The post Gebelikte Vajinal Kanama appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Gebelikte vajinal kanama yaşamak anne ve baba adayını çok korkutur. Her zaman büyük bir sorun belirtisi olmamakla birlikte, korkutmalıdır da! Gebeliğin ilk üç ayında her 100 anne adayından birinin kanaması olur. Kanayan 10 anne adayının 9 tanesi sağlıklı bir şekilde gebeliğe devam edip sağlıklı bir bebek doğurur. Yine de gebelikte vajinal kanamayı ciddiye almak gerekir. Bu olguların bazısı kaçınılmaz olarak düşük yapabilir.
Gebeliğin hangi haftasında meydana gelirse gelsin vajinal kanama mutlaka değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Kanamanın çok hafif olması, koyu veya açık olması, kısa sürmesi olayın önemini azaltmaz. Böyle bir durumda derhal doktorunuza başvurmalısınız.
Gebelikte vajinal kanamanın pek çok nedeni vardır. Bunların kimi çok ciddi sorunlar olabileceği gibi kimi çok önemli olmayabilir.
Halk arasında nişan gelmesi veya tıbbi olarak dilatasyon kanaması denilen bu durumda kan, sümüksü bir dokuya karışmış olarak atılır.
Gebelikte vajinal kanamanız olduysa bunu muhakkak doktorunuza bildirmelisiniz. Kanamanız ile birlikte, kanamanın ne kadar olduğu, pıhtı veya doku içerip içermediği ve ne tür bir kanama olduğunu da bildirmek gerekir.
Gebeliğin sonunda kanama veya kanlı akıntı doğumun başladığını gösteren bir belirti olabilir. Muhakkak en kısa zamanda muayene olmalısınız. Nadiren bir sorundan kaynaklanan kanama da görülebilir.
The post Gebelikte Vajinal Kanama appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Biyokimyasal Gebelik appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Pozitif gebelik testini takiben hiç adet oldunuz mu?
Gebelik testini pozitif gördükten sonra adet olmak biraz üzücü, biraz da korkutucu bir durumdur. Ama tahmininizden çok daha sık görülen bir sorun. Bizim biyokimyasal gebelik dediğimiz bu durum, çok erken bir gebelik kaybıdır.
Biyokimyasal gebeliklerin gerçekte ne kadar sık rastlanan sorunlar olduğunu bilmiyoruz. Bazen zamanında veya birkaç gün geç olduğumuz, normal miktarda veya biraz daha şiddetli veya kimi zaman uzun süren kanamaların altında biyokimyasal gebelikler bulunabilir. Bunların hepsi için doktora da gitmeyiz. Bu nedenle aslında başlayan adetlerin kaçında rahim içine tam yerleşemeden atılan bir gebelik olduğunu kimse bilmiyor. Bazı tahminlere göre, dünyada doğan çocuk sayısından daha fazla biyokimyasal gebelik var. Kimileri de her 100 gebelik kaybından 75’inin biyokimyasal gebelik olduğunu söylüyor.
Biyokimyasal gebeliğin en sık rastlanan belirtisi adet gecikmesidir. Birkaç gün gecikmeden sonra adet kanaması başlayan çoğu kadın, vücudunda rahime tam yerleşemeyen bir döllenme olduğundan habersizdir. Ancak iyi haber, biyokimyasal gebelik geçirmiş olmanız, bir şeylerin kötü gittiğini göstermediği gibi, bir sonraki gebeliğinizin yine biyokimyasal gebelik olacağını da göstermez. Yani kucağınıza bir bebek alma şansınızda bir azalma yaşamazsınız.
Adet kanamanızın başlamasından 3 hafta sonra döllenmiş olan bir yumurta rahim iç tabakanıza temas edip bir plasenta (bebeğin eşi olarakta abilinir) meydana getirmeye başlar. Bu plasenta hücrelerinden gebelik hormonu olan hCG üretilir. Kısa sürede hCG hormonu, kanda saptanabilir hale gelir. Ancak bazen döllenmiş yumurta, rahim iç tabakasına tam olarak yerleşmez. Yine de hCG hormonu üretimi olur. Ancak ultrason ile gebelik kesesi görülmez. Adet kanamanız birkaç gün gecikmiştir. Ancak yerleşemeyen döllenmiş yumurta nedeniyle bir kanama başlar. Kısacası, pozitif gebelik testi ve adet gecikmesini takiben şiddetli ağrısı olmayan bir kanama başlamışsa biyokimyasal gebelik yaşıyor olabilirsiniz.
Döllenme sırasında sperm ve yumurtadan 23’er tane kromozom birleşip zigot denilen bir hücre oluşturur. Zigot adı verilen bu döllenmiş yumurta bölünerek hücreler hızla çoğalmaya başlar. Bu süreçte kimi zaman hatalar olur. Anne ve baba adayının kromozom sayı ve yapıları normal olduğu halde zigotun kromozom sayısı veya yapısı olarak bir sorunu vardır. Bu sorun tamamen rastlantısal olarak ortaya çıkar ve herkeste görülebilir. Erken gebelik kayıplarının ardında sıklıkla bu tip kromozom sayı veya yapı anormallikleri olduğu düşünülüyor.
Fakat bu durum, ileride gebe kalamayacağınızı veya sağlıklı bir bebek sahibi olamayacağınızı göstermez.
Diğer yandan tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabilen ileri anne yaşı, kan pıhtılaşma bozuklukları, tıbbi hastalıklar veya tiroid hormonu bozuklukları gibi sorunlar, bazen biyokimyasal gebeliklere de neden olabilir.
