Tıbbi Sözlük

Sağlık Terimleri

A

Abdominal ağrı. (Abdominal pain) Karın ağrısı.

Abdominal distansiyon. (Abdominal distension) Karın şişkinliği.

Abdominal gebelik. Rahim, yumurtalık kanalı ve yumurtalıklar dışında başka bir karın içi yapı üzerine yerleşmiş bir dış gebelik türüdür. Abdominal gebelik genellikle omentum da denilen barsak zarı üzerine yerleşir.

Abnormal gait. Yürüyüş tarzında anormallik.

Aborsiyon. (Abortion) Düşük yapma.

Abortus. (Abortus) Düşük.

Abrazyon. (Abrasion) Sıyrık.

Abse. (Abscess) İrin kesesi, abse. Enfeksiyon sonucu oluşmuş vücudun herhangi bir yerinde görülebilen içi iltihap dolu yapı.

Absorpsiyon. (Absorption) Emilim.

Abstinens. (Abstinence) Yoksunluk.

Acil korunma. (Emergency contraception) Korunmadan girilen ilişki sonrasında oluşabilecek istenmeyen gebeliği önlemek için uygulanan yöntemler. Yöntemler arasında yalnızca progestin içeren haplar (ulipristal) miktarları ayarlanmış doğum kontrol hormonları veya bakırlı spiral bulunur. Bu yöntemler, hamilelik riskini azaltmak adına korunmadan girilen ilişkinin üzerinden 5 gün geçmeden kullanılmalıdır.

Adale. (Muscle) Kas.

Adaptasyon. (Adaptation) Uyum, uyarlama.

Addison Hastalığı. (Addison’s disease) Addison Hastalığı. Böbreküstü bezlerinin iyi çalışmaması durumu.

ADE İnhibitörleri. (Angiotensin Converting Enzyme Inhibitors, ACE Inhibitors) Bk. Anjiotensin Dönüştürücü Enzim İnhibitörleri. ADE İnhibitörleri, ADEİ.

Adenit. (Adenitis) Lenf bezi iltihabı. Ör: lenf adenit: Lenf bezinin iltihabı.

Adenoit. (Adenoid) Geniz eti.

Adenoma. Bitişik dokuya ilerlemeyen iyi huylu hücre çoğalması. Örneğin hipofiz adenomları genellikle fazla miktarda prolaktin salgılayarak yumurtlamayı kesintiye uğratır.

Adenomyozis. Rahim iç tabakasının kas tabakası içlerine doğru iyi huylu ilerlemesidir. Genellikle ağrılı ve bol adet kanamasına neden olur.

Adenokarsinom. (Adenocarcinoma) Adenokarsinom. Bir kanser türü.

Adenopati. (Adenopathy) Lenf bezlerinin büyümesi.

Adet döngüsü. (Menstrual cycle) Kadın vücudunu olası bir hamileliğe karşı hazırlayan aylık değişimlerdir. Adet döngüsü bir adet kanamasının ilk gününde başlayarak diğer adet kanamasının ilk gününe kadar olan süreç olarak tanımlanabilir.

Adeziv. (Adhesive) Yapışkan.

Adezyon. (Adhesion) Yapışıklık. Karın içi organlar ile jinekolojik organlar arasında olabilen fibröz bant şekinde yapışmalardır.

Adipoz. (Adipose) Yağ.

Adipoz doku. (Adipose tissue) Yağ dokusu.

Aditif. (Additive) Ek.

Adjuvan. (Adjuvant) Yardımcı.

Adolesan. (Adolescence) Ergen. Buluğ.

Adrenal (Adrenal gland). (Adrenal) Böbreküstü. Böbrek üstü bezi.

Adsorbat. (Adsorbate) Yüzeye tutunmuş bileşik.

Adsorbe. (Adsorbed) Yüzeyine tutunmuş.

Adsorpsiyon. (Adsorption) Yüzeye tutunma.

Adult. (Adult) Yetişkin. Erişkin.

Advers etki. (Adverse effect) Yan etki.

Afebril. (Afebrile. Apyretic. Apyrexial) Ateşsiz.

Afektif. (Affective) Duygu durum.

Afektif bozukluklar. (Affective disorders) Duygu durum bozuklukları.

AFP tarama testi. Prenatal tanı işleminde annenin kanında bulunan alfafetoprotein (AFP) taraması yapılır. AFP, Down sendromunu ya da bebeğin beyninde ve omuriliğinde hatalı gelişmeyi tespit eder.

Agorafobi. (Agoraphobia) Açık alan korkusu.

Agranülositoz. (Agranulocytosis) Agranülositoz, beyaz kan hücreleri sayısında azalma.

Agregasyon. (Agregation) Kümelenme.

Agregat. (Agregate) Küme.

Agresif. (Aggressive) saldırgan.

Airway. (Airway) Hava yolu.

Ajitasyon. (Agitation) huzursuzluk.

Ajite. (Agitated) Huzursuz.

Akatizi. (Acathisia) Yerinde duramama hali.

Akciğer arteri. Kalpten akciğerlere kan taşıyan atardamar.

Akciğer tomurcuklan. Embriyonda bulunan ve daha sonra akciğerleri oluşturacak minik çıkıntılar.

Aklorhidri. (Achlorhydria) Mide asidi yokluğu.

Akne. (Acne) Sivilce.

Akneform erüpsiyon. (Acneform eruption) Sivilce benzeri cilt döküntüsü.

Akomodasyon. (Accommodation) Göz merceğinin farklı uzaklıklara uyumu.

Akomodasyon bozuklukları. (Accomodation disorders) Göz merceğinin farklı uzaklıklara uyum bozukluğu.

Akromegali. (Acromegaly) Akromegali. Büyüme hormonu fazlalığına bağlı yüz, el ve ayakların anormal büyümesi.

Aksilla. (Axilla) Koltuk altı.

Aktif. (Active) Etkin.

Aktif immünizasyon. (Active immunization) Aktif bağışıklama. Aşılama.

Aktivasyon. (Activation) Etkinleştirme, etkinleşme.

Aktivite. (Activity) Etkinlik.

Akut. (Acute) Akut.

Akümülasyon. (Accumulation) Birikme.

Alanin aminotransferaz. (Alanine aminotransferase) Alanin aminotransferaz (ALT) Karaciğer enzimleri.

Albüminüri. (Albuminorrhea) İdrarda albümin bulunması.

Alergoit. (Allergoid) Alerji yapma özelliği az olan, alerjiye zemin hazırlayan madde.

Alerji. (Allergy) Alerji.

Algoritma. (Algorithm) Akış şeması.

Alimentasyon. (Alimentation) Beslenme.

Aljezik. (Algesic) Ağrı oluşturan.

Alopesi. (Alopecia) Saç dökülmesi. Kellik.

Alt beyin. Köprü, medulla ve serebellumu kapsayan beynin en gerideki kısmı.

Alternatif. (Alternative) Seçenek. Seçenekli.

Altünite. (Subunit) Alt birim.

Ambliyopi. (Amblyopia) Görme keskinliğinin azalması.

Ambulatuvar. (Ambulatory) Ayaktan.

Amenore. (Amenorrhea) Adet görmeme. Adetlerin tamamiyle yokluğu veya baskılanması.

Amfizem. (Emphysema) Amfizem. Doku veya organlarda aşırı hava birikmesi.

Amino asit. Proteinin oluşması için elzem madde.

Amnezi. (Amnesia) Unutkanlık.

