİC (laparoskopik/robotik) ve abdominal RH’yi karşılaştıran başka bir çalışmada, MİC’in daha düşük morbiditeye sahip olduğu, toplam sağ kalım ve tekrarlama sıklığı açısından iki grup arasında farklılığın olmadığı gösterilmiştir. Laparoskopik ve laparatomik RH’nin karşılaştırıldığı çalışmaların büyük çoğunluğunda, laparoskopi ile opere edilen hastalarda kan kaybının daha az, intra-postopertaif komplikasyon oranlarının daha düşük, hastanede kalış süresinin daha kısa olduğu belirtilmiştir. 5 yıllık sağ kalım oranları açısından da her iki grupta anlamlı bir fark saptanmamıştır.

Sonuç olarak erken evre rahim ağzı kanserinin tedavisinde, sağ kalımı olumsuz yönde etkilemeyen ve morbiditesi daha düşük olan MİC’nin seçilmesi daha uygun bir yaklaşım olarak görülmektedir.

 Yumurtalık Kanseri

Yumurtalık kanserinin standart tedavisi tanıyı doğrulamak adına doğru bir cerrahi evreleme ve maksimum sitoredüksiyonu takiben kemoterapi tedavisini içerir. Geleneksel olarak yumurtalık kanserinin cerrahi evrelemesinde, peritoneal yıkama ile birlikte eksploratif laparotomi, histerektomi, salpingo-ooforektomi, omentektomi, multipl peritoneal biopsiler ve pelvik/paraaortik lenfadenektomi uygulanır. Over kanserinde MİC yaklaşım rahim ve serviks kanserine göre daha sonraki yıllarda gelişmeye başlamıştır. Öncelikle erken evre olgularda laparoskopik yaklaşım uygulanmaya başlanmış, son yıllarda ileri evre hastalarda laparoskopik debulking, optimal sitoredüksiyon cerrahisi, primer tedavi sonrası laparoskopik ikinci bakış (second look) ve tekrarlayan hastalıklarda laparoskopik sitoredüksiyon cerrahileri de tanımlanır olmuştur.

Erken evre yumurtalık kanserli hastalarda laparoskopik ve laparotomik cerrahiyi karşılaştıran bir çalışmada operasyon süresi ve kan kaybı laparoskopi grubunda daha az bulunmuş, intaroperatif ve postoperatif komplikasyon oranları benzer olarak saptanmıştır. Yaklaşık 31 aylık takip sonrası tekrarlama oranı laparoskopi grubunda %8,3 iken laparotomi grubunda %3,8 olarak raporlanmıştır. Ortalama hastalıksız sağ kalım süreleri arasında anlamlı bir fark belirlenmemiştir.

Toplam 20 hastalık bir başka seride, laparoskopik ve laparotomik non-epitelyal ovaryan tümörlerin cerrahisinin karşılaştırılması yapılmış ve laparotomik olgularda tümör boyutu daha büyük saptanırken, hastanede kalış süresi, komplikasyon oranları, çıkarılan lenf nodu sayısı ve adjuvan tedaviler arasında fark saptanmamıştır. Minig ve ark.nın yakın dönemde yaptığı ve erken evre epitelyal over kanserli hastaların tedavisinde laparoskopik yaklaşımı değerlendirdiği çalışmalarında, laparotomi grubunda kan kaybının daha fazla olduğu, intraoperatif ve postopertaif komplikasyon oranlarının benzer olduğu rapor edilmiştir. Laparoskopi grubunda hastane kalış süresi daha kısa iken, lenf nodu sayısı, hastalıksız ve toplam sağ kalım oranları laparoskopi ve laparotomi gruplarnda benzer olarak bulunmuştur.

Bu çalışmalara benzer şekilde erken evre over kanserli hastalarda laparoskopik yaklaşımın azalmış kan kaybı, barsak fonksiyonlarında erken düzelme, kısa hastanede kalış süresi ile ilişkili olduğu ve sağ kalım oranlarının laparotomi ile benzer olduğu saptanmıştır. Bilindiği üzere milier tarzda yaygın metastazlarla seyredebilen yumurtalık kanserlerinde, vizualizasyonu zor bölgerlerdeki intraabdominal metastatik alanlar gözden kaçabilir. Laparoskopide teleskopun her bölgeye ulaşabilmesi ve görüntüyü büyütebilmesi gözden kaçacak metastazik alanların belirlenmesine yardımcı olabilir.

Sonuçta erken evre yumurtalık kanseri tedavisinde uygulayacağımız histerektominin de dahil olduğu evreleme cerrahisi için laparoskopik yaklaşımın uygulanabilir bir yöntem olduğu söylenebilir. İleri evre over kanseri tedavisinde MİC’nin uygulanabilirliği ile ilgili elimizde yeterli kanıt bulunmamaktadır. Over kanserinin MİC ile tedavisi sırasında oluşabilecek şu problemlere yanıt almak adına yeni, geniş serili çalışmalara ihtiyaç mevcuttur; yetersiz evreleme, CO2 pneumoperitoneumu ile tümör yayılımı, olası kist rüptürü ile evre artması, port yeri metastazı.

