Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2758

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2762

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/output.class.php on line 3706

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php:2758) in /home/pixizmirksk/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
yüksek riskli hpv arşivleri - İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/etiket/yuksek-riskli-hpv/ Op. Dr. Hakan KILAVUZ - İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Uzmanları Sat, 14 Aug 2021 16:21:24 +0000 tr hourly 1 İnsan Papilloma Virüs (HPV) Aşısı https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/insan-papilloma-virus-hpv-asisi/ Sat, 14 Aug 2021 16:21:24 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=8960 HPV aşısı enfeksiyona karşı güçlü bir bağışıklık yanıtı oluşturarak enfeksiyonu önler. Böyle bir aşı özellikle HPV enfeksiyonu riski taşıyan kişilerde oldukça faydalı olacaktır. Aşının kaç yıl süre koruduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, koruyuculuğun 5 yıl üzerinde olabileceği düşünülmektedir. HPV nedir? İnsan siğil virüsü (HPV), rahim ağzı kanseri ve genital siğillere neden olabilen bir virüstür. HPV […]

The post İnsan Papilloma Virüs (HPV) Aşısı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

HPV aşısı enfeksiyona karşı güçlü bir bağışıklık yanıtı oluşturarak enfeksiyonu önler. Böyle bir aşı özellikle HPV enfeksiyonu riski taşıyan kişilerde oldukça faydalı olacaktır. Aşının kaç yıl süre koruduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, koruyuculuğun 5 yıl üzerinde olabileceği düşünülmektedir.

HPV nedir?

İnsan siğil virüsü (HPV), rahim ağzı kanseri ve genital siğillere neden olabilen bir virüstür. HPV kadınlarda, rahim ağzı kadar sık olmamakla birlikte vulva (dış cinsel organ cildi) ve vajina kanserine de neden olabilirken; hem kadın hem de erkeklerde anüs, ağız ve boğaz kanseri de oluşturabilir.

HPV, cinsel ilişki gibi doğrudan cilt teması ile bulaşan bir virüstür.

HPV enfeksiyonu nasıl bulaşır?

Siğil virüsü, enfekte kişi ile doğrudan temas ile bulaşır. Genital siğil enfeksiyonu cinsel temas ile bulaşır. Cinsel ilişki; vajinal, oral, anal veya el ile temasın olduğu bütün cinsel yakınlaşmaları içerir. Cinsel ilişki olmaksızın doğrudan ten teması ile de bulaşma görülebilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada kondom kullanılması önerilmekle birlikte HPV bulaşmasından tam korunma sağlayamaz. Çünkü kondom, HPV bulunabilecek cildin tümünü kaplamaz.

Cinsel partner sayısı arttıkça HPV ile karşılaşma riski de artar. Cinsel partnerin önceden birlikte olduğu kişi sayısının fazla olması da riski artıran bir faktördür. Hesaplamalara göre cinsel olarak aktif yetişkinler 50 yaşına geldiğinde %75-80 oranında HPV ile karşılaşmış olacaktır. 15-25 yıllık cinsel temas sonrası yetişkinlerin büyük kısmında HPV enfeksiyonu bulaşmış olur.

HPV enfeksiyonu bulaşanların çoğunda belirti görülmez. Bulaşma sonrası vücut virüsten tamamen temizlenebilir. Ancak olguların %10-20’sinde virüs vücutta bulunmaya devam edecektir. Bu kişilerde rahim ağzı kanseri veya kanser öncülü lezyonların görülme olasılığı artar. HPV enfeksiyonundan rahim ağzı kanseri gelişme süresi ortalama 20-25 yıldır. Bu nedenle rahim ağzı kanseri taraması için smear yapılması, kanser başlamadan öncül lezyonları saptayıp tedavi etmede çok büyük önem taşır.

100’ün üzerinde HPV tipi ayırt edilmiş olup bunlardan 40 kadarı rahim ağzını enfekte edebilir ve ortalama 15 tanesi rahim ağzı kanserine neden olabilir. HPV tipleri rahim ağzı kanseri açısından yüksek, orta ve düşük riskliler olarak üç gruba ayrılmıştır.

  • HPV tip 6 ve 11, genital siğil olgularının %90’ından sorumludur. Bu tipler ahim ağzı kanseri açısından düşük riskli tiplerdir. Çünkü rahim ağzı kanserine nadiren neden olurlar.
  • HPV tip 16 ve 18, rahim ağzı kanseri açısından yüksek riskli tipler olup tüm rahim ağzı kanseri olgularının ortalama %70’inden sorumludur.
  • HPV tip 31, 33, 45, 52 ve 58, rahim ağzı kanseri açısında diğer yüksek riskli tipler olup tüm rahim ağzı kanseri olgularının %20’sinden sorumludur.
  • Rahim ağzı kanseri açısından yüksek riskli diğer tipler, HPV tip 35, 39, 51, 56 ve 59 olmakla birlikte bu tiplere çok nadiren rastlanır.

İnsan papilloma virüsü (HPV) aşısı nedir?

HPV aşısı, insan papilloma virüsüne (HPV) karşı bağışıklık sağlamak için kullanılan bir aşıdır .

Aşılar bazı ciddi veya ölümcül enfeksiyonları önleyebilir. Vücudu enfeksiyonlara neden olan mikroplarla savaşmaya hazırlarlar. Buna aşılama veya bağışıklama denir.

HPV aşısını neden yaptırmalıyım?

HPV aşısı sizi HPV enfeksiyonundan korur. Farklı sorunlara yol açabilecek farklı HPV tipleri vardır. Bazı siğil virüsü tipleri ciddi sonuçlara neden olabilir:

  • Cinsel organlardaki bir HPV enfeksiyonu ahim ağzı (serviks) kanseri, vajina veya penis kanserine neden olabilir. Diğer HPV türleri genital siğillere neden olabilir.
  • Anüs çevresindeki bir HPV enfeksiyonu anüs kanserine (anal kanser) neden olabilir.
  • Ağız ve boğazdaki bir HPV enfeksiyonu ağız ve boğaz kanserine neden olabilir.
Kadın İç Üreme Organları

Kadın iç üreme organları

Genital, anüs, ağız veya boğazda oluşan her siğil virüsü enfeksiyonu kansere yol açmayabilir. Aslında HPV bulaşan kişilerden hangilerinin kanser olacağını tahmin etmek kolay değildir. HPV aşıları, virüsün bulaşmasını önleyerek ilk basamakta korunma sağlamış olur.

Farklı HPV aşıları var mı?

Tüm dünyada 3 çeşit HPV aşısı vardır. Aşılar ve korudukları virüs tipleri şöyle sıralanabilir.

Gardasil-9 (6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52 ve 58)

Gardasil (6, 11, 16 ve 18)

Cervarix (16 ve 18)

Glaxo Smith Kline’ın geliştirdiği aşı (Cervarix), HPV 16 ve 18 L1 VLP tiplerini içerir, FDA tarafından onaylanmıştır. Çalışmalarda Kuzey Amerika, Latin Amerika, Asya ve Avrupa’da 18.000’in üstünde kadın aşılanmıştır ve 27 aylık takip süresi içinde yeni infeksiyona karşı % 92, persistan infeksiyona karşı % 100 koruma sağlamıştır. HPV aşıları tipe spesifik olduğundan, diğer tiplere karşı koruyucu değildir. Sadece HPV 16 ile HPV 31, 33, 58, 18 ile HPV 45 arasında nötralizan epitopların ortak kullanımı sonucu çapraz koruma olmaktadır. Bu virüslerin oluşturabileceği serviks, vulva, vagina prekanseröz oluşumlarını ve genital siğilleri engellemektedir.

Merck&Co.,Inc’ın Gardasil adlı HPV 6, 11, 16, 18 tiplerini içeren aşısı ise kuadrivalan bir aşı olup faz 3 çalışmaları tamamlanmıştır. Bu 4 tip virüsün oluşturabileceği serviks, vulva, vagina prekanseröz oluşumlarını ve genital siğillerini engellemektedir. Bu aşı ile 33 ülkede 25.000 kadın aşılanmış ve aşının persistan infeksiyonu önlemede % 100 etkili olduğu gösterilmiştir. Ayrıca Villa ve arkadaşları çalışmalarında 15-26 yaş arasındaki 12.000 kadını aşılamış ve HPV 16/18’e karşı CIN I /CIN II gelişimini de % 100 önlediğini göstermiştir. Aşı 3 doz halinde 0, 2 ve 6. aylarda uygulanır. İlk cinsel ilişkiden önce uygulandığında % 100’e yakın koruma sağlandığı vurgulanmaktadır.

Bu aşıların hepsi güvenli ve rahim ağzı kanserine ilerleyebilecek kanser öncülü lezyonlardan koruma konusunda etkilidir. Aşıların rahim ağzı kanseri riskini azalttığı, geniş kitlelerde uygulanan çalışmalarla gösterilmiştir. Gardasil ve Gardasil-9 yalnızca rahim ağzı kanseri değil, genital siğillerden de %90 oranında korunma sağlar.

Türkiye’de hangi HPV aşıları var?

Siğil virüsü ve özellikle de rahim ağzı kanserinin önlenmesi için 2003 yılından beri piyasada olan aşılar 2007 yılında ülkemizde de kullanılmaya başlanmıştır.