Amniyosentez. (Amniocentesis) Rahimden amniyotik sıvı alınan prenatal tanı testi. Fetüsun hücreleri analiz edilerek Down sendromu, bazı metabolik ve genetik bozukluklar bakılır. Gebeliğin 16. haftası civarında amniyon kesesinin içinde bulunan sıvıdan iğne ile bir miktar alınır. Gebeliğin sonunda da bebeğin akciğer gelişimini gösteren bazı testler yapılabilir.

Amniyotik kavite. Rahim içinde amniyotik kese, amniyotik sıvı ve gelişmekte olan çocuğu taşıyan bölge.

Amniyotik kese. Gelişmekte olan bebek için tampon görevi gören amniyotik sıvıyı içeren membran.

Amniyotik sıvı. Gelişmekte olan bebeği çevreleyen ve koruyan sıvı. Antikorlar. Hastalık yapıcı antijenleri yok eden proteinler.

Ampirik. (Empiric) Deneyime dayalı.

Amputasyon. (Amputation) Kesme.

Anafilaktik, (Anafilaktoid) reaksiyon. (Anaphylactic, anaphylactoid reaction) Ani aşırı duyarlılık tepkisi.

Anaflaksi. (Anaphylaxis) Vücudun alerji oluşturan maddelere karşı verdiği çok şiddetli yanıt, ani aşırı duyarlılık.

Analjezi. (Analgesia) ağrının kesilmesi.

Analjezik. (Analgesic) ağrı kesici.

Androjenler. Erkeklerde testislerden salgılanan androjenler erkeklere özgü vücut karakterlerinin oluşmasını sağlar. Kadınlarda ise androjenler yumurtalık ve böbrek üstü bezlerinden çok az miktarda salgılanır. Kadınlarda androjenlern artması, adet düzensizliği, şişmanlık, kıllanma ve kısırlığa neden olabilir.

Anemi. (Anemia) kansızlık. Kanın oksijen taşıma işi yapan kırmızı hücrelerinin sayısının azalmasıdır. Yorgunluk ve dikkat bozukluğu şeklinde belirti verir. Adet düzensizlikleri kansızlığa neden olabilir.

Anemik. (Anemic) Kansız.

Anestezi. (Anesthesia) Anestezi.

Anestezik. (Anesthetic) Anestezi yapan ilaç.

Anevrizma. (Aneurysm) Anevrizma. Damarda bölgesel şişkinlik, balonlaşma.

Anjin(Tonsillitis) Bademcik iltihabı.

Anjina pektoris. (Angina pectoris) Anjina pektoris. Kalbi besleyen damarların daralması/tıkanması ile ortaya çıkan göğüs ağrısı.

Anjiyoödem (Anjiyonörotik ödem). (Angioedema, angioneurotic oedema) Alerji sonucu yüz ve boğazda şişme.

Ankiloz. (Ankylosis) Eklem sertliği.

Ankilozan spondilit. (Ankylosing spondylitis) Ankilozan spondilit. Sırt eklemlerinde sertleşme ile seyreden ağrılı ilerleyici bir romatizmal hastalık.

Anksiyete. (Anxiety) kaygı, endişe.

Anomali. (Anomaly, abnormality, malformation, deformity) Kusur, kusurlu oluşum.

Anoreksi. (Anorexia) iştahsızlık.

Anovulasyon. Yumurtalıkların yumurtlama işlevi yapamamasıdır.

Antagonist. (Antagonist) Karşıt etki gösteren.

Antero-lateral. (Antero-lateral) Ön-yan.

Antiaritmik. (Antiarrhythmic) Kalp ritm bozukluğuna karşı kullanılan.

Antibakteriyel. (Antibacterial) Bakterilere karşı etkili.

Antibiyotik. Enfeksiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar

Antidepresan. (Antidepressant) Depresyona/ruhsal çöküntüye karşı etkili.

Antiepileptik. (Antiepileptik) Sara tedavisinde etkili.

Antifungal. (Antifungal) Mantar hastalıklarına karşı etkili.

Antihipertansif. (Antihypertensive) Tansiyonu, kan basıncını düşüren.

Antihistaminik. (Antihistamines) Alerjik hastalıklara karşı etkili.

Antiinflamatuvar. (Anti-inflammatory) İltihap giderici.

Antijen. (Antigen) Antijen. Vücutta alerji oluşturan madde.

Antikoagülan. (Anticoagulant) Kan pıhtılaşmasını önleyen.

Antikor. (Antibody) Antikor. Alerji oluşturan maddeye karşı vücudun ürettiği savunma proteini.

Antioksidanlar. Diğer maddelerin bozulmasını ya da okside olmasını önleyen bileşikler.

Antipiretik. (Antypyretic) Ateş düşürücü.

Antipsikotik. (Antipsychotic) Antipsikotik. Şizofreni, psikotik depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde etkili.

Antitussif. (Antitussive) Öksürük kesici.

Antral Follikül Sayısı. Ultrason ile görülebilen sıvı dolu folliküllerin sayısıdır.

Anüri. (Anuria) İdrar yokluğu.

Anüs. Katı atıkların çıkış noktası. Bağırsakların ucu. Rektum adı da verilir.

Aort. Akciğerler dışında vücudun her yerine kan gönderen kalpteki ana damar.

Aparat. (Apparatus) Cihaz, aygıt.

Apati. (Apathy) kayıtsızlık.

Apendisit. Kalın barsağın ucunda bulunan apendiks adı verilen kör sonlanan tübüler dokunun enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon yumurtalık kanallarına da etki ederek tıkanıklıklara neden olabilir.

Apgar. Yenidoğan bebeğin sağlık durumunu değerlendirmek için pediatrist Dr. Virginia Apgar tarafından geliştirilen test aracı.

Aplastik anemi. (Aplastic anaemia) Aplastik anemi. Kan hücreleri sayısında ciddi azalma.

Aplikasyon. (Application) Uygulama.

Ara kanama. Adet dönemi dışında bir zamanda görülen vajinal kanama.

Areola. Meme başını çevreleyen koyu renkli dairesel alan. Atardamar. Oksijenden yana zengin kanı akciğerlerden bedene taşıyan kan damarları.

Aritmi. (Arrhythmia) Kalp atım düzensizliği.

Aritmojenik. (Arrhytmogenic) Kalpte atım düzensizliğine neden olan.

Arrest. (Arrest) Durma.

Arter. (Artery) Arter. Atardamar.

Arter içine uygulama. (İntraarterial use) arter (atardamar) içine uygulama.

Artralji. (Arthralgia) Eklem ağrısı.

Artrit. (Arthritides) eklem iltihabı.

Artroz. (Arthrosis) Eklem hastalığı.

Aselüler. (Acellular) Hücresiz.

Asemptomatik. (Asymptomatic) Belirtisiz.

Aspartat aminotransferaz. (Aspartate aminotransferase) Aspartat aminotransferaz (AST) Karaciğer enzimleri.

Aspergilloz. (Aspergillosis) Aspergilloz. Bir tür mantar hastalığı.

Aspirasyon. (Aspiration) Emerek boşaltma.

Aspirasyon pnömonisi. (Aspiration pneumonia) Aspirasyon pnömonisi. Solunum yoluna mide içeriğinin kaçması sonucu gelişen akciğer iltihabı.

Asteni. (Asthenia) Kuvvetsizlik. Güçten düşme.

Astma. (Asthma) Astım.

Aşılama (İnseminasyon – IUI – Intrauterin Insemination). Gebelik elde etmek için erkekten alınan spermin kadının rahim ağzı veya rahim içine enjektör ile verilmesidir.

Atak. (Attack) Kriz. Ör. iskemik kriz (atak).

Ataksi. (Ataxia) Ataksi. Hareket kontrolünde zorluğa bağlı yürüme bozukluğu.

Atenüe. (Attenuated) Zayıflatılmış.