The post Laparoskopi ve Jinekolojik Kanserler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Laparoskopik Histerektomi https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/laparoskopik-histerektomi/ Tue, 20 Feb 2018 13:24:15 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6312 Laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde malign jinekolojik hastalıklar da laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Histerektomi tiplerindeki çeşitlilik hem hasta hem de hekim açısından konfor sağlamakla birlikte, jinekolojik hastalığın yaygınlığı, beraberinde yapılacak diğer cerrahi işlemler, hastanın tercihi, cerrahi ekipman varlığı, cerrahın tecrübesi gibi faktörler […]

The post Laparoskopik Histerektomi appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde malign jinekolojik hastalıklar da laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Histerektomi tiplerindeki çeşitlilik hem hasta hem de hekim açısından konfor sağlamakla birlikte, jinekolojik hastalığın yaygınlığı, beraberinde yapılacak diğer cerrahi işlemler, hastanın tercihi, cerrahi ekipman varlığı, cerrahın tecrübesi gibi faktörler eşliğinde laparoskopik histerektomi günümüzde bireyselleştirilerek yapılmalıdır. Günümüzde özellikle benign nedenlerle yapılacak histerektomiler için laparoskopik histerektomi açısından belirgin bir kontrendikasyon gözükmemektedir. Ancak büyük uteruslar, operasyonun normal gidişatını bozan anatomik varyasyonlar (büyük ve anormal yerleşimli myomlar, derin endometriozis, tubaovaryan apse vb.) zor laparoskopik histerektomi kavramını ortaya çıkarmaktadır. Bu tür olgularda preoperatif detaylı değerlendirme yapılmalı ve laparoskopik histerektomi planlanacaksa deneyimli cerrahlarca operasyon uygulanmalıdır.

Laparoskopik histerektominin tarihçesi

Histerektomi, tarihçesi Antik Çağ’a kadar uzanan ve tüm dünyada sezaryenden sonra en sık yapılan jinekolojik operasyondur. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yılda yaklaşık 600.000 olguya histerektomi yapılmaktadır. Teknoloji, tıbbi tecrübe ve enstrümanların gelişmesi histerektominin değişik şekillerde yapılabilmesine olanak sağlamıştır. Özellikle vücudun doğal açıklıklarından olan vajenin kullanılmasına olanak sağlayan spekulumun, lens sistemleri ve elektriğin icadı ile vajinal ve laparoskopik operasyonların gelişmesi hız kazanmıştır. Günümüzde histerektomi abdominal, vajinal, laparoskopik veya robotik asiste laparoskopik olarak yapılabilmektedir. Histerektomide uygulama çeşitliliğinin artmasıyla birlikte “Hangi hastayı, nasıl opere etmeliyiz” sorusu önem kazanmıştır.

Endoskopik cerrahinin ilk adımları 1900’lü yılların başında atılmaya başlanmış, operatif laparoskopi ilk kez 1933 yılında genel cerrahi uzmanı Fervers tarafından yapılmıştır. Jinekoloji pratiğinde ise laparoskopi Fransa’da Raoul Palmer tarafından 1944 yılında uygulamaya konulmuştur. Palmer aynı zamanda uterin manipülatörü ilk kullanan (1947) kişidir. Kurt Semm’in 1960‘da otomatik insuflatörü geliştirmesi, laparoskopinin gelişmesinde önemli bir köşe taşı olmuştur. İlk laparoskopik histerektomi 1989 yılında Harry Reich tarafından gerçekleştirilmiştir. Reich ve arkadaşları damar koagülasyonu için bipolar, uterus amputasyonu için monopolar koter, kaf sütürasyonu için Poliglaktin (Vicryl)  kullanmışlardır. 1990 yılında Kovac ilk laparoskopik asiste vajinal histerektomiyi raporlamıştır. Camran Nezhat’ın laparoskopide video kayıt sistemini uygulamasıyla jinekoloji alanında laparoskopinin kullanımı hız kazanmıştır. Günümüzde de birçok merkezde Jinekolojik laparoskopi uygulamaları yapılabilmekte ve “Laparoskopik Histerektomi” oranları gün geçtikçe artmaktadır.

Histerektomi endikasyonları

Histerektomi, iyi huylu ya da kötü huylu birçok endikasyon nedeni ile yaygınca uygulanan bir cerrahi prosedürdür. 2017 Haziran ayında Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Derneği‘nin (ACOG) yayınladığı kılavuzda benign jinekolojik nedenlerle yapılacak histerektomilerin minimal invaziv yaklaşımla olması gerektiği vurgulanmıştır. Histerektomi şekli belirlenirken klinisyen, hastanın tüm tıbbi ihtiyaçlarını karşılayacak, en güvenli ve aynı zamanda maliyet-etkin metodu seçmelidir. Benign hastalıklar için histerektomi şeklini belirleyen faktörler; vajen ve uterusun şekil ve büyüklüğü, uterusa ulaşılabilirlik, ekstrauterin hastalık varlığı, cerrahın eğitimi ve deneyimi, hastanenin teknolojik donanımı ve desteği, olgunun acil veya elektif olması ve hastanın tercihi olarak sıralanabilir. Histerektomi endikasyonları Tablo 1′ de görülmektedir. En sık histerektomi endikasyonunu %40.7 oranı ile uterin myomlar oluşturmaktadır. Uterin myomlar için toplumda total histerektomi oranı 2,2/1000’dir. İkinci en sık endikasyon %17,7 oranı ile endometriozis ve daha sonra anormal uterin kanamalardır. Yaşlara göre değerlendirildiğinde 30-34 yaş aralığında endometriosis en sık histerektomi endikasyonu iken, 35-54 yaş aralığında myomlar, 55 yaş üzerinde ise uterin prolapsus ve malign nedenler öne çıkmaktadır. Almanya’dan 2012 yılında yayımlanan raporda; histerektomi endikasyonları %60,7 leiomyom, %27,9 uterin prolapsus, %25,2 menstrüel problemler, %2,9 endometrium ve serviksin atipi ve hiperplazileri, %15,1 endometriozis olarak belirtilmiştir.

TABLO 1: Histerektomi endikasyonları.