HPV Aşılarıyla ilgili TCSB Kanser Dairesi Başkanlığı, FDA (Food and Drug Administration) ve ACIP (Advisory Committee on Immunization Practices) önerileri tamamen aynıdır. İki ayrı firmaya ait HPV aşısına ithalat izni verilmiştir. Bunlardan birisi GSK firmasına ait ikili aşı Cervarix® ve diğeri MSD firmasına ait dörtlü aşı Gardasil®’dir. Cervarix’in ithalatı durmuş olup ülkemiz piyasasında yalnızca Gardasil (4’lü aşı) bulunmaktadır.

Bazı özel sağlık sigortaları dışında geri ödeme kurumları tarafından aşının ücreti ödenmemektedir.

Aşılar hangi dozda ve ne sıklıkta yapılır?

Tüm HPV aşıları koldan enjeksiyon şeklinde yapılır. Aşı yapılmasından önce muayene veya rahim ağzı kanseri taraması için smear yapılması gerekli değildir.

Doz, yaş ve bağışıklık sisteminin gücüne bağlıdır.

  • 15 yaş altında ve bağışıklık sistemi sağlıklı ise 6 ay ara ile 2 doz uygulanabilir.
  • 15 yaş ve üzerinde ve bağışıklık sistemi sağlıklı ise 6 ayda 3 doz uygulama önerilir. İlk dozdan 1-2 ay sonra ikinci doz, ilk dozdan 6 ay sonra üçüncü doz yapılır.
  • Bağışıklık sistemi sağlıklı değil ise yaşa bakılmaksızın üç doz aşı yapılmalıdır.

En iyi korunma için her üç dozun yapılması önerilir.

HPV aşısı hangi yaşta uygulanmalıdır?

HPV aşısının 11-12 yaşlarında uygulanması önerilir. Ancak 9 yaşından 26 yaşına kadar aşı yapılabilir. Hedef 9-26 yaş grubundaki her kadının mümkünse ilk cinsel ilişkiden önce, değilse mümkün olan en kısa zamanda aşılanmasıdır. Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA), 26 yaş üzerinde 45 yaşına kadar aşı yapılmasını onaylamıştır. Bu yaşlarda aşı yapılması zararlı değildir. Önceden HPV enfeksiyon alınmış ise aşının etkinliği daha düşük olacaktır.

HPV aşıları, enfeksiyon oluşmadan yapıldığında en yüksek etkinlik elde edilebilir. Bu yüzden aşı ilk cinsel temastan önce tamamlanmış olmalıdır. Aşılar, önceden bulaşmış bir HPV enfeksiyonu veya rahim ağzında kanser öncülü lezyonların tedavisi için kullanılmaz.

Genital bölgede siğil bulunması veya geçirilmiş olması, yapılan smear testinde anormal veya şüpheli sonuçların bulunması veya siğil virüsü DNA’sı saptanmış olması aşılama yapılması için engel değildir. Ancak aşıdan elde edilecek yarar daha az olacaktır. Geçirilmiş olan enfeksiyon, bir HPV tipine aittir. Aşı, diğer HPV tiplerinden korumak için yine de uygulanmalıdır. Aşı yapılmadan önce geçirilmiş olan siğilin virüs tipi belirlenmesine gerek yoktur.

Bazı anne babalar çocuklarını aşılatmak istemiyorlar. Bazıları aşı yapılmış olmanın sağladığı rahatlık ile çocuklarının cinsel hayatının daha erken yaşta başlayacağından endişeleniyor olabilir. Ancak aşı olanlarda cinsel temas yaşının daha erken olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır.

HPV aşısının yan etkileri nelerdir?

Bazıları aşının ciddi yan etkileri olduğundan korkarlar. Ancak piyasadaki HPV aşıları üzerinde yapılan çalışmalar güvenli olduklarını göstermiştir.

Aşı, yapıldığı yerde kızarıklık, şişlik ve ağrıya neden olabilir.

HPV aşılarında timersol (civa türevi bir koruyucu) kullanılmamaktadır.

Uygulama sırasında çok nadiren baş dönmesi olabilir. Bu yüzden aşı yapılırken ve yapıldıktan sonra bir süre oturmalısınız.

Siğil virüsü aşıları, virüs kapsülünden üretilir. Canlı veya ölü virüs bulundurmadığından yan etki olarak HPV enfeksiyonu, HPV ilişkili kanser veya ölüme neden olamazlar.

Gebelikte uygulandığında aşının bebek üzerinde bilinen bir risk oluşturduğu gösterilmemiş olmakla birlikte gebelerin aşılaması önerilmemektedir. Ancak yine de aşı yapılmadan önce gebelik testi yapılması gerekli değildir. Gebelikte aşılamaya başlanmamalıdır. Gebe kalmadan önce aşılanmasına başlanmış olan bir kadının aşı dozları gebeliğin bitiminden sonraya ertelenmelidir. İlk doz yapıldıktan sonra gebe kalındıysa gebelik sonrası sıfırdan başlanmalıdır. İki doz yapıldıktan sonra gebelik söz konusu ise üçüncü doz emzirme döneminde doğumdan sonraki 6. haftadan itibaren güvenle yapılabilir. Gebe olduğu bilinmeden aşı yapılmış ise gebeliğin sonlandırılmasına gerek yoktur; doğumsal özür artışı gösterilmemiştir. Emzirme sırasında aşı uygulanmasında bir sakınca bulunmamıştır.

HPV aşısının koruma gücü ne kadardır?

Aşı, rahim ağzı ve vajina kanserine neden olabilen HPV enfeksiyonu türlerinin bulaşmasını önlemede çok etkilidir. Diğer kanser türlerinin riskini de azaltabilir. Aşı, genital siğillere neden olan HPV türlerini önlemede de çok etkilidir.

HPV aşısı en sık görülen tiplere karşı geliştirildiğinden tüm genital kanser ve siğillere karşı koruma sağlamaz. HPV aşısı rahim ağzı kanserlerine karşı yaklaşık %70,  genital siğillere karşı yaklaşık %90 oranında koruma sağlamaktadır.

Önceden HPV bulaşmış olanlarda koruyucu etkisi düşüktür ancak yine de uygulanmalıdır.

  • HPV aşılaması kadınlarda aşının içerdiği virüs tiplerinin yol açtığı rahim ağzı kanseri ve kanser öncülü hastalıklarına karşı yüksek derecede koruyucudur.
  • HPV aşısı, aşının içerdiği virüs tiplerinin yol açtığı genital siğil oluşumuna karşı yüksek derecede koruyucudur.
  • HPV aşısı ülkemizde erkeklerde ruhsat almamıştır. Ancak erkeklerde HPV aşısı uygulanması genital ve penil siğile karşı yüksek derecede koruyucudur. Cinsel partnerlerinde enfeksiyon oluşma riskinde azalma sağlar.
  • HPV aşıları hem kadın hem erkeklerde anal kansere karşı yüksek derecede korunma sağlar.
  • HPV aşısı, ağız ve boğazda kansere de neden olabilen HPV enfeksiyonuna karşı yüksek derecede koruyucudur.

Koruma ne kadar süre devam eder?

Aşı sonrası korumanın en az 5 yıl sürdüğü kanıtlanmıştır. Daha uzun süreli takip çalışmaları devam etmektedir. Bu gözlemlere göre koruma süresinin daha uzun bulunacağı tahmin edilmektedir. Bugünkü bilgilerin ışığında rapel (tekrar doz) gerekli değildir.

HPV aşısı diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan da korur mu?

HPV aşısı; AIDS, genital uçuk, klamidya, bel soğukluğu gibi diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruma konusunda etkili değildir. Genel anlamda cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için en iyi yol kondom kullanmaktır.

HPV aşısı olanlar da rahim ağzı kanseri taraması için smear kontrollerine devam etmeli midir?

HPV aşısı yaptırmak rahim ağzı kanserine yakalanma riskinizi azaltır. Ancak sizi tamamen korumaz. Aşı olsanız da kanser veya kanser öncüsü hastalıklar için taranmalısınız.

21 yaşından itibaren smear testi, herkeste olduğu gibi aşı yapılanlarda da yapılmalıdır. Aşı, yapılmadan önce bulaşmış olabilecek virüse bağlı riskleri ortadan kaldırmayacaktır. Üstelik aşı olanlara da aşının içeriğinde bulunmayan yüksek riskli virüsler bulaşabilir ve kansere neden olabilir.

Rahim ağzı kanserinin temel önlenme yolu kolposkopik muayene ve sürüntü testlerinin düzenli olarak yapılmasıdır. Rahim ağzında görülen sorunlar hızla ve etkin olarak tedavi edilmelidir.

Tarama, Pap test veya rahim ağzında araması ile yapılabilir. Pap test, rahim ağzından alınan sürüntüde kanser hücrelerinin veya kansere dönüşebilecek hücrelerin aranması ile yapılır.

HPV aşıları rahim ağzı kanseri olma riskinizi azaltır. Ancak risk asla sıfır değildir. Bu nedenle rahim ağzı kanseri taraması için smear testlerine devam etmelisiniz.