Ateroskleroz. (Atherosclerosis) Damar sertliği.

Aterotromboz. (Atherothrombosis) Atardamarlarda pıhtı nedeniyle tıkanma.

Atrezi. Yumurtaların doğal olarak yaşlanma ve dejenere olma sürecidir.

Atriyum. (Atrium) Kalp kulakçığı.

Atriyal fibrilasyon. (Atrial fibrilation) Kalpte bir çeşit atım bozukluğu.

Aura. Migren atakları veya epileptik krizler gibi rahatsızlıklardan hemen önce yaşanan yanıp sönen ışıklar görmek, belirli kokular duymak, baş dönmesi veya noktalar görmek gibi algı veya hisler.

Ay takvimi. Prenatal gelişimi ölçmekte kullanılan zaman takvimi. Bu takvime göre her bir ay, her biri yedi günden oluşan dört haftadan ve toplamda yirmi sekiz günden oluşur. Kadınların mensturasyon döngüsüne paraleldir.

Ayak parmağı zerrecikleri. Ayak plakasında daha sonra ayak parmaklarını oluşturacak yarıklar.

Ayak plakaları. Embriyon üzerinde bulunan, ayakları oluşturacak düz çıkıntılar.

B

Bademcik. Dilin her iki tarafında gırtlağın arkasında yer alan oval süngerimsi doku kümesi çifti. Lenfatik sistemin parçasıdır.

Bağ. Kemikleri birleştiren ya da kaslara destek veren güçlü doku.

Bağırsak. (İntestines) Barsak.

Bağışıklık sistemi. Bakterilerin vücudu istilası ile mücadele ederek bununla ilgili hastalıkları önleyen doğal savunma sistemidir.

Bakteremi. (Bacteremia) Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesi.

Bakteriyel vajinoz. (Bacterial vaginosis) Vajinada normalde de bulunan mikroorganizmaların sayılarının artmasından kaynaklanan bir vajinal enfeksiyo türü.

Balanit. (Balanitis) Penis baş bölgesi iltihabı.

Barsaklar. Sindirim sisteminin, besinleri ve suyu emen ve atıkları boşaltan parçası.

Bakliyat. Bezelye, fasulye ve yer fıstığı dahil tohum zarfı taşıyan bitkiler.

Bariyer metodu. Kondom gibi spermlerin rahime girişini engelleyerek çalışan doğum kontrol yöntemleri.

Baseline. (Baseline) Başlangıç düzeyi.

Batın. (Abdomen) Karın.

Bazal.(Basal) Temel. Alt. Tabana yakın veya tabanda.

Bazal vücut sıcaklığı. (Basal body temparature) Vücudun dinlenme halindeyken ölçülen sıcaklığı.

Beher. (Every) Her bir tablet.

Belirti ve sıcaklık metodu. (Semptotermal method) Kadınların en üretken zamanının tahmin edilmesi için kullanılan bir üreme farkındalık metodu. Bu metod, bazal vücut sıcaklığının ve diğer yumurtlama işaret ve semptomlarının izlenmesiyle işler.

Benign. (Benign) İyi huylu, selim.

Beyaz ırk. (Caucasian) Beyaz ırk.

Beyin yarımküreleri. Beynin sağ ve sol yarım küreleri. Sol yarımküre ve sağ yarımküre de denir.

Beyincik (serebellum). Kompeks, hızlı motor gelişimi etkileyen beynin arkasındaki bölge.

Bilateral. (Bilateral) İki taraflı.

Bilgisayatlı Tomografi (BT). İç organların üç boyutlu olarak görüntülenebilmesini sağlayan radyolojik yöntem.

Biliyer. (Biliary) Safrayla ilgili.

Bipolar bozukluk. (Bipolar disorder) Bipolar bozukluk. Ruhsal durumdaki zıt yönlü değişiklikler.

Biyopsi. (Biopsy) Teşhis koymak amacıyla mikroskop ile incelenmek için doku örneği almak.

Biyotin. B-kompleks vitaminlerindendir.

Blastokist. Prenatal gelişimde ortası boş küre aşaması.

Blastomikoz. (Blastomycosis) Blastomikoz. Bir tür mantar hastalığı.

Blefarit. (Blepharitis) Blefarit. Göz kapağı kenarındaki yağ bezelerinin iltihabı.

Bolus. (Bolus) Bir defada verme.

Boşaltım sistemi. Vücutta atıkları atan sistem. Böbrekler. Kandan bazı atıkları süzen ve idrar meydana getiren organlar.

Bozukluk. (İmpairment) Bozukluk.

Böbreküstü bezleri. (Adrenal Glandlar) Böbreklerin üzerinde bulunan iki adet hormon salgılayan iç salgı bezleri. Kortizon ve adrenalin gibi stres ile başa çıkmamızı sağlayan veya metabolizmayı düzenleyen çok sayıda hormonu salgılar. Bu salgı bezinin işlev bozuklukları adet düzensizliği, kıllanma ve tansiyon ile hastalıklar neden olabilir.

Bölgesel. (Regional) Bölgesel.

Bölgesel anestezi. Vücudun belirli bölgelerinde hislerin bloke edilmesi için ilaçların kullanılması.

Bradikardi. (Bradycardia) Kalp atımının yavaşlaması.

Braxton-Hicks kasılmaları. Serviksi genişletmeyen, “pratik” niteliği taşıyan rahim kasılmaları.

Bromokriptin. Hipofiz bezinde prolaktin salgılanmasını azaltan ilaçtır.

Bronkodilatasyon. (Bronchodilatation) Solunum yolunun genişlemesi.

Bronkodilatör. (Bronchodilator) Solunum yolu genişletici.

Bronkokonstriksiyon, bronkospazm. (Bronchoconstriction, bronchospasm) Bronşların daralması, bronşların spazmı.

Bronkokonstriktör. (Bronchoconstrictor) Solunum yolunu daraltıcı.

Bronş. Akciğerlere oksijen taşımak üzere nefes borusundan ayrılan tüpler.

Bronşiektazi. (Bronchiectasia, bronchiectasis) Bronşların harabiyeti sonucu kalıcı genişlemesi.

Bronşit. (Bronchitis) Bronş iltihabı.

Bulanık. (Turbid) Bulanık.

Bursit. (Bursitis) Eklem çevresindeki keselerin iltihabı.

Burun çukurları. Embriyonda daha sonra burun kanalları haline gelecek küçük girintiler. Burun soğanı. Beyinde kokuyu yorumlayan kısım.

Bül. (Bulla, bleb, blister) Sıvı dolu kabarcık.

Büyüme hormonu. Hipofiz bezi tarafından salgılanan ve kemik gelişimini uyaran hormon.

C

Cenin pozisyonu. Kolların ve bacakların kıvrılıp vücuda çekildiği pozisyon.

Check-up. (Check-up) Genel kontrol.

Cinsel ilişki. (Sexual intercourse) Erkeğin penisinin kadının vajinasına girmesi hareketi. Seks yapmak ya da sevişmek olarak da adlandırılabilir.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık. (CYBH – Sexually transmitted infection – STI) Cinsel ilişki ile bulaşan klamidya, gonore (bel soğukluğu), HPV, uçuk, frengi ve HIV gibi enfeksiyon hastalıklarıdır. Bu hastalıkların çoğu yumurtalık kanallarını tutarak pelvik enfeksiyona neden olabilir. Pelvik enfeksiyonlar da kısırlık ve dış gebelik riskini artırır. Erkeklerde ise cinsel yolla bulaşan hastalıklardan sonra sperm kanallarının tıkanıklığına bağlı kısırlıklara rastlanabilir.

Cm. Santimetre, uzunluk ölçüsü, yüz metreye eşittir.