 

Benign Nedenler                                             Malign Nedenler

Leiomyoma                                         Servikal İntraepitelyal Neoplazi

Endometriozis                                                 Servikal Kanser

Anormal Uterin Kanama                         Endometriyal Hiperplazi

Adenomyozis                                              Endometriyal Kanser

Pelvik Organ Prolapsusu                                 Ovaryan Kanser

Pelvik İnflamatuvar Hastalık                        Fallop Tup Kanseri

Kronik Pelvik Ağrı                            Gestasyonel Trofoblastik Tumorler

The post Laparoskopik Histerektomi appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Serviks kanseri öncüsü lezyonları ve HPV virüsü https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanseri-oncusu-lezyonlari-hpv-virusu/ Fri, 29 Dec 2017 13:10:57 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6063 Serviks kanseri tüm kanserler içinde etiyolojisi en iyi açıklanmış kanserdir. Bu kanser türü dünyada kadın kanserleri arasında üçüncü sırada yeralır. HPV-serviks kanseri arasındaki ilişki, akciğer kanseri -sigara arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Bu nedenle serviks kanseri tanısının erken konulup tedavi etmenin tek yolu smear ve HPV testidir.Serviks kanserinin ilk başlangıç evrelerinde genellikle hiçbir  belirti yoktur. Hastalık […]

The post Serviks kanseri öncüsü lezyonları ve HPV virüsü appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Serviks kanseri tüm kanserler içinde etiyolojisi en iyi açıklanmış kanserdir. Bu kanser türü dünyada kadın kanserleri arasında üçüncü sırada yeralır. HPV-serviks kanseri arasındaki ilişki, akciğer kanseri -sigara arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Bu nedenle serviks kanseri tanısının erken konulup tedavi etmenin tek yolu smear ve HPV testidir.Serviks kanserinin ilk başlangıç evrelerinde genellikle hiçbir  belirti yoktur. Hastalık ilerledikten sonra bulgular yavaş yavaş  ortaya çıkar.

Serviks kanseri etiyolojisinin tarihine kısaca bakacak olursak; erken yaşta cinsel ilişkiye başlamak, sık cinsel ilişki, fazla sayıda doğum yapmak, vajinal infeksiyonlar, herpes virüs tip 2 ve son olarak ta insan siğil virüsü (HPV)’nin etiyolojik faktör olarak suçlandığını görürüz. 1980’li yılların başında Alman viroloji uzmanı Harold zur Hausen, servikal intraepitelyal neoplazilerde (CİN) ve serviks kanserinde HPV’nin doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir. Suçlanan diğer faktörler, genç kadınlarda HPV bulaşmasını arttırıcı faktörler olarak kabul edilmektedir.

1980’li yıllardan bu yana otuz yıldır yapılan nükleer ve genetik araştırmalarda HPV’nin serviks kanserindeki rolü iyice berraklık kazanmıştır. 100’ü aşkın HPV DNA tipinden 15 tanesinin serviks kanseri için yüksek riskli olduğu ortaya konmuş ve tüm serviks kanserlerinin %70’den sorumlu olan 2 tanesine (tip 16 ve 18) karşı aşı geliştirilmiştir. HPV ve serviks kanseri ilişkisi diğer birçok kanser etiyolojisinin araştırılmasında da öncü rol oynamıştır.

Belirtiler

Serviks kanserini düşündürebilecek belirtiler arasında, anormal vajina kanamalar (cinsel ilişki sonrası kanama olması dahil), kanlı vajinal akıntı, kasıklarda ağrı, kilo kaybı ve kansızlık sayılabilir.

Serviks kanserinde en önemli risk etkeni HPV olmakla beraber tek başına yeterli değildir. HPV enfeksiyonunun toplumdaki yüksek insidansına rağmen düşük servikal kanser görülme oranı, serviks mukozasının malign transformasyonu için başka faktörlerin de gerekli olduğunun işaretidir. Serviks kanserinin HPV enfeksiyonu dışındaki risk faktörleri; sigara içmek, genç yaşta cinsel aktivitenin başlaması, birden çok cinsel partnerin varlığı, immun yetmezlik, çok sayıda doğum yapmak, uzun süreli doğum kontrol hapı kullanımı, HIV ve HSV gibi cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonlar ile birliktelik, diyet ve düşük sosyoekonomik durum olarak sıralanabilir.

HPV enfeksiyonu

HPV insanda kansere yakalanma riskini arttıran ve dünyada en sık cinsel yolla bulaşan viral enfeksiyondur.

Seksüel olarak aktif kişilerin yaşam boyu HPV ile enfekte olma olasılığı % 50-60 olarak bildirilmiştir. Genç kadınlardaki HPV enfeksiyonlarının çoğu genellikle klinik belirti vermeden ilk yılda % 70, ikinci yılda ise % 90 oranında bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılır. HPV infeksiyonunun ortalama süresinin 8 ay olduğu bildirilmektedir. 8 aydan daha uzun süren HPV DNA pozitifliği kalıcı infeksiyonun göstergesidir.  30 yaş altı genç kadınlarda ( 18- 25 yaş ) HPV enfeksiyonu saptanma oranı 30 yaş üstündeki kadınlardan daha yüksektir. Virusun vücüttan atılabilme olasılığı, virusun tipi ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle Tip 16 ve18 in vücuttan temizlenmesi daha uzun sürmektedir.

HPV’a karşı immun cevap geç oluşur. HPV virüsü özellikleri ve yerleşimi nedeniyle ve kanda dolaştığı bir faz olmadığından immun cevaptan kaçması mümkün olmaktadır. HPV’na karşı antikorlar HPV DNA tespitinden 8 -18 ay kadar uzun süre sonra ve düşük düzeyde gelişir. Ancak HPV ile enfekte olan kişilerin hepsinde tespit edilebilir düzeyde antikor cevabı oluşmaz. HPV lezyonlarının gerilemesinde hücresel bağışıklıkta rol oynar. Hücresel bağışıklığın baskıda olduğu HIV (AIDS) enfeksiyonu olan veya transplantasyon yapılan kişilerde HPV lezyonları daha yüksek oranlarda görülür.