Yüksek risk taşıyanlarda anal ve ağız, boğaz kanseri tarama yöntemleri tanımlanmış olmakla birlikte pek çok merkezde uygulanamamakta ve rutin taraması bulunmamaktadır.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post İnsan Papilloma Virüs (HPV) Aşısı appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
HSIL – Yüksek Dereceli Skuamöz İntraepiteliyal Lezyon https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/hgsil/ Mon, 02 Apr 2018 14:19:20 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6750 Sitolojik değelendirmelerin (smear testi) %0.5’ni HSİL (yüksek gradeli squamöz intraepitelyal lezyonlar) oluşturur. Smearde HSIL bulunan kişilere yapılan biyopsilerde yüzde 53 oranında kanser öncülü lezyon ve yüzde 7 kadarında rahim ağzı kanseri saptanır. Yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyonlar (HSIL), serviks hücrelerinde orta ila şiddetli değişikliklere işaret eder. Daha az şiddetli değişiklikler görülürse buna düşük dereceli skuamöz […]

The post HSIL – Yüksek Dereceli Skuamöz İntraepiteliyal Lezyon appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Sitolojik değelendirmelerin (smear testi) %0.5’ni HSİL (yüksek gradeli squamöz intraepitelyal lezyonlar) oluşturur. Smearde HSIL bulunan kişilere yapılan biyopsilerde yüzde 53 oranında kanser öncülü lezyon ve yüzde 7 kadarında rahim ağzı kanseri saptanır.

Yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyonlar (HSIL), serviks hücrelerinde orta ila şiddetli değişikliklere işaret eder. Daha az şiddetli değişiklikler görülürse buna düşük dereceli skuamöz intraepitelyal lezyonlar (LSIL) denir. Kanser öncülü lezyon çıkarılırsa veya yok edilirse serviks kanseri genellikle önlenebilir.

Smear testinde yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyon saptanan olgularda endoservikal değerlendirmeyle birlikte kolposkopi yapılmalıdır. Kolposkopi, klinisyenin ofisinde pelvik muayene sırasında yapılan bir tür mikroskop kullanılarak serviksin incelenmesidir. Kolposkopide yüksek dereceli servikal veya vajinal lezyon saptanamaz ise smear, kolposkopi ve histolojik değerlendime gözden geçirilmelidir.

HSİL olan bir olguda kolposkopi yüksek dereceli bir lezyonu gösteriyor ise Kolposkopi ile aynı zamanda rahim ağzında sorunlu görülen alanlar alınarak tedavi yapılabilir. Buna hızlı tedavi adı verilir. Bu işleme LEEP (Loop elektrocerrahi eksizyon işlemi) veya LLETZ (Transformasyon bölgesinin geniş loop eksizyonu) adı verilir. Serviks kanseri, transformasyon bölgesinden başladığı için asıl olan bu bölgenin alınmasıdır. Bu işlem ile hem tanı hem tedavi yapılmış olur.

LEEP ile tedavi, 21 ila 24 yaş arasındaki gençlerde tercih edilmez. Yüksek dereceli lezyonlar bile gençlerde tedavi edilmeden kaybolabilir. Ayrıca LEEP, gelecekteki bir hamilelikte komplikasyon riskini artırabilir. Bu nedenle biyopsi sonucunu beklemeden sadece kolposkopi ile tedavi, bu yaş grubunda genellikle yapılmaz. Ayrıca, gebelerde acil tedavi iyi bir seçenek değildir.

HSIL olgularında yönetim

  • LEEP veya ECC ile birlikte kolposkopi uygulanır.
  • Biyopside CİN 2 veya 3 saptanmışsa; LEEP veya 1 yıl boyunca 6 ay aralarla kolposkopi ve sitoloji önerilir.
  • Kolposkopi ve sitoloji ile takip edilen olgularda, 6. veya 12. ayda tekrar HSIL saptanırsa LEEP işlemi önerilir.
  • Arka arkaya 2 negatif smear sonrası rutin izlem önerilir.
  • Kolposkopi yetersiz ise (özel durumlar dışında) LEEP işlemi önerilir.

HSIL olgularının yönetiminde özel durumlar

Gençler (10-19 yaş arası)

  • Kolposkopi önerilir.
  • LEEP seçeneği uygun değildir.
  • CİN 2 veya CİN 3 saptanmamışsa 2 yıl süreyle 6 ay aralarla kolposkopi ve smear ile izlenir.
  • İzlem sırasında yüksek dereceli kolposkopik lezyon veya 1 yıl süreyle HSIL devam ederse biyopsi yapılır.
  • Biopside CİN 2, 3 saptanırsa Amerikan kolposkopi derneği kılavuzlarına göre tedavi edilir.
  • CİN2, 3 saptanmaksızın HSIL devam ederse, LEEP yapılır.
  • Arka arkaya 2 smear sonucu normal bulunursa rutin smear kontrolleri yapılır.
  • Kolposkopi yetersiz veya endoservikal değerlendirmede herhangi bir CIN varlığında LEEP yapılır.

Gebe olgularda yönetim

  • Kolposkopi yapılır, endoservikal küretaj yapılmaz.
  • İnvaziv kanser kuşkusu yoksa LEEP uygulanmaz.
  • CİN2, 3 olmadığı sürece doğum sonrası 6. haftadan önce smear ve kolposkopi ile yeniden değerlendirme yapılmaz.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post HSIL – Yüksek Dereceli Skuamöz İntraepiteliyal Lezyon appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
ASC-US – Önemi Belirsiz Atipik Skuamöz Hücreler https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/ascus/ Sat, 31 Mar 2018 06:55:45 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6718 Smearde ASC-US saptanan hastalarda yapılan biopsi sonucu CİN 2 veya CİN 3 çıkma olasılığı %5-17 (ortalama %7) iken, invaziv kanser çıkma riski düşüktür (yaklaşık 1-2/1000). ALTS çalışmasına göre smear testinde ASC-US saptanan olguların yönetiminde birkaç yaklaşım kullanılabilir. Smear tekrarı. CİN 2 ve CİN 3’ü tek bir test ile saptamadaki duyarlılığı %67-85 arasında değişmektedir. Kolposkopi. Belirgin […]

The post ASC-US – Önemi Belirsiz Atipik Skuamöz Hücreler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Smearde ASC-US saptanan hastalarda yapılan biopsi sonucu CİN 2 veya CİN 3 çıkma olasılığı %5-17 (ortalama %7) iken, invaziv kanser çıkma riski düşüktür (yaklaşık 1-2/1000).

ALTS çalışmasına göre smear testinde ASC-US saptanan olguların yönetiminde birkaç yaklaşım kullanılabilir.

  • Smear tekrarı. CİN 2 ve CİN 3’ü tek bir test ile saptamadaki duyarlılığı %67-85 arasında değişmektedir.
  • Kolposkopi. Belirgin hastalık varlığı veya yokluğuyla ilgili hemen bilgilendirme yapılma avantajı vardır. Anormal dokuyu ayırmada duyarlılığı %96′ dır.
  • HPV Testi. CİN 2 ve CİN 3’ü saptamadaki duyarlılığı %83-100 arasındadır. Yüksek riskli HPV tipleri için negatif prediktif değeri %98 ‘in üzerindedir. ASC li olguların %31-60’da yüksek riskli HPV tipi tespit edilecektir. Genç kadınlarda yüksek riskli HPV oranı yaklaşık %80 civarındadır. Bu HPV DNA testini bu grupta triajın bir parçası olarak daha az güvenli yapar.

25 Yaş Üzerinde

Smear testinizde ASC-US saptandığında 25 yaş üzerinde iseniz iki çeşit izlem olasılığı vardır. HPV testi yapılabilir veya 1 yıl içinde smear testi tekrarlanabilir.

HPV testi. Smear sıvı bazlı olarak alınmışsa, refleks HPV DNA testi yapılabilir. Neredeyse tüm rahim ağzı kanseri vakalarının nedeni HPV enfeksiyonudur. Rahim ağzına bulaşabilen birçok HPV tipi olmakla birlikte bunlardan sadece bazıları (özellikle HPV 16, 18) servikal kanser açısından yüksek risk taşır. HPV testi, özellikle bu yüksek riskli tipleri arıyorsa buna genotipleme denir.

  • HPV sonucunuz negatif. Servikal kanser riskiniz düşüktür. Yıllık Pap smear yapılmalısınız. Çoğunlukla, üç yıl içinde ASC-US iyileşir.
  • HPV DNA testi pozitif. Kolposkopi yapılır. Kolposkopi de normal ve HPV yüksek riskli değilse yılda bir smear testi ile takip yapılabilir.

Bir yıl sonra smear yapılması. Smear sonucu normal bulunursa normal taramaya devam edilebilir. Eğer normal değilse kolposkopi yapılmalıdır.

21-24 Yaş Arası

Bu yaş grubunda HPV testi, rahim ağzı kanseri taramasının olağan bir parçası değildir. HPV enfeksiyonunun genç insanlarda yaygın olmakla birlikte sıklıkla ortadan kalkar ve genellikle servikal kansere neden olmaz. Bu nedenle HPV testi pozitif bile olsa 1 yıl sonra smear testi ile kontrollere devam edilir. Bunun yerine yıllık smear kontrolü ile devam edebilirsiniz.

Biyopside CIN saptanmayan ASC-US olgularında tedavi için LEEP yapılmamalıdır.