Columna vertebralis. (Columna vertebralis) Omurga.

Coombs testi. (Coombs’ test) Alyuvarlarla ilgili bir kan testi.

Çekiç. Orta kulaktaki üç kemikten biri.

Çinko. Önemli bir mineral besin maddesi.

Çoklu doz. (Multiple dose) Çoklu doz.

Çürük. (Bruise) Çürük.

D

Dahili. (İnternal) İç.

Dahiliye. (İnternal diseases) İç hastalıkları.

Dalak. Beyaz kan hücrelerini üreten ve kanı filtre eden organ.

Damak. Ağzın çatısı.

Danazol. Yumurta gelişimini durdurarak östrojen düzeylerini düşüren zayıf bir erkeklik hormonudur. Endometriozis tedavisinde kullanılır.

Dansite. (Density) Yoğunluk.

Defekasyon. (Defecation) Dışkılama.

Defekt. (Defect) Kusur. Bozukluk. Eksiklik.

Defektif. (Defective) Kusurlu. Bozuk. Eksik.

Defisit. (Deficit) Eksiklik.

Deformasyon. (Deformation) Şekil bozukluğu.

Deforme. (Deformed) Şekli bozulmuş.

Deformite. (Deformity) Şekil bozukluğu. Kusur.

Dehidratasyon. (Dehydration) Su kaybı. Bedenin sıvı kaybı.

Dejenerasyon. (Degeneration) Bozulma.

Dekonjestan. (Decongestant) Dekonjestan. Burun tıkanıklığını gideren.

Deliryum. (Delirium) Deliryum. Huzursuzluk, taşkınlık, hezeyan gibi belirti gösteren ani geçici bilinç bozukluğu.

Delüzyon. (Delusion) Sanrı, kuruntu.

Demans. (Dementia) Bunama.

Demarkasyon. (Demarcation) Sınır belirleme, ayırma.

Demir eksikliğine bağlı anemi. Demirden yana fakir beslenmenin neden olduğu ve daha az kırmızı kan hücresinin geliştiği ve var olanların da hücrelere daha az oksijen taşıdığı rahatsızlık.

Depresyon. (Depression) Ruhsal çöküntü. Depresyon.

Derin ven trombozu, DVT. (Deep vein thrombosis/venous thromboembolism, VTE) Toplar damar tıkanıklığı. Bacakta veya vücudun başka bölgelerindeki damarlarda kanın pıhtılaşması durumu.

Dermatit. (Dermatitis) Dermatit. Bir tür deri hastalığı.

Dermatomikoz. (Dermatomycosis) Dermatomikoz. Bir tür mantar hastalığı.

Dermatoz. (Dermatosis) Deri hastalığı.

Dermografizm. (Dermatographism) Alerjiye yatkınlığı tespit etmek üzere yapılan deri testi.

Desensitizasyon. (Desensitization) Duyarsızlaştırma.

Destrüksiyon. (Destruction) Yıkım.

Dezavantaj. (Disadvantage) Dezavantaj, olumsuzluk.

Dış gebelik. (Ectopic pregnancy) Döllenmiş yumurtanın rahim içinden başka bir yerde (genellikle yumurtalık kanallarında) büyümeye başladığı hamileliktir. Gebeliğin büyümesi ile yumurtalık kanalı (tuba uterina) yırtılarak kanama ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Dietilstilbestrol. (DES) Eskiden düşükleri önlemek için kullanılmış olan bir sentetik hormondur. DES ile tedavi gören gebeliklerden doğan kız çocukların iç genital organlarında bazı sorunlar görülebilir. Bu sorunlar arasında dış gebelik riski artması da bulunur.

Diferansiye. (Differentiate) Farklılaşmış.

Difteri. (Diphtheria) Difteri, kuşpalazı.

Difüz. (Diffuse) Yaygın.

Dilatasyon ve Küretaj. (D&C) Rahim ağzı kanalının geçilerek rahim içinin boşaltılması için yapılan bir tıbbi işlemdir. Hastanede yatış gerektirmez. Alınan doku, gebelik veya anormal bir durum olup olmadığını anlamak için mikroskopik olarak muayene edilir.

Dilüe. (Diluted) Seyreltik.

Dilüe etmek. (to dilute) Seyreltmek.

Diplopi. (Diplopy) Çift görme.

Direkt. (Direct) Doğrudan.

Disemine. (Disseminated) Yaygın, genel.

Disfoni. (Dysphonia) Konuşmanın bozulması.

Disfonksiyon. (Dysfunction) İşlev bozukluğu.

Disfonksiyonel Uterin Kanama (DUB). Mekanik veya yapısal bir nedeni olmayan düzensiz adet kanaması olmasıdır. Bunun en sık nedeni yetersiz veya aşırı östrojen veya progesteron üretilmesidir.

Diskinezi. (Dyscinesia) İstemli hareketlerde bozukluk.

Dismenore. (Dysmenorrhea) Ağrılı adet görme.

Disparoni. Ağrılı cinsel ilişki. Bazen endometriozisten kaynaklanır.

Dispepsi. (Dyspepsia, indigestion) Hazımsızlık, sindirim bozukluğu.

Displazi. Normal hücrelerin kanser olmamakla birlikte anormal hücrelere dönüşmesidir.

Dispne. (Dyspnea) Nefes darlığı , nefes almada güçlük.

Disritmi. (Disrhythmia) Kalp atım bozukluğu.

Distoni. (Distoni) Kaslarda istemsiz kasılmaların neden olduğu hareket bozukluğu.

Diüretik. (Diüretic) İdrar söktürücü.

Diyabet. (Diabetes, diabetes mellitus) Şeker hastalığı. Diyabet. Azalan insülin üretiminin neden olduğu ve kanda çok fazla miktarda şeker olmasına neden olan metabolik bozukluk.

Diyabetik ketoasidoz. (Diabetic ketoacidosis) Şeker hastalarında açlık durumunda kanda aşırı miktarda asit birikimi.

Diyafram. Göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran ve nefes alıp vermede kullanılan kas ve bağlayıcı doku.

Diyagnostik. (Diagnostic) Tanıyla ilgili. Tanısal.

Diyagnoz. (Diagnose) Tanı.

Diyare. (Diarrhea) İshal.

Diyet. (Diet) Diyet.

Dizartri. (Disartri) Konuşma veya dil ile ilgili bozukluk.

Dizestezi. (Disestezi) Hissizlik, karıncalanma gibi anormal duyu.

Dizfaji. (Dysphagia) Yutamama. Yutma güçlüğü.

Dizüri. (Disüri) Ağrılı idrar yapma.

DNA. Deoksribonükleik asit. Genleri oluşturan kimyasal molekül.

Doğum kontrol implantı. Doğum kontrol implantı kadın doğum uzmanınızın üst kolunuzun derisinin altına yerleştireceği kibrit çöpü boyutlarında tek bir esnek çubuktur. Progestin hormonu salgılayarak hamilelik oluşumunu önler.

Doğum sonrası sterilizasyon. (Postpartum sterilization) Çocuğun doğumundan hemen sonra, istenmeyen gebeliklerin önlenmesi için yapılan bir işlem.

Dolaşım. (Circulation) Dolaşım.

Dolor. (Dolor) Ağrı.

Dominant. (Dominant) Baskın.

Dondurma (Kriyoprezervasyon – Frozen). Sperm veya embriyonun daha sonra kullanılmak üzere dondurulup saklanmasıdır.

Doppler. Fetüsün kalp seslerini duymak için kullanılan özel dinleme cihazı.