Hastaların % 10’unda kalıcı enfeksiyon görülür ve bu olgularda rahim ağzı kanseri (servikal kanser) gelişmesi 10-15 yıllık bir süreci içerir. Yüksek riskli HPV (tip 16, 18)  ile kalıcı infeksiyonu olanlar yüksek dereceli kanser öncesi lezyon ( HSIL ) ve servikal kanser gelişmesi bakımından büyük risk altındadır. HPV 16, sitolojik olarak hem normal kadınlarda hem de servikal kanser vakaları arasında en sık tip olmasına rağmen, servikal kanser HPV infeksiyonunun nadir bir komplikasyonudur. Bu nedenle yayılmamış lezyonların PAP smear tarama programları ile erken dönemde yakalanması son derece önemlidir.

Serviks kanseri HPV enfeksiyonlarının bir komplikasyonudur ve onkojenik HPV tiplerinin neden olduğu enfeksiyon kronikleşir ise  olguların %1’inde gelişir.  Yapılan moleküler analizlerde serviks kanseri olgularının neredeyse tümünde ( % 99.7 ) HPV DNA’sı izole edilmiştir. Serviks kanseri olgularının %99’undan fazlasında,  servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) olgularının %94’ünden fazlasında ve diğer anogenital kanserlerin yaklaşık %50’sinde onkojenik HPV DNA’sı saptanmıştır.

HPV 6 ve 11 gibi “düşük riskli” enfeksiyonlar; çocuklarda genellikle kendiliğinden gerileyen, yetişkinlerde ise daha inatçı olabilen ağrılı veya ağrısız siğiller, genital ve anal mukozalarda; karnıbahar görünümünde tek veya çok sayıda ağrısız lezyonlarla karakterizedir. Esas olarak siğil, epitelyal kistler, hiperkeratoz, anogenital, orolarengeal ve farengeal papillomlar gibi selim proliferasyonlara neden olurlar.

Yüksek riskli (High Risk HR) HPV olarak bilinen 16-18 gibi tipleri rahim ağzı, penis, vulva, vajina, anüs, ağız, orafarinks ve diğer mukozal bölge hücre genomuna entegre olarak, bu bölgelerde kansere neden olmaktadır. HR-HPV özellikle serviksin transformasyon zonundaki hücrelerde değişiklik yaparak displazi olarak isimlendirilen, serviks kanseri öncüsü değişimlere sebep olmaktadır. Persistan HR HPV infeksiyonu olan hastalarda uygun kofaktörler varsa prekanseröz lezyonların ileri formları gelişir. Erken tanınmadığı ve tedavi edilmediği takdirde ortalama 10-15 yıl sonra serviks kanserine dönüşür.

HPV tipleri prekanseröz lezyon ve servikal kanserle ilişkilerine göre yüksek risk ve düşük risk HPV tipleri olarak sınıflandırılır.

Yüksek riskli HPV tipleri: 16-18-31-33-35-39-45-51-52-56-58-59-67-68 ve 70’tir.

Düşük riskli HPV tipleri: 6-11-40-42-43-44-54-61-70-72-74-81-83 ve 84’tür.

HPV enfeksiyonlarının klinik belirtileri virusun tipine (HPV 16 ve HPV 18, invaziv serviks karsinomu) , lezyonun lokalizasyonuna (respiratuvar papillomatozis vb.) , bireyin immünolojik durumuna (gebelik veya immun yetmezlik) ve epitelin doğasına (serviksin transformasyon bölgesindeki metaplazik skuamöz epitel, HPV veya diğer kofaktörlerin onkojenik etkilerine daha yatkındır ) bağlıdır.

Bulaşma

HPV’nin bilinen tek konağı insandır. HPV enfeksiyonu en sık cinsel yolla bulaştığı ve bulaşıcılığı çok yüksek olduğu için cinsel aktif kişilerin genel önlemleri alması gereklidir. Kondom kullanımının bulaşıcılığı önlemede yeterli olmadığı bilinmelidir. Epidermal hücrelerde çoğalan virüs, bu hücreler döküldüğünde etrafa yayılarak cinsel ilişki sırasında veya enfekte materyalin direkt ve indirekt teması (eller, ortak kullanılan eşyalar vb.) ile bulaşabilir. HPV virüsü taşıyan bir kişinin kullandığı tuvaleti kullanmak, tuvalet kullanımı sonrası ellerini yıkamayan biriyle tokalaşmak, aynı eşyayı kullanmak ile de bulaş olabilir.

Tanı

İntraepiteliyal servikal neoplazilerde (CIN) kanser öncesi dönemin uzun olması ve kanser öncesi lezyonların etkili bir şekilde tedavi edilebilir olması nedeniyle düzenli servikal sitolojik taramanın yapılması önerilmektedir. Tarama programları ile erken evre servikal değişiklikler, asemptomatik kanser öncesi lezyonlar saptanabilmekte ve etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Serviks kanseri genellikle 25-35 yaşları arasında displazi olarak adlandırılan hafif formu ile başlar. Bu hücreler öncül kanser hücresi olarak değerlendirilir. Zamanla bu hücreler kanser hücrelerine dönüşerek karsinoma in situ olarak (CİS) adlandırılan rahim ağzının dış kısmında sınırları belli bir kanser oluşturur.  Bu durum tedavi edilmediğinde rahim ağzının diğer katlarına ve diğer organlara yayılır. Erken dönemde teşhis edilebilen vakaların % 95’inden fazlası iyileşebildiği için erken teşhis çok önemlidir.

Serviks kanserlerinde histolojik tip çoğunlukla skuamöz kanserdir. İnvaziv kanserlerin kanser öncüsü lezyonları servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) olarak adlandırılır. Bunlar CIN I hafif displazi, CIN II orta displazi ve CIN III ağır displazi ve karsinoma in situ olarak üç kategoride incelenir ve serviksteki neoplastik sürecin hafiften şiddetliye doğru giden ve devamlılık arzeden bir yapıda olduğu kabul edilir. CIN III ise şiddetli displazi ve in situ karsinom olgularıyla ilişkilidir. Prekanseröz lezyonlar epiteldeki atipik değişikliklere göre düşük grade (low grade skuamöz intraepitelyal lezyon – LSIL) ve yüksek grade (high grade skuamöz intraepitelyal lezyon – HSIL ) olmak üzere gruplandırılır. CIN I LSIL’e, CIN II ve CIN III HSIL’e dahildir.