ASCUS olgularında özel durumlar

Gençler. 21 yaşından önce rutin smear taraması önerilmez. Ancak smear yapılan gençlerde saptanan anormal sonuçlar genellikle ASC-US olur. Bu hastalar müdahale edilmeden izlenir. Yıllık PAP smear testi önerilir. 12. ayda sitoloji tekrarında HSİL veya insitu kanser saptanırsa kolposkopi yapılır. ASC-US’lu gençlerde HPV DNA testi ve kolposkopi gerekli değildir. Gençler ve çocuğu olmayan kadınlarda LEEP yanı maksadıyla uygulanmamalıdır.

Menopoz sonrası. ASC-US veya sitolojik olarak atrofi saptanan olgularda birkaç gün süreyle lokal intravajinal östrojen kullanılır. Tedavi tamamlandıktan yaklaşık 1 hf sonra sitoloji tekrar edilir. Sonuç negatifse 6. aylarda test tekrarlanır. Anormallik devam ediyorsa kolposkopi yapılmalıdır.

Bağışıklığı yetersiz olgular. ASCUS saptanırsa kolposkopi yapılmalıdır.

Gebeler. Gebe olmayan hastalar gibi değerlendirilir.

UpToDate Bu sayfa düzenlenirken UpToDate Patient Education sayfalarından yararlanılmıştır.

The post ASC-US – Önemi Belirsiz Atipik Skuamöz Hücreler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Siğil Virüsü (HPV) https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/sigil-virusu-hpv/ Tue, 20 Mar 2018 13:43:34 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6582 İnsan Siğil Virüsü (HPV) insanda kansere yakalanma riskini arttıran ve dünyada en sık cinsel yolla bulaşan viral enfeksiyondur. HPV-serviks kanseri arasındaki ilişki, akciğer kanseri-sigara arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Bu nedenle serviks kanseri tanısının erken konulup tedavi etmenin tek yolu smear ve HPV testidir. Seksüel olarak aktif kişilerin yaşam boyu HPV ile enfekte olma olasılığı % […]

The post Siğil Virüsü (HPV) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

İnsan Siğil Virüsü (HPV) insanda kansere yakalanma riskini arttıran ve dünyada en sık cinsel yolla bulaşan viral enfeksiyondur. HPV-serviks kanseri arasındaki ilişki, akciğer kanseri-sigara arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Bu nedenle serviks kanseri tanısının erken konulup tedavi etmenin tek yolu smear ve HPV testidir.

Seksüel olarak aktif kişilerin yaşam boyu HPV ile enfekte olma olasılığı % 50-60 olarak bildirilmiştir. Genç kadınlardaki HPV enfeksiyonlarının çoğu genellikle klinik belirti vermeden ilk yılda % 70, ikinci yılda ise % 90 oranında bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılır. HPV infeksiyonunun ortalama süresinin 8 ay olduğu bildirilmektedir. 8 aydan daha uzun süren HPV DNA pozitifliği kalıcı infeksiyonun göstergesidir.  30 yaş altı genç kadınlarda ( 18- 25 yaş ) HPV enfeksiyonu saptanma oranı 30 yaş üstündeki kadınlardan daha yüksektir. Virusun vücüttan atılabilme olasılığı, virusun tipi ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle Tip 16 ve18 in vücuttan temizlenmesi daha uzun sürmektedir.

HPV’a karşı immun cevap geç oluşur. HPV virüsü özellikleri ve yerleşimi nedeniyle ve kanda dolaştığı bir faz olmadığından immun cevaptan kaçması mümkün olmaktadır. HPV’na karşı antikorlar HPV DNA tespitinden 8 -18 ay kadar uzun süre sonra ve düşük düzeyde gelişir. Ancak HPV ile enfekte olan kişilerin hepsinde tespit edilebilir düzeyde antikor cevabı oluşmaz. HPV lezyonlarının gerilemesinde hücresel bağışıklıkta rol oynar. Hücresel bağışıklığın baskıda olduğu HIV (AIDS) enfeksiyonu olan veya transplantasyon yapılan kişilerde HPV lezyonları daha yüksek oranlarda görülür.

Yüksek riskli HPV

HPV tipleri prekanseröz lezyon ve servikal kanserle ilişkilerine göre yüksek risk ve düşük risk HPV tipleri olarak sınıflandırılır.

Yüksek riskli HPV tipleri: 16-18-31-33-35-39-45-51-52-56-58-59-67-68 ve 70’tir.

Hastaların % 10’unda kalıcı enfeksiyon görülür ve bu olgularda rahim ağzı kanseri (servikal kanser) gelişmesi 10-15 yıllık bir süreci içerir. Yüksek riskli HPV (tip 16, 18)  ile kalıcı infeksiyonu olanlar yüksek dereceli kanser öncesi lezyon ( HSIL ) ve servikal kanser gelişmesi bakımından büyük risk altındadır. HPV 16, sitolojik olarak hem normal kadınlarda hem de servikal kanser vakaları arasında en sık tip olmasına rağmen, servikal kanser HPV infeksiyonunun nadir bir komplikasyonudur. Bu nedenle yayılmamış lezyonların PAP smear tarama programları ile erken dönemde yakalanması son derece önemlidir.

Serviks kanseri HPV enfeksiyonlarının bir komplikasyonudur ve onkojenik HPV tiplerinin neden olduğu enfeksiyon kronikleşir ise  olguların %1’inde gelişir.  Yapılan moleküler analizlerde serviks kanseri olgularının neredeyse tümünde ( % 99.7 ) HPV DNA’sı izole edilmiştir. Serviks kanseri olgularının %99’undan fazlasında,  servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) olgularının %94’ünden fazlasında ve diğer anogenital kanserlerin yaklaşık %50’sinde onkojenik HPV DNA’sı saptanmıştır.

Yüksek riskli (High Risk HR) HPV olarak bilinen 16-18 gibi tipleri rahim ağzı, penis, vulva, vajina, anüs, ağız, orafarinks ve diğer mukozal bölge hücre genomuna entegre olarak, bu bölgelerde kansere neden olmaktadır. HR-HPV özellikle serviksin transformasyon zonundaki hücrelerde değişiklik yaparak displazi olarak isimlendirilen, serviks kanseri öncüsü değişimlere sebep olmaktadır. Persistan HR HPV infeksiyonu olan hastalarda uygun kofaktörler varsa prekanseröz lezyonların ileri formları gelişir. Erken tanınmadığı ve tedavi edilmediği takdirde ortalama 10-15 yıl sonra serviks kanserine dönüşür.

Düşük riskli HPV

Düşük riskli HPV tipleri: 6-11-40-42-43-44-54-61-70-72-74-81-83 ve 84’tür.

HPV 6 ve 11 gibi “düşük riskli” enfeksiyonlar; çocuklarda genellikle kendiliğinden gerileyen, yetişkinlerde ise daha inatçı olabilen ağrılı veya ağrısız siğiller, genital ve anal mukozalarda; karnıbahar görünümünde tek veya çok sayıda ağrısız lezyonlarla karakterizedir. Esas olarak siğil, epitelyal kistler, hiperkeratoz, anogenital, orolarengeal ve farengeal papillomlar gibi selim proliferasyonlara neden olurlar.

HPV enfeksiyonlarının klinik belirtileri virusun tipine ( HPV 16 ve HPV 18, invaziv serviks karsinomu) , lezyonun lokalizasyonuna (respiratuvar papillomatozis vb.) , bireyin immünolojik durumuna (gebelik veya immun yetmezlik) ve epitelin doğasına (serviksin transformasyon bölgesindeki metaplazik skuamöz epitel, HPV veya diğer kofaktörlerin onkojenik etkilerine daha yatkındır ) bağlıdır.

Bulaşma

HPV’nin bilinen tek konağı insandır. HPV enfeksiyonu en sık cinsel yolla bulaştığı ve bulaşıcılığı çok yüksek olduğu için cinsel aktif kişilerin genel önlemleri alması gereklidir. Kondom kullanımının bulaşıcılığı önlemede yeterli olmadığı bilinmelidir. Epidermal hücrelerde çoğalan virüs, bu hücreler döküldüğünde etrafa yayılarak cinsel ilişki sırasında veya enfekte materyalin direkt ve indirekt teması (eller, ortak kullanılan eşyalar vb.) ile bulaşabilir. HPV virüsü taşıyan bir kişinin kullandığı tuvaleti kullanmak, tuvalet kullanımı sonrası ellerini yıkamayan biriyle tokalaşmak, aynı eşyayı kullanmak ile de bulaş olabilir.

HPV Testinin Kullanımı

HPV testinin başlıca üç kullanım alanı vardır;

1) Servikal kanser taramasında 30 yaşın üstündeki kadınlarda Pap smear testi ile birlikte kullanımı

2) AS-CUS (önemi belirlenemeyen atipik skuamöz hücreler) tanısı alan kadınların yönlendirilmesinde

3) Kanser öncesi lezyonlar için tedavi edilen hastaların takibinde

HPV DNA testinin servikal kanser öncüsü lezyonları tespit etmede sensitivitesi (% 84–100 ) Pap smearden daha yüksektir. Fakat spesifitesi % 64- 95 olup daha düşüktür. Pap testinin yüksek grade lezyonların tespiti için sensitivitesi % 50-60 arasında olmasına rağmen spesifitesi % 90’ın üzerindedir.

Tarama Aralıkları

21 yaş altına tarama önerilmezken, 21-29 yaş arasında ise sitolojik taramanın 3 yılda bir yapılması önerilmektedir.

30-64 yaş arasında ise sitolojik tarama ve HPV DNA testinin birlikte yapılması (ko-test,  bu testin 5 yılda bir yapılması) önerilmektedir.