Down Sendromu. Fazladan bir 21 numaralı kromozomun bulunması ile ortaya çıkan genetik hastalıktır. Zeka geriliği, anormal yüz özellikleri ve kalp hastalığı gibi tıbbi sorunlara neden olur.

Döküntü. (Rash) Döküntü.

Döllenme. Yumurtadaki kromozomların spermdeki kromozomlarla birleşmesi.

Dölyatağı borusu. Yumurtayı yumurtalıktan uterusa yönlendiren iki tüpten biri.

Düşük. Yaşayabilir duruma henüz gelmemiş embriyo ile birlikte plasentanın rahim dışına atılmasıdır. Gebelik kaybı adıyla da bilinir.

E

Eflaks. (Efflux) Eflaks. Dışa yönelik akım.

Ejakülasyon. (Ejaculation) Meni (sperm) boşalması.

Ekimoz. (Ecchymosis) Deride morarma.

Eklampsi (gebelik toksemisi). (Eclampsia) Eklampsi. Gebelikte havale nöbetleri, kan basıncı artışı, idrarda protein bulunması ve vücudun su tutmasıyla seyreden hastalık.

Eklem. (Joint) Eklem.

Eksiklik. (Deficiency) Eksiklik.

Eksitabilite. (Excitability) Uyarılabilme, uyarılabilirlik.

Eksternal. (External) Dış, dışla ilgili.

Ekstrakt. (Extract) Özüt, öz.

Ekstraselüler. (Extracellular) Hücre dışı.

Ektoderm. Öncelikle sinir sistemi ve cildin gelişiminden sorumlu embriyonik doku katmanı.

Ekzoftalmi. (Exophthalmus) Göz küresinin anormal şekilde dışarı çıkması.

Elektrokardiyogram, EKG. (Electrocardiogram, ECG) EKG. Kalbin elektriksel etkinliğine ait kayıt.

El plakaları. Embriyon üzerinde bulunan, elleri oluşturacak düz çıkıntılar.

Elektrolit. (Electrolyte) Elektrolit.

Elektrolit dengesizliği. (Electrolyte imbalance) Elektrolit dengesizliği.

Eliminasyon. elimination vücuttan uzaklaştırılma.

Elongasyon elongation uzama.

Emboli emboli (çoğul) embolus (tekil) Damar tıkacı. Emboli. Damar tıkacı.

Embriyo. Döllenmeden sonraki iki ila sekiz hafta içinde gelişmekte olan bebeğe verilen isim.

Embriyonik disk. Blastokistte bebeği oluşturacak bölüm.

Emetojenik. (Emetogenic) Kusmaya neden olan, kusturucu.

Emme refleksi. Yenidoğanda doğuştan gelen, yanağına vurulduğunda başını uyarana doğru çevirme eğilimi.

Emosyonel labilite. (Emotional lability) Duyguların değişkenliği, dalgalanması.

Emülsiyon. (Emulsion) Emülsiyon. Sıvı-sıvı karışımı.

Endikasyon. (İndication) İlacın kullanıldığı durum.

Endoderm. Öncelikle gastroentestinal sistem, akciğerler ve başlıca organların meydana gelmesinden sorumlu embriyonik doku katmanı.

Endokrin sistemi. Doğrudan kana ya da lenfatik sisteme hormon veren iç salgı bezleri.

Endometrioma. (Çikolata Kisti) Yumurtalık içinde endometriozis odakları olduğunda ortaya çıkan içi kan ile dolu kistlerdir.

Endometrioz. (Endometriosis) Endometrium dokusunun normal yeri olan rahim içi boşluğu dışında yumurtalık kanalı yumurtalık, karın zarı gibi organlar üzerinde yerleşmesidir. Endometrioz, hormonların etkisi ile kalınlaşır, ağrı ve iyileşirken yara izi oluşturabilir. Kasık ağrısı ve kısırlık nedeni olabilir.

Endometrit. Rahim iç tabakasının bakteriler ile oluşan enfeksiyonu.

Endometriyal Ablazyon. Histeroskop kullanılarak veya kullanılmadan rahim iç tabakasının (endometriyum) soyulması, yakılması veya dondurulması işlemidir. Bazı olgularda adet düzensizliklerinin tedavisinde kullanılır.

Endometriyum. Her ay adet kanaması ile dökülen rahim iç tabakasıdır. Her ay hormonların etkisi ile kalınlaşıp oluşabilecek gebelik için besleyici bir yapı kazanır.

Endürasyon. (İnduration) Sertleşme.

Enfeksiyon. (İnfection) Enfeksiyon. İltihap oluşturan mikrobik hastalık.

Enflamasyon. (İnflammation) İltihap.

Enfluenza. (İnfluenza) Grip.

Enjeksiyon. (İnjection) Enjeksiyon, zerk.

Ensefalomiyelit. (Encephalomyelitis) Beyin-omurilik iltihabı.

Enterokolit. (Enterocolitis) İnce ve kalın bağırsağın birlikte iltihaplanması.

Entübasyon. (İntubation) Herhangi bir kanal ya da boşluğa tüp yerleştirme.

Enürezis noktürna. (Nocturnal enuresis; bed-wetting) Gece işemesi; yatak ıslatma.

Enzimler. Yaşayan hücrelerde bulunan ve biyolojik faaliyetlerde katalizör olarak rol oynayan maddeler.

Eozinofili. (Eosinophilia) Kanda eozinofil (bir tür alerji hücresi) sayısında artış.

Epidemi. (Epidemicity) Salgın.

Epididimis. Her iki testistede bulunan ve spermin olgunlaşmasına yardım eden yapı.

Epididimit. (Epididymitis) Epididimit. Testis arkası iltihabı.

Epilepsi. (Epilepsy) Sara.

Epistaksis. (Epistaxisis) Burun kanaması.

Ergin, olgun. (Mature) Ergin, olgun.

Eritem. (Erythema) Deri üzerinde oluşan kızarıklık.

Eritema multiforma. (Erythema multiforme) Eritema multiforma. Genelde kendiliğinden geçen, el, yüz ve ayakta dantele benzer kızarıklık oluşturan, aşırı duyarlılık durumu.

Eritematöz. (Erythematous) Kızarık.

Eritrosit. (Erythrocyte, red blood cell) Alyuvar, kırmızı kan hücresi.

Erken hamilelik faktörü. Annenin bağışıklık sistemi tarafından yok edilmeyi engellemek için döllenmiş yumurta tarafından üretilen protein.

Erken Menopoz (Premature Ovarian Yetmezlik – POF). Erken yumurtalık yetmezliği olarak da bilinir. 40 yaş öncesinde yumurtaların tükenmesine bağlı olarak adetlerin kesilmesidir.

Esansiyel yağ asitleri. Beslenmede alınan kalbe yararlı yağ kaynakları.

Etiyoloji. (Etiology) Hastalık nedeni.

Etkin, İlaç. (Agent) İlaç.

Etkisizleştirilmiş. (İnactivated) Etkisizleştirilmiş.

Evre, derece. (Grade) Evre, derece.

Evrelendirme, derecelendirme. (Grading) Evrelendirme, derecelendirme.

F

Fallop Tüpleri. (Yumurtalık Kanalı) Yumurtalıktan atılan yumurtayı rahime iletmek üzere her iki yumurtalık ile rahimin köşeleri arasında uzanan tüp benzeri iki yapıdır. Fallop tüpleri, dış gebeliğin en sık yerleştiği yerlerdir.

Faranjit. (Pharyngitis) Yutak (farinks) iltihabı.

Farinks. (Pharynx) Yutak.

Farmasötik form. (Pharmaceutical form) İlaç şekli.

Fasiyal paraliz. (Fascial paralysis) Yüz felci.

Fatal. (Fatal) Ölümcül.