HPV enfeksiyonlarının çoğu klinik belirti vermez,  latent ve subklinik enfeksiyonlar daha sıktır. HPV, hücre kültürü veya laboratuvar hayvanlarında üretilemez. Bu sebeple HPV’nin tanısı için sitoloji, HPV testi ve biopsi kullanılabilir.

Serviks kanserinde tarama, serviks bölgesinden alınan yaymanın veya biyopsi materyalinin incelenmesi esasına dayanır. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzındaki kanser öncüsü  lezyonları belirlemek için rahim ağzından hücre sürüntüsü alınır. Bu hücreler patoloji laboratuarlarında incelenir. Maliyetinin daha uygun ve kolay ulaşılabilir olması nedeniyle günümüzde sitolojik tarama yöntemi olarak genellikle PAP smear kullanılmaktadır. Pap smear’de servikovaginal hücreler Papanicolau boyası ile boyanır ve viral enfeksiyonun varlığını da gösteren sitolojik değişiklikler saptanabilir. PAP smear testi sayesinde HPV infeksiyonunun tanısı mikroskobik olarak hücre içindeki koikilositozun gösterilmesi ile konur ve servikal kanserin erken tanısı henüz preinvaziv lezyon halinde iken yapılabilir.

Yıllık ve düzenli yapılan pap smear incelemesinin yaygınlaşması ile rahim ağzı kanserlerinin büyük bir kısmı erken ve tedavi edilebilir dönemde yakalanabilmektedir. Serviks kanseri için PAP smear tarama programını benimseyen toplumlarda prognoz önemli ölçüde iyileşmiş, serviks kanseri sıklığının azaldığı gösterilmiştir.

Amerika Birleşik Devletlerinde rahim ağzı kanserine yakalananların büyük çoğunluğu ya hiç ya da son 5 yıl içerisinde Pap Smear testi yaptırmamış kadınlardan oluşmaktadır. Pap smear ile kanser taramasında ortalama zaman aralığı halen tartışmalıdır. Amerikan Kadın Doğumcular Derneğinin’nin hali hazırdaki önerisi seksüel yönden aktif tüm kadınların ya da 18 yaşa ulaşan tüm kadınların yıllık Pap smear yaptırmaları ve pelvik muayene olmalarıdır. Daha önce Pap smear ile düzenli takip edilmiş ve negatif sonucu olan hastaların 65 yaşından sonra taramaya devam edilmesinin oldukça düşük bir yarar sağladığı sitolojik taramanın sonlandırılabileceği belirtilmektedir. Fakat CIN2,3 veya adenokarsinom öyküsü olanlarda histerektomi olmuş olsa bile taramaya 2 yılda bir veya daha sık devam edilmesi önerilmektedir. Pap smear testi bağışıklık sistemine ait bir bozukluğu olan, organ transplantasyonu yapılmış veya kemoterapi görmüş kadınlarda 6 ay ara ile tekrarlanmalıdır.

HPV Testinin Kullanımı

HPV testinin başlıca üç kullanım alanı vardır;

  • Servikal kanser taramasında 30 yaşın üstündeki kadınlarda Pap smear testi ile birlikte kullanımı
  • AS-CUS (önemi belirlenemeyen atipik skuamöz hücreler) tanısı alan kadınların yönlendirilmesinde
  • Kanser öncesi lezyonlar için tedavi edilen hastaların takibinde

HPV DNA testinin servikal kanser öncüsü lezyonları tespit etmede sensitivitesi (% 84–100 ) Pap smearden daha yüksektir. Fakat spesifitesi % 64- 95 olup daha düşüktür. Pap testinin yüksek grade lezyonların tespiti için sensitivitesi % 50-60 arasında olmasına rağmen spesifitesi % 90’ın üzerindedir.

Tarama Aralıkları

  • 21 yaş altına tarama önerilmezken, 21-29 yaş arasında ise sitolojik taramanın 3 yılda bir yapılması önerilmektedir.
  • 30-64 yaş arasında ise sitolojik tarama ve HPV DNA testinin birlikte yapılması (ko-test,  bu testin 5 yılda bir yapılması) önerilmektedir.
  • Normal Pap smear ve negatif HPV DNA testinin doğruluk değeri % 99-100’dür. Bu kadınlarda tarama aralığı üç yıla çıkarılabilir.
  • ASCUS pozitif vakalarda üç seçenek vardır; 4-6 ay sonra Pap testi tekrarı, hemen kolposkopi veya HPV DNA testi. ASCUS raporu olan vakaların % 80’i normal servikal sitolojiye sahiptir,  % 5-17’sinde HSIL mevcuttur.
  • Servikal sitoloji normal ama HR HPV DNA pozitif ise, 6-12 ay sonra her iki test de tekrarlanır. Tekrar yapılan test sonucu persistan HR-HPV infeksiyonu pozitif ise ya da sitolojik test pozitif ise kolposkopi yapılır.
  • ASCUS pozitif iken HR-HPV negatif ise 6-12 ay sonra test tekrarlanır,
  • ASCUS pozitif iken HR HPV testi pozitif sonuç alınırsa kolposkopi önerilir. HR-HPV test sonucunun pozitifliği HSIL varlığı ile son derece korele olup sensitivite % 95’tir.

Kalıcı Yüksek Riskli HPV infeksiyonu olan kadınların en az % 50’sinde HSIL gelişir. Yüksek Riskli HPV testinin 30 yaş üstü kadınlara yapılması ile risk altındakiler erken tanınır.

Kanser öncesi lezyonlar için tedavi edilen hastaların takibinde de HPV testi kullanılabilir. Rezidüel ya da rekürren prekanseröz lezyonların gelişme sıklığı % 5-18 arasında değişir. Tedavi yapılan hastaların takibinde 6-12, ay sonra sitoloji yanısıra HPV DNA testinin yapılması önerilmektedir.