Eğer kanama hafif, kısa süreli ve lekelenme şeklinde ise akla yerleşme (implantasyon) kanaması gelir. İmplantasyon kanaması, tüm gebeliklerde görülmez. Ancak zaman zaman gebelik testinin pozitif olması zamanlarında lekelenme şeklinde ortaya çıkabilir. Diğer yandan gebelik testi pozitif olduğu halde gebelik kesesi henüz görülmeden önce ağrılı bir adet kanaması olduğunda akla biyokimyasal gebelik gelir.
Her koşulda gebelik testi pozitif iken az veya çok kanama olduğunda muhakkak doktorunuza gitmelisiniz.
Biyokimyasal gebelikte kanama, adet kanaması şeklindedir. Düşükten farkı, hiç bir zaman bir gebelik kesesinin görülmemiş olmasıdır. Gebeliğin kaybı, ne zaman olursa olsun üzücüdür. Ancak öncelikle bunun sizin yaptığınız bir hatadan kaynaklanmadığını bilmelisiniz. Biyokimyasal gebeliklerin çoğu kromozomal bozukluklardan kaynaklandığına göre bu konuda yapabileceğiniz hiç bir şeyin olmadığını bilmelisiniz.
Diğer yandan, bir biyokimyasal gebelik yaşamış olmanız, bir sonraki gebeliğinizin biyokimyasal gebelik olma olasılığını artırmaz. Diğer yandan bir biyokimyasal gebelik yaşamış olmak, aslında gebe kalabildiğinizi gösteren güzel bir belirtidir.
Her ne kadar biyokimyasal gebeliklerin tekrarlama riski olmasa ve tedavi edilmesi gereken bir durumdan kaynaklanmış olmasa da kanama olduğu andan itibaren en kısa sürede muayeneye gitmelisiniz.
Tekrar gebe kalmak istiyor ve korunmuyorsanız, adet kanamanız geciktiği taktirde kendi olanaklarınızla gebelik testi yatırman yerine muayene olmayı tercih etmelisiniz.
Birden fazla defa biyokimyasal gebelik geçirmek ümitsizliğe neden olabilir. Ancak bu, bir sorun olduğunu göstermez. Eğer üç veya daha fazla biyokimyasal gebelik yaşamışsanız, altta yatan farklı bir tıbbi sorun olup olmadığının saptanması için muayene olmanızda yarar var. Eğer biyokimyasal gebeliklerinize neden olanın sizinle ilgili bir sağlık sorunu olduğu saptanırsa tedavi edilerek sağlıklı bir gebelik sürdürmenize yardımcı olunabilir.
Biyokimyasal gebelik sonrası tekrar gebe kalmak için beklemeniz gerekmez. Hazır hissettiğinizde denemeye başlayabilirsiniz.
The post Biyokimyasal Gebelik appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>The post Abortus (Düşük) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>Gebeliğin 20. haftasından veya bebeğin 500 gramdan küçük iken kaybedilmesidir. Abortus, bazı ayrıntılara göre özel isimler alır.
Erken abortus: 12 haftadan önce olan kayıplardır.
Geç abortus: 12- 20 hafta arasında olan kayıplardır.
Spontan abortus: Kendiliğinden olan düşüklerdir.
Abortus imminens (Düşük tehlikesi) Önlenebilen, kanama ile kendini gösteren abort şeklidir.
Abortus insipiens: Rahim ağzı açılmış, önlenemeyen abortustur.
İnkomplet abort: Bebek ve plasenta tam düşmemiştir, genellikler bebek düşer, plasenta veya parçaları kalır, küretajla temizlenmelidir.
Komplet abort: Bebek ve plasenta tam olarak düşmüştür.
Missed abortus: Bebek öldüğü halde düşük olmamasıdır. Bazen bebek, uzun süre (bazen 2 ay) rahimde ölü kalır. Nadiren pıhtılaşma bozukluğuna yol açabilmektedir ve anne hayatını tehdit edebilir.
Septik abortus: Düşük ya infeksiyon nedeniyle olmuş ya da düşük olduktan sonra infeksiyon eklenmiş halidir. Antibiyotik tedavisi zorunludur. Zamanında müdahale edilmese anne hayatını tehlikeye sokabilir.
Müdahale ile (artifisiyel) abortus (Kürtaj): Yasal olarak 10. gebelik haftasına kadar istenmeyen gebeliklerin küretaj veya müdahale yoluyla sonlandırılmasıdır.
Anembriyonik gebelik (Boşe gebelik): Gebelik kesesi var ancak bebeğin olmadığı gebelik şeklidir.
Biyokimyasal gebelik: Gebelik kesesinin görülmemesi ve gebelik testinin pozitif olmasıdır.
Rekürrens Abortus (Tekrarlayan düşükler): İki ve üzerinde görülen düşüktür.
Habitual abortus: Üç kez arda arda oluşan gebeliklerin kaybıdır.
Medikal abortus (Tıbbi abortus): Gebelik anne sağlığını tehdit ediyorsa veya bebekte ciddi bir hastalık tespit edildiğinde ailenin onayı alındıktan sonra, yasal çerçevede yapılan tıbbi düşüklerdir.
Klinik olarak saptanan gebeliklerin %15-25’i düşük olarak sonuçlanır. Biyokimyasal gebelikler de eklenirse bu oran %40’ları geçer. Gebelerin yaklaşık %10’u ilk üç ayda damlama şeklinde veya daha fazla kanama geçirmektedir ve bunların %10’u da gebeliklerini kaybetmektedirler. Düşüklerin %80’inden fazlası ilk 12 haftada oluşur. Düşük riski ilk 8 haftada en yüksektir. Anne yaş arttıkça düşük riski de artar. 20 yaş dolaylarında bu risk %12 iken, 40 yaşından büyük gebelerde bu risk %25’i geçmektedir.
https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/abortus-dusuk/
The post Abortus (Düşük) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.
]]>