Febril. (Febrile) Ateşli.

Febril nötropeni. (Febrile neutropenia) Vücuttaki savunma hücreleri sayısının düşüşüne bağlı gelişen durum.

Feçes. (Feces) Dışkı.

Felç (İnme). (Stroke) Felç, inme.

Femur. (Femur) Uyluk.

Fenilketonüri (Folling hastalığı). (Phenylketonuria, Folling’s disease) Fenilketonüri. Kalıtımsal enzim eksikliği sonucunda ortaya çıkan metabolik hastalık.

Fertilite İlaçları. (üremeye Yardımcı İlaçlar) Yumurtalıkların yumurta geliştirmesini uyaran ilaçlar.

Fertilizasyon (Döllenme). Yumurta ile spermin birleşmesidir.

Fetal. (Fetal) Cenine ait.

Fetüs. (Fetus) Cenin. Dokuzuncu gebelik haftasından doğuma kadar gelişmekte olan bebeğe verilen isim.

Fibroid. (Fibroids) Myom. Rahimin kas tabakasındaki kas hücrelerinden kaynaklanan iyi huylu ur.

Fibromiyalji. (Fibromyalgia) Kulunç, kas ağrısı.

Fimbriya. Fallop tüplerinin yumurtalıkların üzerini sürekli süpüren parmaksı saçakları bulunan ucudur.

Fitokimyasallar. Aromalı otlar, baharatlar, tahıllaı bakliyat ve sebzeler gibi bitkisel kaynaklı gıdalarda buluan biyolojik olarak etken bileşenler.

Flatulans. (Flatulance) Gaza bağlı mide-bağırsakta şişkinlik.

Flebit. (Phlebitis) Toplardamar iltihabı.

Flushing. (Flushing) Al basması.

Fobi. (Phobia) Sebepsiz korku, fobi.

Folik asit. B vitamini kompleksi grubundan esansiyel bir vitamin.

Follikül. Yumurtalığın yüzeyinin hemen altında bulunan ve içinde yumurtayı olgunlaştıran su dolu keseciktir. İçinde yumurta dışında hormon üreten hücreler de bulunur. Adet döngüsünün ilk yarısı boyunca follikül büyür. Yumurtlama sırasında follikül olgunlaşmıştır ve yırtılır. Follikül büyürken ultrason ile görülebilir.

Follikül stimülan hormon. (Follicle-stimulating hormone, FSH) Folikül uyarıcı hormon. Hipofiz bezinde üretilen FSH, kadında yumurtalıkta yumurtanın büyüme ve gelişimi yanında follikül hücrelerinin hormon üretmesini de uyarır. Erkekte ise testislerde sperm üretimini sağlar. FSH aynı zamanda yumurta gelişimini uyaran bir ilaç olarak da kullanılabilir.

Fonksiyon. (Function) İşlev.

Form. (Form) Biçim, şekil.

Formasyon. (Formation) Oluşum.

Fosfor. Önemli bir mineral besin.

Fotofobi. (Photophobia) Işıktan ya da aydınlıktan rahatsız olma acı duyma durumu.

Fotosensitizasyon. (Photosensitization) Işığa karşı duyarlı olma hali.

Fragman. (Fragment) Parçacık.

Fraksiyon. (Fraction) Bölüm.

Fronkül. (Frunculus) Çıban.

Fulminan. (Fulminant) Hızlı giden ve kötüleşen.

Fungistatik. (Fungistatic) Mantarın üremesini durduran.

Fungus. (Fungus) Mantar.

Fungusid. (Fungicide) Mantarı öldüren.

Funik sufl. Doğumdan önce bebeğin göbek kordonunun bulunduğu yerde saptanan ve göbek kordonundaki damarlar içerisinden pompalanan kanın neden olduğu ses.

G

Gaita (Feçes). (Feces) Dışkı.

Galaktore. (Galactorrhea) Gebelik olmadığı halde meme ucundan sürekli süt ve süt benzeri akıntı gelmesi.

Galaktozemi. (Galactosemia) Galaktozemi. Kanda bir tür şekerin yükselmesi.

Ganglion. (Ganglion) Sinir düğümü.

Gastrik. (Gastric) Mideye ait. Midede bulunan.

Gastrit. (Gastritis) Gastrit. Mide mukozası iltihabı.

Gastroenterit. (Gastroenteritis) İshal ve kusma ile birlikte görülen mide ve bağırsak enfeksiyonu.

Gastroentestinal sistem. Mide ve bağırsaklarla ilgili.

Gebe. (Pregnant) Hamile.

Gebelik diyabeti. Sadece gebelik sırasında yaşanan diyabet.

Geçici iskemik atak. Beyine giden damarların geçici tıkanması sonucu oluşan geri dönüşümlü bir tür felç.

Gen. Kromozomlarda bulunan kalıtım birimi.

Genel anestezi. Ameliyat sırasında acı hissedilmemesi için kişiyi uyku durumuna getiren ilaçların kullanılması.

Genetik. Kalıtım ve kalıtımla gelen benzerlik ve farklılıkların araştırılması.

Genital organlar. Dış cinsel organlar.

Genito-üriner sistem. (Genitourinary system) üreme ve idrar yolları sistemi.

Gevşeme. (Relaxation) Gevşeme.

Gıdaya bağlı hastalık. Zararlı bakteri, toksin, parazit, virüs ya da kimyasal zehir içeren bir yiyecek tüketildiğinde meydana gelen hastalık.

Girişim. (İntervention) Girişim.

Girus. Beynin yüzeyindeki düzensiz kıvrımlar.

Glikozüri. (Glycosuria) İdrarda şeker tespit edilmesi.

Glikoz. Kan şekeri.

Globulin. Enfeksiyonu engelleyen ve kanda bulunan doğal bir madde.

Glokom. (Glaucoma) Göz içi basıncının artması.

Glossit. (Glossitis) Dil iltihabı.

Glottis. (Glottis) Ses tellerinin bulunduğu gırtlak bölgesi.

GnRH Analogları. Uzun etkili bir ilaç olup hipofiz bezinden FSH ve LH salgılanmasını önleyerek yumurtalık işlevlerini durdurur. İlacın uzun süre kullanılması yapay bir menopoz etkisi ortaya çıkarır.

Gonadlar. Cinsiyet organları; kadınlarda yumurtalıklar, erkeklerde testisler. Bak. ayrıca testisler; yumurtalıklar.

Gonore. (Gonorrhea) Bel soğukluğu. Pelvik inflamatuar hastalığa, artrite ve infertiliteye neden olan cinsel yolla geçen hastalık etkeni, bakteri.

Göbek bağı. Gelişmekte olan bebeği plasentaya bağlayan tüp benzeri yapı.

Görsel. (Visual) Görsel.

Gösterge. (Marker) Belirteç.

Göz bebeği refleksi. Göz bebeğinin loş ışıkta otomatik olarak açılması parlak ışıkta küçülmesi.

Göz lensleri. Retinanın üzerinde ya da gözün arka kısmında ışığı odaklayan bölüm.

Gram (gr). Ağırlık ve kütle ölçüm birimi.

Granül. (Granule) Granül.

Greft. (Graft) Yama.

Guatr. (Goiter) Tiroid bezinin büyümesi hali.

Guillain-Barré sendromu. (Guillain-Barré syndrome, acute febrile polyneuritis, acute idiopathic polyneuritis) Guillain-Barré sendromu. Viral enfeksiyon sonrası gelişen bir rahatsızlık.

Gut. (Gout) Gut. Damla hastalığı.

Güvenlilik. (Safety) Güvenlilik.

H

Hafıza yitimi (Bellek yitimi). (Memory deficit) Bellek yitimi.