Tedavi ve Korunma

HPV infeksiyonlarının kadınlardaki tedavisinde Dünya Sağlık Örgütü genel olarak lezyonları iki başlık altında toplamaktadır;

  1. Servikste kanser öncüsü olduğu düşünülen lezyonlar
  2. Serviks dışı genital siğiller

Serviksin kanser öncüsü lezyonlarında amaç mümkün olduğunca tüm transformasyon zonunun ortadan kaldırılması (LEEP veya konisazyon) ve hastanın genelde 6 ayda bir smear ve diğer yöntemlerle kontrol edilmesidir. Başlıca tedavi yöntemleri kriyoterapi, lazer, elektrokoter ve cerrahidir. Erkeklerdeki HPV infeksiyonlarının tedavisi kadındaki eksternal genital organlarının tedavisi gibidir. Her iki cinste de tekrarlayan olgularda lokal 5-FU uygulanabilir. İnterferonun sistemik ve/veya lezyon içine uygulanması da yaralıdır. Ancak pahalı oluşu nedeniyle interferon önerilmemektedir. Serviks dışı genital HPV infeksiyonu tedavisindeki amaç ise enfeksiyonun başka bireylere geçişini önlemek ve kişiyi psikolojik olarak rahatlatmaktır.

Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olduğundan cinsel hayatı aktif olan insanların genel önlemleri alması, HPV infeksiyonundan korunmada çok önemli bir yoldur. Ancak bulaştırıcılığı çok yüksek olduğundan bazı durumlarda kondom kullanımı bile yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple riskli kişilerle cinsel temastan kaçınılması ve kadınların rutin jinekoloji muayenelerini aksatmamaları önerilmektedir.

https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanseri-oncusu-lezyonlari-hpv-virusu/

The post Serviks kanseri öncüsü lezyonları ve HPV virüsü appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Serviks Kanseri Tedavisi https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanseri-tedavisi/ Sat, 23 Dec 2017 20:45:23 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6052 Serviks kanseri için tedavi seçenekleri kanserin evresine dayanmaktadır. Erken evrelerde yakalanan serviks kanserinin tedavisi göreceli olarak kolaydır. Tedaviye türü; kanserin evresine, yaşınıza ve sağlığınıza, sizin ve doktorunuzun tercihlerine bağlıdır. Erken evre rahim ağzı kanserleri için en yaygın tedavi radikal histerektomidir (serviks, rahim ve parametrium adı verilen çevre dokuların cerrahi olarak çıkarılması). Alternatif, genellikle kemoterapi ile […]

The post Serviks Kanseri Tedavisi appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Serviks kanseri için tedavi seçenekleri kanserin evresine dayanmaktadır. Erken evrelerde yakalanan serviks kanserinin tedavisi göreceli olarak kolaydır. Tedaviye türü; kanserin evresine, yaşınıza ve sağlığınıza, sizin ve doktorunuzun tercihlerine bağlıdır.

Erken evre rahim ağzı kanserleri için en yaygın tedavi radikal histerektomidir (serviks, rahim ve parametrium adı verilen çevre dokuların cerrahi olarak çıkarılması). Alternatif, genellikle kemoterapi ile birlikte verilen radyoterapidir (RT). Çok erken evre serviks kanseri olan bazı kadınlar servikal konizasyon veya basit histerektomi ile tedavi edilebilir. Basit bir histerektomi için serviks ve uterus çıkarılır, ancak çevreleyen dokular alınmaz. Bu, miyom gibi rahimle ilgili iyi huylu problemler için yapılan ameliyatın aynısıdır.

Servikal Konizasyon

Servikal konizasyon, serviksin koni şeklindeki bir bölümünün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bu, rahim ağzı kanserini teşhis etmek veya kanserli bölgeyi çıkararak çok erken evredeki rahim ağzı kanserini tedavi etmek için yapılabilir.
İşlem vajina yoluyla, genellikle ameliyathanede, genel veya bölgesel anestezi ile gerçekleştirilir.

Histerektomi veya pelvik RT yaptıktan sonra hamile kalmak mümkün değildir. Erken evre rahim ağzı kanseri olan kadınlarda bazen daha az agresif bir tedavi (servikal konizasyon yapılabilir. Konizasyon sonrası gebelik mümkündür.

Erken evre rahim ağzı kanserinde ameliyata ek olarak adjuvan (ilave) tedavi gerekebilir. Bu, radyoterapi ve kemoterapi olabilir. Adjuvan tedavi, ameliyat sırasında çıkarılan kanserin ameliyattan sonra nüks riski yüksekse verilir. Risk faktörleri, büyük veya derin invaziv bir tümör, kan damarlarında, lenf damarlarında, çevre dokularda (parametria), dokunun kenarlarında veya lenf düğümlerinde bulunan kanserli hücreler olabilir.

Cerrahi

Erken evre serviks kanseri olan hastalar radikal histerektomi (rahim ve rahim ağzının çevre doku ile birlikte çıkarılması) ile cerrahi olarak tedavi edilebilir. Serviks kanserinin yayılımına bağlı olarak değişik histerektomi tipleri önerilebilir. Cerrahi operasyon, klasik açık ameliyat ya da laparoskopi veya robotik cerrahi gibi en az invaziv yöntemler kullanılarak yapılabilir. Ameliyat şeklinin seçimi, cerrahın deneyimi ve tercihi, kanserin boyutu ve sizin anotomik yapınız gibi bir çok faktöre bağlı olarak yapılır. Bu kararı doktorunuzla ayrıntılı olarak tartışmalısınız.

Cerrahi Seçenekler

Serviks üzerindeki herhangi bir cerrahi gelecekteki gebelikleriniz için risk taşımaktadır. Ek olarak serviksin ya da uterusun bir parçasını korumak kanserin nüksetme riskini artırır. Her hasta için bireysel durumları değerlendirilerek onun için doğru olan cerrahi prosedürün seçiminde karar vermek için iyi bilgilendirme yapılmalıdır.