Normal Pap smear ve negatif HPV DNA testinin doğruluk değeri % 99-100’dür. Bu kadınlarda tarama aralığı üç yıla çıkarılabilir.

ASCUS pozitif vakalarda üç seçenek vardır; 4-6 ay sonra Pap testi tekrarı, hemen kolposkopi veya HPV DNA testi. ASCUS raporu olan vakaların % 80’i normal servikal sitolojiye sahiptir,  % 5-17’sinde HSIL mevcuttur.

Servikal sitoloji normal ama HR HPV DNA pozitif ise, 6-12 ay sonra her iki test de tekrarlanır. Tekrar yapılan test sonucu persistan HR-HPV infeksiyonu pozitif ise ya da sitolojik test pozitif ise kolposkopi yapılır.

ASCUS pozitif iken HR-HPV negatif ise 6-12 ay sonra test tekrarlanır,

ASCUS pozitif iken HR HPV testi pozitif sonuç alınırsa kolposkopi önerilir. HR-HPV test sonucunun pozitifliği HSIL varlığı ile son derece korele olup sensitivite % 95’tir.

Kalıcı Yüksek Riskli HPV infeksiyonu olan kadınların en az % 50’sinde HSIL gelişir. Yüksek Riskli HPV testinin 30 yaş üstü kadınlara yapılması ile risk altındakiler erken tanınır.

Kanser öncesi lezyonlar için tedavi edilen hastaların takibinde de HPV testi kullanılabilir. Rezidüel ya da rekürren prekanseröz lezyonların gelişme sıklığı % 5-18 arasında değişir. Tedavi yapılan hastaların takibinde 6-12, ay sonra sitoloji yanısıra HPV DNA testinin yapılması önerilmektedir.

Tedavi ve Korunma

HPV infeksiyonlarının kadınlardaki tedavisinde Dünya Sağlık Örgütü genel olarak lezyonları iki başlık altında toplamaktadır;

1) Servikste kanser öncüsü olduğu düşünülen lezyonlar

2) Serviks dışı genital siğiller

Serviksin kanser öncüsü lezyonlarında amaç mümkün olduğunca tüm transformasyon zonunun ortadan kaldırılması (LEEP veya konisazyon) ve hastanın genelde 6 ayda bir smear ve diğer yöntemlerle kontrol edilmesidir. Başlıca tedavi yöntemleri kriyoterapi, lazer, elektrokoter ve cerrahidir. Erkeklerdeki HPV infeksiyonlarının tedavisi kadındaki eksternal genital organlarının tedavisi gibidir. Her iki cinste de tekrarlayan olgularda lokal 5-FU uygulanabilir. İnterferonun sistemik ve/veya lezyon içine uygulanması da yaralıdır. Ancak pahalı oluşu nedeniyle interferon önerilmemektedir. Serviks dışı genital HPV infeksiyonu tedavisindeki amaç ise enfeksiyonun başka bireylere geçişini önlemek ve kişiyi psikolojik olarak rahatlatmaktır.

Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olduğundan cinsel hayatı aktif olan insanların genel önlemleri alması, HPV infeksiyonundan korunmada çok önemli bir yoldur. Ancak bulaştırıcılığı çok yüksek olduğundan bazı durumlarda kondom kullanımı bile yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple riskli kişilerle cinsel temastan kaçınılması ve kadınların rutin jinekoloji muayenelerini aksatmamaları önerilmektedir.

The post Siğil Virüsü (HPV) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Serviks kanseri öncüsü lezyonları ve HPV virüsü https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanseri-oncusu-lezyonlari-hpv-virusu/ Fri, 29 Dec 2017 13:10:57 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6063 Serviks kanseri tüm kanserler içinde etiyolojisi en iyi açıklanmış kanserdir. Bu kanser türü dünyada kadın kanserleri arasında üçüncü sırada yeralır. HPV-serviks kanseri arasındaki ilişki, akciğer kanseri -sigara arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Bu nedenle serviks kanseri tanısının erken konulup tedavi etmenin tek yolu smear ve HPV testidir.Serviks kanserinin ilk başlangıç evrelerinde genellikle hiçbir  belirti yoktur. Hastalık […]

The post Serviks kanseri öncüsü lezyonları ve HPV virüsü appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Serviks kanseri tüm kanserler içinde etiyolojisi en iyi açıklanmış kanserdir. Bu kanser türü dünyada kadın kanserleri arasında üçüncü sırada yeralır. HPV-serviks kanseri arasındaki ilişki, akciğer kanseri -sigara arasındaki ilişkiden daha güçlüdür. Bu nedenle serviks kanseri tanısının erken konulup tedavi etmenin tek yolu smear ve HPV testidir.Serviks kanserinin ilk başlangıç evrelerinde genellikle hiçbir  belirti yoktur. Hastalık ilerledikten sonra bulgular yavaş yavaş  ortaya çıkar.

Serviks kanseri etiyolojisinin tarihine kısaca bakacak olursak; erken yaşta cinsel ilişkiye başlamak, sık cinsel ilişki, fazla sayıda doğum yapmak, vajinal infeksiyonlar, herpes virüs tip 2 ve son olarak ta insan siğil virüsü (HPV)’nin etiyolojik faktör olarak suçlandığını görürüz. 1980’li yılların başında Alman viroloji uzmanı Harold zur Hausen, servikal intraepitelyal neoplazilerde (CİN) ve serviks kanserinde HPV’nin doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir. Suçlanan diğer faktörler, genç kadınlarda HPV bulaşmasını arttırıcı faktörler olarak kabul edilmektedir.

1980’li yıllardan bu yana otuz yıldır yapılan nükleer ve genetik araştırmalarda HPV’nin serviks kanserindeki rolü iyice berraklık kazanmıştır. 100’ü aşkın HPV DNA tipinden 15 tanesinin serviks kanseri için yüksek riskli olduğu ortaya konmuş ve tüm serviks kanserlerinin %70’den sorumlu olan 2 tanesine (tip 16 ve 18) karşı aşı geliştirilmiştir. HPV ve serviks kanseri ilişkisi diğer birçok kanser etiyolojisinin araştırılmasında da öncü rol oynamıştır.

Belirtiler

Serviks kanserini düşündürebilecek belirtiler arasında, anormal vajina kanamalar (cinsel ilişki sonrası kanama olması dahil), kanlı vajinal akıntı, kasıklarda ağrı, kilo kaybı ve kansızlık sayılabilir.

Serviks kanserinde en önemli risk etkeni HPV olmakla beraber tek başına yeterli değildir. HPV enfeksiyonunun toplumdaki yüksek insidansına rağmen düşük servikal kanser görülme oranı, serviks mukozasının malign transformasyonu için başka faktörlerin de gerekli olduğunun işaretidir. Serviks kanserinin HPV enfeksiyonu dışındaki risk faktörleri; sigara içmek, genç yaşta cinsel aktivitenin başlaması, birden çok cinsel partnerin varlığı, immun yetmezlik, çok sayıda doğum yapmak, uzun süreli doğum kontrol hapı kullanımı, HIV ve HSV gibi cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonlar ile birliktelik, diyet ve düşük sosyoekonomik durum olarak sıralanabilir.

HPV enfeksiyonu

HPV insanda kansere yakalanma riskini arttıran ve dünyada en sık cinsel yolla bulaşan viral enfeksiyondur.

Seksüel olarak aktif kişilerin yaşam boyu HPV ile enfekte olma olasılığı % 50-60 olarak bildirilmiştir. Genç kadınlardaki HPV enfeksiyonlarının çoğu genellikle klinik belirti vermeden ilk yılda % 70, ikinci yılda ise % 90 oranında bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılır. HPV infeksiyonunun ortalama süresinin 8 ay olduğu bildirilmektedir. 8 aydan daha uzun süren HPV DNA pozitifliği kalıcı infeksiyonun göstergesidir.  30 yaş altı genç kadınlarda ( 18- 25 yaş ) HPV enfeksiyonu saptanma oranı 30 yaş üstündeki kadınlardan daha yüksektir. Virusun vücüttan atılabilme olasılığı, virusun tipi ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle Tip 16 ve18 in vücuttan temizlenmesi daha uzun sürmektedir.

HPV’a karşı immun cevap geç oluşur. HPV virüsü özellikleri ve yerleşimi nedeniyle ve kanda dolaştığı bir faz olmadığından immun cevaptan kaçması mümkün olmaktadır. HPV’na karşı antikorlar HPV DNA tespitinden 8 -18 ay kadar uzun süre sonra ve düşük düzeyde gelişir. Ancak HPV ile enfekte olan kişilerin hepsinde tespit edilebilir düzeyde antikor cevabı oluşmaz. HPV lezyonlarının gerilemesinde hücresel bağışıklıkta rol oynar. Hücresel bağışıklığın baskıda olduğu HIV (AIDS) enfeksiyonu olan veya transplantasyon yapılan kişilerde HPV lezyonları daha yüksek oranlarda görülür.