Hafıza. (Memory) Bellek.

Halitoz. (Halitozis) Ağız kokusu.

Halüsinasyon. (Hallucination) Varsanı. Hayal görme.

Hassasiyet, duyarlılık. (Sensitivity) Hassasiyet, duyarlılık.

Havale, tutarık. (Convulsion) Havale.

Hazım, sindirim. (Digestion) Hazım.

HCG (İnsan koryonik gonadotropin hormonu). İmplantasyondan hemen sonra salınan hormon. Plasenta tarafından üretilir, gebelik testlerinde hamileliğin teyit edilmesinde bakılır.

Hematemez. (Hemathemesis) Kan kusma.

Hematom. (Hematoma) Bölgesel kan birikmesi.

Hematopoetik. (Hematopoietic) Kan ve kan hücre yapımı ile ilgili.

Hematüri. (Hematuria) İdrarda kan tespit edilmesi.

Hemipleji. (Hemipleji) Hemipleji. Yarı felç.

Hemodiyaliz. (Hemodialysis) Kan diyalizi. Kanın temizlenmesi işlemi.

Hemolitik anemi. (Haemolytic anaemia) Bir tür kansızlık.

Hemoliz. (Hemolysis) Kan hücreleri yıkımı.

Hemoptizi. (Hemophtysis) Kan tükürme.

Hemoraji. (Hemorrhage) Kanama.

Hemoroid. Rectumun alt kısmında genişleyen damarlar.

Hepatik kolestaz. (Hepatic cholestasis) Karaciğer içi bir nedene bağlı olarak safra akışının yavaşlaması veya durması.

Hepatit. (Hepatitis) Karaciğer iltihabı.

Hepatobiliyer. (Hepatobiliery) Karaciğer, safra ve safra yolları.

Heredite. (Heredity) Soyaçekim, kalıtım.

Herediter. (Hereditary) Kalıtsal.

Herni. (Hernia) Fıtık.

Herpes. (Herpes) Uçuk.

Hıçkırık. (Hiccup) Hıçkırık.

HIV. (Human immunodeficiency virus, HIV) İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü.

Hiperakuzi. (Hyperacusia) işitme yeteneğinin normalin üstünde artması durumu.

Hiperaldosteronizm. (Hyperaldosteronism) Böbrek üstü bezlerinin aşırı çalışmasından oluşan hastalık.

Hiperasalivasyon. (Hypersalivation) Salya üretiminde artış.

Hiperestezi. (Hyperesthesia) Hastanın uyarıları olduğundan daha şiddetli olarak algılaması.

Hiperglisemi. (Hyperglicemia) Kan şeker düzeylerinde artış.

Hiperhidroz. Aşırı terleme.

Hiperkalemi / hiperpotasemi. (Hyperkalemia/hyperpotassemia) Kan potasyum düzeyinin normalin üstüne yükselmesi.

Hiperkinezi. (Hypercinesia) Aşırı hareket.

Hiperpigmentasyon. (Hyperpigmentation) Deride renk koyulaşması.

Hipersensitivite. (Hypersensitivity) Aşırı duyarlılık.

Hipertansiyon. (Hpertension) Yüksek tansiyon.

Hipertermi. (Hyperthermia) Vücut ısısının 40°C ‘nin üstüne çıkması.

Hipertiroidizm. (Hyperthyroidism) Vücutta tiroid hormonunun gereğinden fazla üretilmesi.

Hipertoni. (Hypertonia) Kasların aşırı gerginliği.

Hipertrofi. (Hypertrophia) Vücudun herhangi bir bölümünün büyümesi.

Hiperürikozüri. (Hyperuricosuria) İdrarla ürik asit atılımı.

Hiperürisemi. (Hyperuricemia) Kanda ürik asit miktarının yükselmesi.

Hipnotik. (Hypnotic) Uyku verici.

Hipoestezi. (Hypoesthesia) Duyu azalması.

Hipofiz bezi. (Pituitary Gland) Beynin tabanında ve hipotalamusun hemen altında yer alan fındık büyüklüğündeki bu salgı bezi yumurtalıklar, böbrek üstü bezi, tiroid ve testisleri kontrol eden hormonlar salgılar. Yumurtalık işlevlerini kontrol etmek için yumurta uyarıcı hormon (FSH) ve yumurtlatıcı hormon (LH) salgılar. Bu bezin hastalıkları kadınlarda yumurtlama bozuklukları ve yumurtlayamama yanısıra erkekte sperm üretiminde sorunlara neden olur.

Hipoglisemi. (Hypoglisemi) Kan şeker düzeyinde azalma.

Hipokalemi. (Hypokalemia) Kan potasyum düzeyinin normalin altına düşmesi.

Hipokinezi. (Hypocinesia) Aktivite veya motor işlevlerinin azalması.

Hipoklorhidri. Mide asidi eksikliği.

Hipomani. (Hypomania) Dikkat artışı, hareketlilik, yorulmazlık ve tepkilerin artması ile belirgin ruh hastalığı.

Hiponatremi. (Hyponatremia) Kanda sodyum düzeyinin normalin altına düşmesi.

Hipotalamus. Beyinde baş parmak kadar yer kaplayan ve vücudun pek çok işlevini yöneten merkezdir. Hipofiz bezini yönetmek için gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) üretir.

Hipotansiyon. (Hypotension) Düşük tansiyon.

Hipotiroidi. (Hypothyroidism) Tiroid bezinin yetersiz çalışması.

Hipotoni. (Hypotonia) Kasların gerginliğini yitirmesi.

Histerektomi. Rahimin cerrahi olarak alınmasıdır. Bazen yumurtalıklar ve yumurtalık kanalları da çıkarılır. Ameliyat karından, kesi ile, laparoskopi ile, vajinal yoldan veya laparoskopi yardımı ile vajinal yoldan yapılabilir.

Histerosalpingografi (HSG). Rahimin içine rahim ağzı kanalı yoluyla özel bir ilaç verilip röntgen çekilerek rahim iç boşluğunun sınırları ve yumurtalık kanallarının açık olup olmadığının gözlenmesidir.

Histeroskopi. Rahim iç tabakasının görülebilmesi için histeroskop adı verilen ışıklı optik tüpün rahim ağzından rahim içine sokulmasıdır. Histeroskopi görerek tanı koyma dışında istenilen alandan biyopsi alınması ve bir sorunun görülerek tedavi edilmesi için de kullanılabilir.

Histeroskopik sterilizasyon. (Histeroscopic sterilization) Yumurtalık kanallarının rahim ile tamsının kesilmesi için histeroskopi ile rahim uçlarının yakılmasıdır. Bu yolla tıkanan yumurtalık kanllarına sperm geçmediği gibi kanallardan da rahime döllenmiş yumurta geçemez.

Histoloji. (Histology) Dokubilim.

Histoplasmozis. (Histoplasmosis) Bir çeşit mantar hastalığı.

HIV. (AIDS virüsü – insan bağışıklık yetmezliği virüsü) AIDS hastalığına yol açan virüs. Bu virüs vücuttaki bağışıklık hücrelerine saldırarak bağışıklığın bozulması ile karakterize bağışıklık yetmezliği sendromu hastalığına neden olur.

Homeopati. Sağlıklı birinde rahatsızlıklara yol açan maddelerin hasta bir kişideki semptomları iyileştirmek için kullanıldığı bir yaklaşım.

Homojen. (Homogeneous) Benzer özellikte, tekdüze.

Hordeolum, arpacık. (Hordeolum) Arpacık.