Kriyocerrahi. Bu yöntemde, küçük bir metal plaka donma derecelerine kadar soğutulur ve daha sonra anormal hücrelerin bulunduğu alana yerleştirilerek anormal hücreler yok edilir.

Lazer cerrahi. Anormal hücreleri yakıp yok etmek için lazer kullanılır.

LEEP (Elektrocerrahi Lupla Eksizyon İşlemi). Halen en çok kullanılan basit bir tedavi yöntemi olup, anormal hücreleri yok etmek için ısıtılmış bir ince tel halka kullanılır.

Servikal konizasyon. Bu ameliyatta serviks koni şeklinde çıkarılır. Kanserin ne kadar ilerlediğini belirlemek ya da çok erken kanserleri ve kanser öncesi servikal değişiklikleri tedavi etmede kullanılabilir.

Radikal trakelektomi. Bu ameliyatta erken evre serviks kanseri olan hastalarda serviks ve etrafındaki dokular çıkarılır ancak olası gelecek gebelik için rahim yerinde bırakılır.

Basit Histerektomi. Bu ameliyatta sadece serviks ve uterus çıkarılır. Bu prosedür sadece mikroskopik olarak belirlenebilen çok erken evre serviks kanserli hastalar için uygundur.

Radikal Histerektomi ve lenf nodu değerlendirmesi. Bu ameliyatta rahim, serviks , vajinanın bir kısmı ve parametrium adı verilen serviks etrafındaki bağ dokuları ile birlikte çıkarılır.  Rahim ağzı kanseri için radikal histerektomi sırasında yumurtalıkların mutlaka alınması gerekmez; bu karar yaşınıza ve diğer faktörlere bağlıdır.

Radikal Histerektomi

Radikal histerektomi sırasında, rahim ve rahim ağzını, rahim ve rahim ağzı çevresindeki dokunun bir kısmını ve vajinanın bir kısmını çıkarır. Yumurtalıkların alınması her zaman gerekli değildir. Ameliyat genellikle açık cerrahi ile yapılır. Ancak “laparoskopik” olarak da yapılabilir. Laparoskopik histerektomi yapmak için, karna açılan küçük bir delikten küçük bir kamera ve aletler sokulur. Daha sonra vajina yoluyla rahim ve diğer dokuları çıkarır.

Radikal histerektomi sırasında, kanserin yayılmasını kontrol etmek için pelvisteki ve bazen de karındaki daha yüksek lenf düğümleri çıkarılır ve değerlendirilir. Lenf nodu diseksiyonu kanserin lenf noduyla serviks dışına yayılım gösterip göstermediğini anlamamızı sağlar. Lenf kanalları, lenf sıvısını lenf düğümlerine boşaltarak organlar için kanalizasyon sistemi görevini üstlenir.

4 santimden küçük tümörü olan serviks kanserli hastalarda uygulanılan en sık prosedürdür. Histerektomi, karında bir kesi (laparotomi) veya birkaç küçük kesi (minimal invaziv) yoluyla yapılabilir. Rahim ağzı kanseri tedavisinde, laparotomi minimal invaziv yaklaşımdan daha iyi sonuç verir. Tümör çapı küçük (<2 cm) ise minimal invaziv bir yaklaşım düşünülebilir.

Ameliyat yaklaşık üç saat sürer. Çoğu kadın ameliyattan sonra bir ila iki gün hastanede kalır. Rzadikal histerektomi sonrası 7 ila 10 gün boyunca mesane sondası kullanılır. Radikal histerektomi, basit histerektomiye göre daha komplike ve kapsamlı bir prosedürdür.

Radyoterapi

Bu işlem yüksek enerjili X ışınları kullanılarak kanserli alanların bölgesel olarak tedavi edilmesidir. Kanser diğer dokulara yayılmışsa (invaziv kanser) veya tedavi edildikten sonra yinelenmişse (rekürren kanser) radyoterapi önerilebilir. Erken evre kanserlerde de kür (kanserli dokunun tamamen ortadan kaldırılması) sağlamak için kullanılabilir.

Kanserin evresine bağlı olarak radyoterapi, dışarıdan (vücut dışından makine kullanarak), içeriden (kanser içine ya da yakınına direk radyasyon vermeye yarayan bir mekanizma kullanarak) ya da ikisi birlikte uygulanabilir.

  • Brakiterapi (BT). Birkaç gün boyunca aralıklı veya sürekli olarak vajina ve uterusa geçici olarak yerleştirilen bir cihazla verilir. Bazen tedavi hastanede yapılırken bazı durumlarda ofis ortamında verilebilir.
  • Dışarıdan Işın Radyoterapi (EBRT). Işın kaynağı vücut dışındadır. Tedavi edilecek alan (radyasyon alanı) sağlıklı dokuya yönlendirilen radyasyon miktarını sınırlamak için dikkatlice tasarlanır. Beş ila altı hafta boyunca vücudunuz her gün aynı şekilde röntgen cihazına yerleştirilir ve radyasyon alanı her gün (röntgen çekmeye benzer şekilde) birkaç saniye ışın verilir. Bu tedavi hastaneye yatırılmadan yapılır ve genellikle tedavi sırasında normal günlük işlerinize devam edebilirsiniz.

Radyoterapi, bağırsak veya mesane işlevi üzerinde yan etki (örneğin, sık idrara çıkma) yapabileceği gibi, ağrılı cinsel ilişkiye yol açan vajinal daralma veya menopoza yol açabilir. Vajinal daralmayı önlemek için vajinal dilatör kullanmanız önerilebilir.