Hastaların % 10’unda kalıcı enfeksiyon görülür ve bu olgularda rahim ağzı kanseri (servikal kanser) gelişmesi 10-15 yıllık bir süreci içerir. Yüksek riskli HPV (tip 16, 18)  ile kalıcı infeksiyonu olanlar yüksek dereceli kanser öncesi lezyon ( HSIL ) ve servikal kanser gelişmesi bakımından büyük risk altındadır. HPV 16, sitolojik olarak hem normal kadınlarda hem de servikal kanser vakaları arasında en sık tip olmasına rağmen, servikal kanser HPV infeksiyonunun nadir bir komplikasyonudur. Bu nedenle yayılmamış lezyonların PAP smear tarama programları ile erken dönemde yakalanması son derece önemlidir.

Serviks kanseri HPV enfeksiyonlarının bir komplikasyonudur ve onkojenik HPV tiplerinin neden olduğu enfeksiyon kronikleşir ise  olguların %1’inde gelişir.  Yapılan moleküler analizlerde serviks kanseri olgularının neredeyse tümünde ( % 99.7 ) HPV DNA’sı izole edilmiştir. Serviks kanseri olgularının %99’undan fazlasında,  servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) olgularının %94’ünden fazlasında ve diğer anogenital kanserlerin yaklaşık %50’sinde onkojenik HPV DNA’sı saptanmıştır.

HPV 6 ve 11 gibi “düşük riskli” enfeksiyonlar; çocuklarda genellikle kendiliğinden gerileyen, yetişkinlerde ise daha inatçı olabilen ağrılı veya ağrısız siğiller, genital ve anal mukozalarda; karnıbahar görünümünde tek veya çok sayıda ağrısız lezyonlarla karakterizedir. Esas olarak siğil, epitelyal kistler, hiperkeratoz, anogenital, orolarengeal ve farengeal papillomlar gibi selim proliferasyonlara neden olurlar.

Yüksek riskli (High Risk HR) HPV olarak bilinen 16-18 gibi tipleri rahim ağzı, penis, vulva, vajina, anüs, ağız, orafarinks ve diğer mukozal bölge hücre genomuna entegre olarak, bu bölgelerde kansere neden olmaktadır. HR-HPV özellikle serviksin transformasyon zonundaki hücrelerde değişiklik yaparak displazi olarak isimlendirilen, serviks kanseri öncüsü değişimlere sebep olmaktadır. Persistan HR HPV infeksiyonu olan hastalarda uygun kofaktörler varsa prekanseröz lezyonların ileri formları gelişir. Erken tanınmadığı ve tedavi edilmediği takdirde ortalama 10-15 yıl sonra serviks kanserine dönüşür.

HPV tipleri prekanseröz lezyon ve servikal kanserle ilişkilerine göre yüksek risk ve düşük risk HPV tipleri olarak sınıflandırılır.

Yüksek riskli HPV tipleri: 16-18-31-33-35-39-45-51-52-56-58-59-67-68 ve 70’tir.

Düşük riskli HPV tipleri: 6-11-40-42-43-44-54-61-70-72-74-81-83 ve 84’tür.

HPV enfeksiyonlarının klinik belirtileri virusun tipine (HPV 16 ve HPV 18, invaziv serviks karsinomu) , lezyonun lokalizasyonuna (respiratuvar papillomatozis vb.) , bireyin immünolojik durumuna (gebelik veya immun yetmezlik) ve epitelin doğasına (serviksin transformasyon bölgesindeki metaplazik skuamöz epitel, HPV veya diğer kofaktörlerin onkojenik etkilerine daha yatkındır ) bağlıdır.

Bulaşma

HPV’nin bilinen tek konağı insandır. HPV enfeksiyonu en sık cinsel yolla bulaştığı ve bulaşıcılığı çok yüksek olduğu için cinsel aktif kişilerin genel önlemleri alması gereklidir. Kondom kullanımının bulaşıcılığı önlemede yeterli olmadığı bilinmelidir. Epidermal hücrelerde çoğalan virüs, bu hücreler döküldüğünde etrafa yayılarak cinsel ilişki sırasında veya enfekte materyalin direkt ve indirekt teması (eller, ortak kullanılan eşyalar vb.) ile bulaşabilir. HPV virüsü taşıyan bir kişinin kullandığı tuvaleti kullanmak, tuvalet kullanımı sonrası ellerini yıkamayan biriyle tokalaşmak, aynı eşyayı kullanmak ile de bulaş olabilir.

Tanı

İntraepiteliyal servikal neoplazilerde (CIN) kanser öncesi dönemin uzun olması ve kanser öncesi lezyonların etkili bir şekilde tedavi edilebilir olması nedeniyle düzenli servikal sitolojik taramanın yapılması önerilmektedir. Tarama programları ile erken evre servikal değişiklikler, asemptomatik kanser öncesi lezyonlar saptanabilmekte ve etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Serviks kanseri genellikle 25-35 yaşları arasında displazi olarak adlandırılan hafif formu ile başlar. Bu hücreler öncül kanser hücresi olarak değerlendirilir. Zamanla bu hücreler kanser hücrelerine dönüşerek karsinoma in situ olarak (CİS) adlandırılan rahim ağzının dış kısmında sınırları belli bir kanser oluşturur.  Bu durum tedavi edilmediğinde rahim ağzının diğer katlarına ve diğer organlara yayılır. Erken dönemde teşhis edilebilen vakaların % 95’inden fazlası iyileşebildiği için erken teşhis çok önemlidir.

Serviks kanserlerinde histolojik tip çoğunlukla skuamöz kanserdir. İnvaziv kanserlerin kanser öncüsü lezyonları servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) olarak adlandırılır. Bunlar CIN I hafif displazi, CIN II orta displazi ve CIN III ağır displazi ve karsinoma in situ olarak üç kategoride incelenir ve serviksteki neoplastik sürecin hafiften şiddetliye doğru giden ve devamlılık arzeden bir yapıda olduğu kabul edilir. CIN III ise şiddetli displazi ve in situ karsinom olgularıyla ilişkilidir. Prekanseröz lezyonlar epiteldeki atipik değişikliklere göre düşük grade (low grade skuamöz intraepitelyal lezyon – LSIL) ve yüksek grade (high grade skuamöz intraepitelyal lezyon – HSIL ) olmak üzere gruplandırılır. CIN I LSIL’e, CIN II ve CIN III HSIL’e dahildir.

HPV enfeksiyonlarının çoğu klinik belirti vermez,  latent ve subklinik enfeksiyonlar daha sıktır. HPV, hücre kültürü veya laboratuvar hayvanlarında üretilemez. Bu sebeple HPV’nin tanısı için sitoloji, HPV testi ve biopsi kullanılabilir.

Serviks kanserinde tarama, serviks bölgesinden alınan yaymanın veya biyopsi materyalinin incelenmesi esasına dayanır. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzındaki kanser öncüsü  lezyonları belirlemek için rahim ağzından hücre sürüntüsü alınır. Bu hücreler patoloji laboratuarlarında incelenir. Maliyetinin daha uygun ve kolay ulaşılabilir olması nedeniyle günümüzde sitolojik tarama yöntemi olarak genellikle PAP smear kullanılmaktadır. Pap smear’de servikovaginal hücreler Papanicolau boyası ile boyanır ve viral enfeksiyonun varlığını da gösteren sitolojik değişiklikler saptanabilir. PAP smear testi sayesinde HPV infeksiyonunun tanısı mikroskobik olarak hücre içindeki koikilositozun gösterilmesi ile konur ve servikal kanserin erken tanısı henüz preinvaziv lezyon halinde iken yapılabilir.

Yıllık ve düzenli yapılan pap smear incelemesinin yaygınlaşması ile rahim ağzı kanserlerinin büyük bir kısmı erken ve tedavi edilebilir dönemde yakalanabilmektedir. Serviks kanseri için PAP smear tarama programını benimseyen toplumlarda prognoz önemli ölçüde iyileşmiş, serviks kanseri sıklığının azaldığı gösterilmiştir.

Amerika Birleşik Devletlerinde rahim ağzı kanserine yakalananların büyük çoğunluğu ya hiç ya da son 5 yıl içerisinde Pap Smear testi yaptırmamış kadınlardan oluşmaktadır. Pap smear ile kanser taramasında ortalama zaman aralığı halen tartışmalıdır. Amerikan Kadın Doğumcular Derneğinin’nin hali hazırdaki önerisi seksüel yönden aktif tüm kadınların ya da 18 yaşa ulaşan tüm kadınların yıllık Pap smear yaptırmaları ve pelvik muayene olmalarıdır. Daha önce Pap smear ile düzenli takip edilmiş ve negatif sonucu olan hastaların 65 yaşından sonra taramaya devam edilmesinin oldukça düşük bir yarar sağladığı sitolojik taramanın sonlandırılabileceği belirtilmektedir. Fakat CIN2,3 veya adenokarsinom öyküsü olanlarda histerektomi olmuş olsa bile taramaya 2 yılda bir veya daha sık devam edilmesi önerilmektedir. Pap smear testi bağışıklık sistemine ait bir bozukluğu olan, organ transplantasyonu yapılmış veya kemoterapi görmüş kadınlarda 6 ay ara ile tekrarlanmalıdır.

HPV Testinin Kullanımı

HPV testinin başlıca üç kullanım alanı vardır;

  • Servikal kanser taramasında 30 yaşın üstündeki kadınlarda Pap smear testi ile birlikte kullanımı
  • AS-CUS (önemi belirlenemeyen atipik skuamöz hücreler) tanısı alan kadınların yönlendirilmesinde
  • Kanser öncesi lezyonlar için tedavi edilen hastaların takibinde

HPV DNA testinin servikal kanser öncüsü lezyonları tespit etmede sensitivitesi (% 84–100 ) Pap smearden daha yüksektir. Fakat spesifitesi % 64- 95 olup daha düşüktür. Pap testinin yüksek grade lezyonların tespiti için sensitivitesi % 50-60 arasında olmasına rağmen spesifitesi % 90’ın üzerindedir.

