İnfertilite Tedavisi Tarihinde 1978-1982

Brown olarak gelişen embriyo, doğal bir siklus ile elde edilmişti. İlk tüp bebek girişimlerinin büyük kısmı, luteinizan hormonun (LH) tepe noktasının belirlenmesi ve yumurtaların laparoskopi ile toplanması şeklinde yapıldı. Aynı zamanda kültür vasatlarının geliştirilmesi yönünde bir talep oluştu.

O sıralarda Avustralya’da üreme tıbbı ile ilgili uzun bir geçmiş oluşmuştu. 1970 itibari ile Prof. Wood, Melbourne’de; “Royal Woman’s Hospital” ve Monash Üniversitesi’nde Tıbbi direktörken birleşik bir araştırma grubu kurmuştu. Johnston ilk kuruluşta Tıbbi Yönetici, Leeton ve Talbot ikinci kuruluşta tıp çalışanı, Lopata ve Trounson da biyolojiyi ele almışlardı. Bu birleşik grup 1970’lerin ortasından itibaren, hPG ya da klomifen ve hMG kullanıp hormonal olarak uyarılmış tüp bebek siklusları ile çalıştılar. Ancak, Brown’un doğumundan sonra Melbourne grubu da ilgilerini doğal siklusa çevirdiler. Kültür vasatlarındaki gelişmeler Trounson tarafından başlatıldı. Buttery ve Kerin embriyo transferinde kullanılmak üzere teflon şeritli transfer kateterini geliştirdi. Avustralya’nın ilk dünyanın üçüncü tüp bebeği Candice Reed Haziran 1980’de Royal Woman’s Hospital’da doğdu.

Haziran 1978’de Howard ve Georgenna Jones, (Johns Hopkin’den Edwards 1965’de 6 haftalık çalışma ziyareti yapmak üzere onlarla burada çalışmıştı) emekli olmuşlar ve Andrews onlara Norfolk’da “Eastern Virginia Medical School”da üreme tıbbı bölümü kurmalarını teklif etmişti. Tüp bebek programlarına 1980’de başladılar ancak, yumurta toplamak için yapılan 41 laparoskopi sonrasında sadece 13 hastada embriyo bölünmesi elde ettiler ve transferlerden sonra hiç gebelik elde edemediler.

1981’de Georgeanna Jones, daha fazla oosit elde etmek amacıyla hMG ile uyarılmış siklus denemeyi teklif etti. Bu hareket IVF’de doğal mı yoksa uyarılmış siklus mu kullanılmasının daha uygun olacağına dair yoğun tartışmalara yol açtı. Norfolk grubu FSH ile uyarılmış sikluslarında 13. denemelerinde ilk başarılarını elde ettiler ve Amerika’nın ilk tüp bebek Aralık 1981’de doğdu.

Fransa’da iki grup, dostluk çerçevesi içerisinde yarışarak ilerlemekteydi. Clamart’ta bir üniversite hastanesinde klinisyen olarak Frydman ve biyolog olarak Testart araştırmalarını LH’ın yüksek değeri üzerine odaklamışlar ve 1981 ‘de plazmada LH yükselişinin başlangıcı (LHSIR) için bir test geliştirmişlerdi. Bu test LH yükselişinin başlangıcının tam zamanının belirlenmesini sağlayacaktı ve böylece yumurtalar toplamanın planlanması için daha çok zaman tanıyacaktı. Sevres’de üniversite harici bir hastanede, biyologlar Mandelbaum ve Plachot laparoskopinin bulunmaması nedeni ile engellenmiş olarak kalmıştı. Taksi ile 30 dakika uzaklıktaki “Hospital Necker”in INSERM laboratuvarından, termos içerisinde yumurta taşındı. Pez, yumurta büyümesini ultrason ile takip etmeye başlamıştı.

INRA (Institut National de la Recherche Agronomique)’daki veteriner araştırmacıların (bunlardan birisi Menezo) yardımından her iki Fransız grubu da yaralandı. “Fransız vasatı” olarak bilinen B2 kültür vasatı geliştirildi.

Fransa’nın ilk tüp bebekleri Şubat 1982’de Clamart’da ve takip eden Haziranda Sevres’de dünyaya geldi. Artık başka yerlerdeki gruplardan İsviçre, Finlandiya, Hollanda, Almaya… birçok canlı doğum rapor edilmeye başlandı. Bu arada daha önceden başlayan Birleşik Kırallık, ABD ve Avusturalya’da da yeni doğumlar rapor edildi. Viyana’da Feichtinger ve Kemeter 1981 yazında klomifen sikluslarına başladılar ve biyoloji çalışmalarını kendileri yaparak Ağustos 1982’de ilk canlı (ikiz) doğumlarını elde ettiler.