Kemoterapi

İnvaziv veya rekürren kanseri tedavi etmenin başka bir yolu olan kemoterapide kanser hücrelerini yok etmek için ilaçlar kullanılır. Hastalığın yayılımına göre ilaçlar ağız yoluyla ya da kas içi veya damar içine enjekte edilerek dolaşım sistemine verilir ve böylece vücuttaki kanserli bölgeye giderek etki gösterir. Organ içine ya da vücut boşluklarına verilerek bölgesel olarak uygulanabilir.

Kemoradyasyon. Rahim ağzı kanseri için EBRT uygulanırken radyoterapiye kemoterapi eklenir. Kemoterapi, radyoterapinin rahim ağzı kanseri üzerindeki etkisini artırır. Kemoterapi ilaçları bu şekilde kullanıldığında radyasyon duyarlılaştırıcılar olarak adlandırılırlar.

Kemoterapi ilaçları, kanser hücrelerinin büyümesini durduran veya yavaşlatan ilaçlardır. Kemoterapi EBRT sırasında haftada bir damardan verilir.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post Serviks Kanseri Tedavisi appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Serviks Kanseri Evreleri https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanseri-evreleri/ Sat, 23 Dec 2017 20:39:46 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6048 Rahim ağzı kanseri teşhisi konulduktan sonraki adım evreyi belirlemektir. Evreleme, bir kanserin yayılmasını tanımlamak için kullanılır. Cerrahi veya klinik evreleme, kanserin tedavi şekli ve gidişatını belirler. Serviks kanserinin evrelemesi klinik olarak yapılır. Rahim ağzı kanseri, fizik muayene ve görüntüleme tetkiklerinin sonuçlarına göre evrelenir. Evreleme süreci, serviks, vajina, uterus ve yumurtalıkların tam bir muayenesi ile başlar. […]

The post Serviks Kanseri Evreleri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Rahim ağzı kanseri teşhisi konulduktan sonraki adım evreyi belirlemektir. Evreleme, bir kanserin yayılmasını tanımlamak için kullanılır.

Cerrahi veya klinik evreleme, kanserin tedavi şekli ve gidişatını belirler. Serviks kanserinin evrelemesi klinik olarak yapılır.

Rahim ağzı kanseri, fizik muayene ve görüntüleme tetkiklerinin sonuçlarına göre evrelenir. Evreleme süreci, serviks, vajina, uterus ve yumurtalıkların tam bir muayenesi ile başlar. Genellikle rektal muayene de yapılır. Kanserin bu bölgelere yayılıp yayılmadığını görmek için mesanenizin (sistoskopi) veya rektumunuzun (anoskopi) içine bakmak için başka prosedürler de yapılabilir. Kanserin pelvis dışına veya diğer organlara yayılıp yayılmadığını tespit etmek için bilgisayarlı tomografi (BT) taraması, pozitron emisyon tomografisi (PET) taraması veya manyetik rezonans görüntüleme (MRI) yaptırmanız gerekebilir.

Rahim ağzı kanserinin evresi şunlara göre belirlenir:

  • Kanserin boyutu
  • Kanserin rahim ağzını çevreleyen dokuyu ne kadar derinden istila ettiği
  • Vajina, pelvis, mesane, rektum veya lokal lenf düğümlerinde kanser varlığı
  • Uzak organlara yayılmış kanser varlığı (örn. karaciğer, akciğerler veya kemik)
Kadın Genital Sistemi ile ilgili Lenf Nodları

Yeşil noktalar, vücutta bulunan lenf düğümlerinin yerini gösterir.

Rahim ağzı kanserinin yayılıp yayılmadığını ve nereye yayıldığını görmek için ek tetkikler yapılabilir.

Serviks kanseri evrelemesi

Serviks kanseri için evreleme aşağıdaki gibidir:

  • Evre 0: Anormal hücreler serviksin en iç tabakasında sınırlıdır, karsinoma insutu olarakta adlandırılmaktadır.
  • Evre I: Kanser hala servikste sınırlı
    • IA Sadece biyopsi ile görülebilen servikse sınırlı mikroskopik kanser
    • IB Muayene esnasında çıplak gözle görülebilen kanser
      • IB1 4 cm’den daha küçük kanser
      • IB2 4 cm’den daha büyük kanser
  • Evre II: Serviks dışına yayılarak serviksin yakınındaki yumuşak dokuya ya da vajina kubbesine yayılmış kanser.
    • IIA Kanser serviksin dışına vajenin üst üçte iki bölümüne yayılmıştır ancak rahim çevresindeki dokulara yayılmamıştır.
    • IIB Kanser serviksin dışına vajenin üst üçte iki bölümüne ve rahim çevresindeki dokulara yayılmıştır.
  • Evre III: Kanser serviksin dışına yayılarak, pelvik yan duvarları tutmuş ya da, ayaklarda şişmeye neden olmuş yada idrar torbasına idrar akışını bloke etmiş ya da alt vajinajı tutmuş.
    • IIIA Kanser vajenin alt bölümüne yayılmış ancak pelvik duvara yayılmamıştır.
    • IIIB Kanser pelvik duvara yayılmış veya böbreklerin mesaneye bağlandığı tüpler olan üreterleri bloke etmiştir.
  • Evre IV: Kanser serviks ya da yukarıda bahsi geçen herhangi bir bölgenin dışına yayılarak idrar torbası, rektum ya da karaciğer ve akciğer gibi uzak organ yayılımı yapmış

Rahim Ağzı Kanserinin Yayılması

  • Doku Yoluyla: Kanser direkt olarak çevre dokulara yayılabilir.
  • Lenfatikler Yoluyla: Tümör lenf damarlarına geçerek lenfatik sisteme yayılabilir.
  • Kan Yoluyla:  Kanser vücuttaki küçük damarlara geçerek kan yoluyla vücudun başka bölgelerine yayılabilir.

Rekürren Serviks Kanseri

Kanserin tedavi edildikten sonra serviks ya da vücudun başka bir yerinde yeniden ortaya çıkmasıdır.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post Serviks Kanseri Evreleri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>