Tarama Aralıkları

  • 21 yaş altına tarama önerilmezken, 21-29 yaş arasında ise sitolojik taramanın 3 yılda bir yapılması önerilmektedir.
  • 30-64 yaş arasında ise sitolojik tarama ve HPV DNA testinin birlikte yapılması (ko-test,  bu testin 5 yılda bir yapılması) önerilmektedir.
  • Normal Pap smear ve negatif HPV DNA testinin doğruluk değeri % 99-100’dür. Bu kadınlarda tarama aralığı üç yıla çıkarılabilir.
  • ASCUS pozitif vakalarda üç seçenek vardır; 4-6 ay sonra Pap testi tekrarı, hemen kolposkopi veya HPV DNA testi. ASCUS raporu olan vakaların % 80’i normal servikal sitolojiye sahiptir,  % 5-17’sinde HSIL mevcuttur.
  • Servikal sitoloji normal ama HR HPV DNA pozitif ise, 6-12 ay sonra her iki test de tekrarlanır. Tekrar yapılan test sonucu persistan HR-HPV infeksiyonu pozitif ise ya da sitolojik test pozitif ise kolposkopi yapılır.
  • ASCUS pozitif iken HR-HPV negatif ise 6-12 ay sonra test tekrarlanır,
  • ASCUS pozitif iken HR HPV testi pozitif sonuç alınırsa kolposkopi önerilir. HR-HPV test sonucunun pozitifliği HSIL varlığı ile son derece korele olup sensitivite % 95’tir.

Kalıcı Yüksek Riskli HPV infeksiyonu olan kadınların en az % 50’sinde HSIL gelişir. Yüksek Riskli HPV testinin 30 yaş üstü kadınlara yapılması ile risk altındakiler erken tanınır.

Kanser öncesi lezyonlar için tedavi edilen hastaların takibinde de HPV testi kullanılabilir. Rezidüel ya da rekürren prekanseröz lezyonların gelişme sıklığı % 5-18 arasında değişir. Tedavi yapılan hastaların takibinde 6-12, ay sonra sitoloji yanısıra HPV DNA testinin yapılması önerilmektedir.

Tedavi ve Korunma

HPV infeksiyonlarının kadınlardaki tedavisinde Dünya Sağlık Örgütü genel olarak lezyonları iki başlık altında toplamaktadır;

  1. Servikste kanser öncüsü olduğu düşünülen lezyonlar
  2. Serviks dışı genital siğiller

Serviksin kanser öncüsü lezyonlarında amaç mümkün olduğunca tüm transformasyon zonunun ortadan kaldırılması (LEEP veya konisazyon) ve hastanın genelde 6 ayda bir smear ve diğer yöntemlerle kontrol edilmesidir. Başlıca tedavi yöntemleri kriyoterapi, lazer, elektrokoter ve cerrahidir. Erkeklerdeki HPV infeksiyonlarının tedavisi kadındaki eksternal genital organlarının tedavisi gibidir. Her iki cinste de tekrarlayan olgularda lokal 5-FU uygulanabilir. İnterferonun sistemik ve/veya lezyon içine uygulanması da yaralıdır. Ancak pahalı oluşu nedeniyle interferon önerilmemektedir. Serviks dışı genital HPV infeksiyonu tedavisindeki amaç ise enfeksiyonun başka bireylere geçişini önlemek ve kişiyi psikolojik olarak rahatlatmaktır.

Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olduğundan cinsel hayatı aktif olan insanların genel önlemleri alması, HPV infeksiyonundan korunmada çok önemli bir yoldur. Ancak bulaştırıcılığı çok yüksek olduğundan bazı durumlarda kondom kullanımı bile yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple riskli kişilerle cinsel temastan kaçınılması ve kadınların rutin jinekoloji muayenelerini aksatmamaları önerilmektedir.

https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/serviks-kanseri-oncusu-lezyonlari-hpv-virusu/

The post Serviks kanseri öncüsü lezyonları ve HPV virüsü appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
HPV Virüsü Bulaştıktan Sonra Vücutta Olanlar https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/hpv-virusu-bulastiktan-sonra-vucutta-olanlar/ Mon, 04 Apr 2016 15:40:26 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=4706 HPV (İnsan Siğil Virüsü) virüsünün bulaşması, farklı hastalıklar ortaya çıkarabilir. Örneğin virüs hiç bir sorun yaratmadan vücuttan temizlenebilir. Hiç bir sorun yaratmamasına karşın yıllarca virüs taşıyıcısı olmak mümkündür. Dış cinsel organda siğiller oluşmasına neden olabilir. Bu siğiller iyileşebileceği gibi defalarca tekrarlayabilir. Rahim ağzı kanseri oluşabilir. HPV virüsü ile karşılaştığınızda bulaşması için cildin derin tabakalarına girmesi […]

The post HPV Virüsü Bulaştıktan Sonra Vücutta Olanlar appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

HPV (İnsan Siğil Virüsü) virüsünün bulaşması, farklı hastalıklar ortaya çıkarabilir. Örneğin virüs hiç bir sorun yaratmadan vücuttan temizlenebilir. Hiç bir sorun yaratmamasına karşın yıllarca virüs taşıyıcısı olmak mümkündür. Dış cinsel organda siğiller oluşmasına neden olabilir. Bu siğiller iyileşebileceği gibi defalarca tekrarlayabilir. Rahim ağzı kanseri oluşabilir.

HPV virüsü ile karşılaştığınızda bulaşması için cildin derin tabakalarına girmesi gerekir. Özellikle rahim ağzı ve anüs cildi bu virüsün girebileceği kadar hassastır.

HPV

HPVnin bulaşma ve rahim ağzı kanserine neden olması

 

HPV virüsünün bulaşmasından itibaren üç aşama geçilir;

Gizli evre

Bu evre 3 hafta ile 8 ay arasında değişebilir. Bulaşan HPV, vajina cildi hücrelerinin içinde saklanmıştır. Bu dönemde bulaşan kişide hiç bir belirti olmadığı gibi smear, kolposkopi ve muayenede de hiç bir şey saptanamaz.

Klinik öncesi evre

Bu evrede virüs ve virüs bulaşan hücreler çoğalmaya başlamıştır. Muayenede hiç bir şey saptanamamakla birlikte kolposkopi ve smearde belirtiler bulunur.

Klinik evre

Bu evrede çoğalan hücreler arttığından siğil (kondilom) veya kanser bulunmaktadır.

Cilde bulaşan virüs, kılıfını terk ederek genetik materyeli olan DNA’sını yalnız bırakır. Çıplak kalan DNA, cilt hücrelerinin çekirdeğindeki insan DNA’sına eklenir. Artık hücrelerimiz kendi işlerinin dışında virüsün istediği bazı işleri de yapmakta, hücrelerimiz çoğalırken yeni oluşan hücreler de virüs DNA’sını içermektedir. Zaman zaman çoğalan virüs DNA’sı kendisine yeni bir kılıf oluşturup içinde bulunduğu hücreyi öldürerek binlerce virüsü yayar. Hücrenin DNA’sına giren virüs DNA’sı, hücrenin metabolizmasını etkiler. Sağlıklı hücreler, çoğalmalarını sınırlamak için p53 adlı bir madde üretirken virüs almış olan hücreler bu maddeyi üretemez. Hücreler kontrolsüzce çoğalır. Siğil ve kanser riski başlar.

Virüsün vücuda alınmasından sonra vücut HPV’ye karşı bağışıklık sıvıları üretmeye başlar. Ancak virüs hücre içine gizlendiğinden bu bağışıklık çok güçlü değildir. Bu bağışıklık sıvıları bir yıl içinde %70, iki yıl içinde %80 oranında virüslerin vücuttan temizlenmesini sağlar. Geri kalan %20 virüsü ömür boyu taşır ve bulaştırırlar. Kanser açısından yüksek riskli olanların vücudu terk etme süreleri ortalama 1,5 yıl iken yüksek riskli olmayanların terk etme süresi 6 ay kadardır.

Toplumdaki kadınların ortalama yarısı HPV enfeksiyonu geçirmiş, %20’si enfeksiyonu taşımaya devam etmektedir. Erkeklerde ise bu oranlar yarısı kadardır.

Virüsün vücuttan temizlenmesi, rahim ağzı kanseri oluşması riskini azaltmaz. Kanser riski devam etmektedir. Virüsün geçirilmesi ile doğal bağışıklık oluşması, tekrar virüs bulaşması olasılığını da azaltmaz. Tekrarlayan enfeksiyonlar veya aynı ya da farklı tiplerin tekrar bulaşması, rahim ağzı kanseri riskini daha da fazla artıracaktır.