Bu sırada, aktif olarak işlev gösteren ve sonuçlarını yayınlayan dünya çapındaki gruplar (Bourn Hall’un kendisi, Basel, Gothenburg, Kiel, Manchester, Melbourne, Norfolk, Paris ve Vienna) için Eylül 1981’de Bourn Hall’da Edwards tarafından organize edilen toplantı, tüp bebek etkinliğinin yükselişinde bir tetikleyici olmuştur. Tecrübelerin karşılaştırılması herkes için rahatlatıcı oldu ve önemli bir sonuç daha çok yumurta üretimini ve yumurtlama zamanının daha iyi belirlenmesini sağlayacak olan uyarılmış sikluslar için bir tercih ortaya çıktı. Şimdi geriye dönüp baktığımızda 1981 toplantısı ve rapor edilmiş tartışmaları aşağıdaki gibi görebiliyoruz.

  1. Yumurta geliştirme genel olarak klomifen ile yapılmaktaydı
  2. Ultrason yumurta büyümesini takip etmek için kullanılmaya başlanmıştı (Feichtinger ile) .
  3. Laparoskopi sırasındaki kullanılan gazın yumurta kalitesi üzerine etkisi olduğu kaygısı başlamıştı
  4. Laboratuvar sürecinin ve kültür vasatının kalite kontrolü hakkındaki endişeler oluştu
  5. Edvvards’ın erken uyarılmış sikluslarda luteal faz boyunca Primolut® (norethisterone) kullanımının ilk tüp bebek denemelerindeki başarısızlıkları açıklayabileceği inancı; toplantıdaki birçok katılımcı aynı görüşteydi. Eğer yumurta toplama sonrası progesteron seviyeleri düşükse luteal faz boyunca progesteron kullanımı gerekebilir. Primolut için Edvvards’ın son görüşü muhtemel düşük nedeni bir ajanı olduğu yönündeydi.

Tüp bebeğin bu ilk klinik evresi hakkındaki tanımlamalarım eğer sadece birkaç grup üzerinde odaklanıyor gibi görünüyorsa, bu durum sadece, başka yerlerden gelen çok az bilimsel veri bulunmasındandır. Ve ayrıca, gebeliğin duyurulmasına bilimsel ve sivil kuruşlar tarafından bir çeşit tanıma ile izin verilmesindendir. Tüp bebeğin öncülüğünün yapıldığı günlerin tam bir derlemesi, “Human Reproduction Update”de Trounson, Dawson, Jones, Hagekamp, Nygren ve Hamberger tarafından yayınlanan bir seri yayında bulunabilir. Unutmamalıyız ki bu yıllar, tüp bebeğin ve geniş klinik uygulamasının bilimsel içeriğine dair genel şüphelerin olduğu bir dönemdi. 1982’de dünyada yayınlanmış olan sadece 11 tüp bebek doğumu vardı, ancak bu durum bir tek “ünlü” grupların tüp bebeği başarılı olarak yaptığı anlamına gelmemektedir. Birçok şehirde ilk girişimlerini yapan genç gruplar vardı ve bunların çoğu eğitimleri için İngiltere, Amerika ve Avustalya’ya seyahat etmekteydi. Takip eden yıllarda, bu gruplar da ilk gebeliklerini ve canlı doğumlarını elde edeceklerdi.

1980’ler, kısırlık nedeni olan yumurtalık kanalı tıkanıklıkları ve karın zarı yapışıklıklarının çözümünde ilk kez laparoskopinin kullanımına sahne oldu. Giderek laporoskopi kısırlık tedavisinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. İlk laparoskopi operasyonu ABD’de Bertram Berheim tarafından yapıldı. 1960 yılında otomatik gaz verme makinesi ile fiberoptik soğuk ışık kaynağı bulununca laparoskopi daha pratik bir işlem halini aldı. Başlangıçta yalnızca tanı koymak için kullanılan laparoskopi giderek tedavide de yerini aldı. Gün geçtikçe güçlenen yardımcı üreme teknikleri ile laparoskopinin kullanılması gereken olgu sayısı da azaldı.