The post HPV Virüsü Bulaştıktan Sonra Vücutta Olanlar appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Siğil Virüsü (HPV) ve Tipleri https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/sigil-virusu-hpv-tipleri/ Fri, 15 Feb 2013 19:16:13 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/sigil-virusu-hpv-tipleri/ Tüm dünyada HPV (siğil virüsü) görülme sıklığı ve yol açtığı sorunlar birbirine benzerdir. Siğil virüsü, diğer adıyla HPV diğer virüslerden daha küçük bir DNA virüsüdür. Ortada kısa ve yalnızca DNA’dan oluşan bir genetik kısım ve onu çevreleyen 20 yüzlü (ikozahedral) prizmatik şekli olan bir kapsülden ibarettir. Etrafında kapsülü saran bir zarfı yoktur. Virüsün sayılarla ifade […]

The post Siğil Virüsü (HPV) ve Tipleri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Tüm dünyada HPV (siğil virüsü) görülme sıklığı ve yol açtığı sorunlar birbirine benzerdir.

Siğil virüsü, diğer adıyla HPV diğer virüslerden daha küçük bir DNA virüsüdür. Ortada kısa ve yalnızca DNA’dan oluşan bir genetik kısım ve onu çevreleyen 20 yüzlü (ikozahedral) prizmatik şekli olan bir kapsülden ibarettir. Etrafında kapsülü saran bir zarfı yoktur.

Virüsün sayılarla ifade edilen 200 farklı tipi mevcuttur. Bu tipler öncelikle bulaştıkları canlıya göre sınıflandırılır. Örneğin sığırlara bulaşan tipine sığır siğil virüsü, insanlara bulaşan tipine insan siğil virüsü (human papilloma virus – HPV) gibi adlar verilir. Bu 200 siğil virüsünden 100 kadarı insanlara bulaşabilir, yani insan siğil virüsüdür. Tipleri birbirinden ayıran, virüsün DNA’sının farklılıklar içermesidir.

Siğil virüsünün yapısı

Virüs DNA’sı üç temel bölgeye ayrılır. DNA’nın %40’ı L (Late – Geç), %45’i E (Early – Erken) ve kalanı URR (Upstream Regulatory Region – Üst Düzenleyici Bölge) kısımlarıdır. L kısmının bir bölümü L1 olarak adlandırılır. L1, virüsün çevresini saran kapsül proteininin %95 gibi büyük bir kısmını kodlar. Kullandığımız aşılar, bu kapsül proteinine karşı üretilmiş aşılardır. L2 ise kapsül proteininin geri kalan %5’ini kodlar. E kısmı ise E1, E2, E4, E6 ve E7 kısımlarından oluşur. E6 ve E7 kısımları, virüsün kanser yapma potansiyelini belirleyen kısımlardır.

Aslında tüm tipler, tüm vucut cildinde görülebilmekle birlikte, insana bulaşabilen 100 kadar insan siğil virüsü tipinden 40 tanesi cinsel organa bulaşabilir. Bazı tiplerin de el ve ayaklarda yerleşimi sıktır. Bunlar el ve ayak siğillerinin temel nedenidir.

Cinsel organa bulaşma potansiyeli fazla olan 40 virüs tipinin 15 tanesi, rahim ağzı kanseri için yüksek, 3 tanesi orta derecede risk oluşturur. Yüksek riskli virüslerden 2 tanesi diğerlerinden daha önemli olup tüm rahim ağzı kanserlerinin %75’inden sorumludur. Bunlar tip 16 ve 18’dir. Tip 6, 11, 42 ve 44 ise cinsel organa bulaştığı halde hemen hemen hiç bir zaman kansere neden olmaz.

Cinsel organa bulaştığı halde hemen hemen hiç rahim ağzı kanserine yol açmayan, Tip 6 ve 11, tüm genital siğillerin %90 ve rahim ağzı kanseri öncülü olan CIN I’lerin %20’sinden sorumludur.

HPV tipleri

HPV tiplerine göre yaptığı siğil türleri

Türkiyedeki HPV tiplerinin geniş bir seri ile ortaya konması amacı ile Türk Jinekolojik Onkoloji grubuna üye hastanelerde HPV analizi yapılan hastaların sonuçlarının geriye doğru değerlendirilmesi ve hücresel anormallik bulunan kişilerde HPV tiplerinin belirlenmesi için bir çalışma planlandı. 2006 ve 2010 yılları arasında 12 ayrı merkeze başvuran smear ve HPV analizi yapılan toplam 6388 hasta incelendi. Hastaların demografik bilgileri, smear sonuçları, HPV tipleri online olarak toplanıp analiz edildi.

Ortalama hasta yaşı 38.9±10.2 idi.

En sık görülen HPV tipleri sırasıyla HPV 16 (%32), HPV 6 (%17), HPV 11 (%9), HPV 18 (%8), HPV 31 (%6), HPV 51 (%5), HPV 33 (%3) idi.

The post Siğil Virüsü (HPV) ve Tipleri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
İnsan Siğil Virüsü (HPV) ve Rahim Ağzı Kanseri https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/genital-sigiller-ve-rahim-agzi-kanseri/ Fri, 15 Feb 2013 19:07:25 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/genital-sigiller-ve-rahim-agzi-kanseri/ Asistanlığımız yıllarında rahim ağzı kanserinin en önemli risk faktörünün uçuk virüsü (HSV) olduğu söylenirdi. Ancak virüs ile kanser arasındaki ilişki hiç bir zaman sağlam temellere dayandırılamadı. Sonraki yıllarda insan siğil virüsünün (HPV) rahim ağzı kanseri nedeni olduğu düşünüldü ve ilişki kesin kanıtlarla saptandı. Bunun anlamı, insan siğil virüsü bulaşmış her kadın rahim ağzı kanseri riski […]

The post İnsan Siğil Virüsü (HPV) ve Rahim Ağzı Kanseri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Asistanlığımız yıllarında rahim ağzı kanserinin en önemli risk faktörünün uçuk virüsü (HSV) olduğu söylenirdi. Ancak virüs ile kanser arasındaki ilişki hiç bir zaman sağlam temellere dayandırılamadı. Sonraki yıllarda insan siğil virüsünün (HPV) rahim ağzı kanseri nedeni olduğu düşünüldü ve ilişki kesin kanıtlarla saptandı. Bunun anlamı, insan siğil virüsü bulaşmış her kadın rahim ağzı kanseri riski taşımaktaydı. Diğer yandan cinsel yolla bulaşan tüm hastalıklar gibi siğil de cinsel açıdan daha serbest kişilerde daha sıktır. Bu nedenle bir kişide bir cinsel yolla bulaşan hastalık saptanmışsa başka hastalık da saptanması olasılığı yüksektir. Bu yüzden rahim ağzı kanseri olgularında uçuk virüsünden şüphelenilmesine de şaşırmamak gerekir.

Rahim ağzı kanserinin temel nedeni insan siğil virüsüdür (HPV). Siğil virüsü, tiplerine göre belirti vermeden kalabildiği gibi cinsel organda siğil veya rahim ağzı kanseri de yapabilir.

Farklı nüfuslarda virüs tiplerinin görülme olasılığı farklı olmakla birlikte genel oranlar tüm dünyada benzerdir. Rahim ağzı kanseri veya kansere yatkın smear sonucu (yüksek dereceli servikal intraepitelial lezyon – HSIL) bulunan kadınların neredeyse tamamında yüksek riskli virüs tipleri saptanmıştır. Smear sonucunda kansere yatkınlığı düşük bozukluklar (düşük dereceli servikal intraepitelial lezyon – LSIL) saptanan hastalarda yüksek riskli virüs tipi bulunma olasılığı %25-40 civarındadır. Smear sonucu normal bulunanlarda ise %5.

Rahim ağzı kanseri, uzun süren, inatçı yüksek riskli HPV enfeksiyonu sonucu oluşmaktadır.

Cinsel organa bulaşabilen insan siğil virüsü (HPV) tiplerini, kansere yol açma riskine göre üç gruba ayırmak mümkündür.

  • Yüksek riskli grup. 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 68, 73, 82 numaralı HPV tipleri
  • Orta riskli grup. 26, 53, 66  numaralı HPV tipleri
  • Düşük riskli grup. 6, 11, 42, 43, 44  numaralı HPV tipleri
HPV&Kanser

Rahim ağzı kanseri olgularında HPV tiplerinin görülme sıklığı

Rahim ağzı kanseri ve HPV ilişkisi

Rahim ağzı kanseri saptanan olguların %99,7’sinde HPV DNA’sına rastlanır. Bu virüslerin içinde rahim ağzı kanseri açısından en tehlikeli olan HPV 16 ve 18’dir. Serviks kanseri olgularının aşağı yukarı % 70’inde bu iki tip bulunmuştur. Diğer bir deyişle 16 veya 18 numaralı tip bulaşması, kanser riskini 200 kat artırır.

Rahim ağzı kanseri, virüslerden kaynaklandığı saptanan ikinci kanser tipidir. İlk bulunan karaciğer kanseri idi. B tipi sarılık sonrası karaciğer kanseri riskinin arttığı bulundu. Bunu rahim ağzı kanseri izledi. Zira skuamöz tip denilen ve rahim ağzı kanserlerinin çoğunu oluşturan tipdeki kanser olgularının hepsi önceden siğil virüsü ile karşılaşmış.

Şu andan itibaren rahim ağzı kanseri bir toplum sorunudur. Değil mi ki virüs hastalığı, aşısı da çıkmalıdır. Derken o da oldu. Artık aşısı da var…

The post İnsan Siğil Virüsü (HPV) ve Rahim Ağzı Kanseri appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>