Hormonlar. Hipofiz, tiroid, böbrek üstü bezi veya yumurtalık gibi bir organ tarafından kana salgılanıp hedef organlarına taşındıktan sonra belli görevleri yerine getiren biyokimyasal maddelerdir. Kadın üreme organlarının fonksiyonunu kontrol eden östrojen bu maddelere örnek gösterilebilir.

HPV. (İnsan siğil virüsü) Kimi cinsel organda siğiller, kimi rahim ağzında, dış cinsel organda, vajinada, peniste, anüste veya boğazda kansere neden olabilen bir virüs grubu.

Hücre. İnsan vücudu ve dokularının en küçük birimleridir.

İ

IU (İnteransyonel ünite). Enternasyonel birim; bir ölçü birimi.

İç Kulak. Kulakta, hareketi saptayan kısım (yarıdairesel kanallar). İşitsel sinir aracılığıyla beyne sesle ilgili enformasyon gönderir.

İçerik, kapsam. (Ingredient) içerik.

İdame. (Maintaince) İdame, devam ettirme.

İdrar retansiyonu. (Urine retention) İdrar yapamama, işeme zorluğu.

İdrar yolları enfeksiyonu. İdrar yollarında görülen ve mesaneye ve/veya böbreklere sıçrayabilen enfeksiyon. Özelliği, sık idrara çıkma ihtiyacı, idrara çıkarken şiddetli yanma hissi, idrarda kan ya da irin görülmesi ve kimi zaman da bel ağrısıdır.

İdrar yolu. İdrarın vücudu terk etme noktası.

İdrara çıkma. Vücuttaki sıvı atığı atma.

İdyopatik. (Idipathic) Sebebi bilinmeyen.

İhtiva eden. (Contain) İçeren, kapsayan.

İltihap. (Inflammation) Yangı.

İmmatür. (Immature) Olgunlaşmamış.

İmmun. (Immune) Bağışık.

İmmun globulin. (Immunoglobulin) Vücutta bulunan bağışıklık proteini.

İmmün sistem. (Immune system) Bağışıklık sistemi.

İmmün yanıt. (Immune response) Bağışıklık yanıtı.

İmmünomodülatör. (Immunomodulator) Bağışıklık düzenleyen.

İmmünosüpresif. (Immunospressive) Bağışıklık sistemini baskılayan.

İmmünoterapi. (Immunotherapy) Bağışıklık tedavisi.

İmpetigo. (Impetigo vulgaris) Derinin bulaşıcı yüzeysel mikrobik enfeksiyonu.

İmplant. Doğal yeri dışında yerleşen hücre yamalarıdır.

İmplantasyon. Döllenen yumurtanın rahim iç tabakasına gömülmesi. Yumurta burada doğuma kadar besin ve oksijen alacak ve korunacaktır. Bazen embriyo rahim iç tabakasından başka bir yere, mesela fallop tüplerine yerleşir. Bu duruma dış gebelik denir.

İmpotens. (Impotence) Cinsel güçsüz­lük, iktidarsızlık.

İn vitro. (in vitro) Laboratuar ortamında.

İn vivo. (in vivo) Canlı varlıkta, vücutta.

İnaktif. (Inactive) Etkisiz.

İndükleyici. (Inducer) Uyarıcı.

İnfant. (Infant) Bebek. 0-1 yaş.

İnfertilite. İnfertilite kadın veya erkekte organ veya organların işlevine dair bir hastalık nedeniyle canlı bir gebelik oluşturmanın mümkün olamaması durumudur. Bir çifti infertil olarak tetkik ve tedavilere almadan önce kendiliğinden gebe kalmaları için 1 yıl beklemek gerekir. Ancak yaş ve bazı hastalıklar nedeniyle bu süre daha kısa tutulabilir.

İnfiltrasyon. (Infiltration) Sızma.

İnfluks. (Influx) İçeri akma.

İnguinal. (Inguinal) Kasığa ait.

İnhibe etmek. (to inhibit) Engellemek, önlemek, bastırmak.

İnkontinans. (Incontinence) Tutamama, kaçırma.

İnkoordinasyon. (Incoordination) Eş güdüm(koordinasyon) bozulması.

İnkübasyon. (Incubation) Kuluçka.

İnsan Menopozal Gonadotropini. (hMG – Human Menopausal Gonadotrpin) Yumurta gelişimi uyarmak için enjeksiyon şeklinde kullanılan bir ilaç. Genellikle birden fazla yumurta gelişimine neden olur.

İnsizyon. (Incision) Cerrahi kesi.

İnsomnia. (Insomnia) Uykusuzluk.

İnstabilite. (Instability) Dayanıksızlık, kararsızlık.

İnsülin. Pankreas tarafından salgılanan ve bedenin şeker ve diğer karbonhidratları kullanımını düzenleyen hormon.

İntegrasyon. (Integration) Bütünleşme.

İnterdigital. (Interdigital) Parmak arası.

İnterselüler. (Intercellular) Hücreler arası.

İntersitisyel nefrit. (Interstitium nefrit) İştahsızlık, aşırı susama, kusma ile seyreden böbrek iltihabı.

İnterstisyum. (Interstitium) Doku aralıkları.

İntoksikasyon. (Intoxication) Zehirlenme.

İntolerans. (Intolerance) İlacın etkisine dayanıksızlık, tahammülsüzlük.

İntraabdominal. (Intraabdominal) Karın içi.

İntramüsküler. (Intramuscular) Kas içi.

İntraoküler basınç. (Intraocular pressure) Göz içi basıncı.

İntraoperatif. (Intraoperative) Ameliyat sırasında.

İntraselüler. (Intracellular) Hücre içi.

İntrauterin. (Intrauterine) Rahim içi.

İntravenöz. (Intravenous) toplardamar (ven) içi.

İntravezikal. (Intravesical, endovesical) Mesane içi.

İntussusepsiyon. (Intussusception) Bağırsak düğümlenmesi.

İnvaziv. (Invasive) Yayılmacı, girişimsel.

İrigasyon. (Irrigation) Yıkama.

İris. (Iris) Gözün renkli kısmı.

İrkilme refleksi. Yüksek sesli ve beklenmedik bir ses duyduğunda bebeğin göz kırpması ya da sıçraması.

İritabilite. (Irritability) Uyaranlara karşı aşırı duyarlı olma durumu, tepki gösterme yeteneği.

İritasyon. (Irritation) Tahriş.

İrreverzibl. (Irreversible) Geri dönüşümsüz.

İtrah. (Excretion) Atılma.

İtrah etmek. (Excretion) Vücuttan dışarı atmak.

J

Jeneralize. (Generalized) Yaygın, genel.

Jenerasyon. (Generation) Kuşak, nesil.

Jinekolojik. (Gynecologic) Kadın hastalıkları ile ilgili.

Jinekomasti. (Gynecomasti) Erkekte meme büyümesi.

Jüvenil. (Juvenile) Genç.

K

Kabızlık. Bağırsak faaliyetlerinin seyrek ve zor olması.

Kalp hastalıkları. Kalp ve damar hastalıkları.

Kalp tüpleri. Embriyonda, daha sonra primitif kalbi oluşturacak kanallar.

Kalp yetmezliği. (Cardiac failure/heart failure) Kalp yetmezliği .

Kalsifikasyon. Kıkırdağın yerine kemik geçmesi süreci, osifikasyon da denir.

Kan adaları. Bebeğin ilk kırmızı kan hücrelerini meydana getiren hücre grupları.

Kandidemi. (Candidemia) Kanda kandida türü mantarlara ait hücrelerin bulunması durumu.

Kandidiyaz. (Candidiasis) Kandidiazis. Mantar enfeksiyonu veya moniliazis olarak da adlandırılan bu enfeksiyon, vajinada normalde de bulunan kandida mantarlarının sayısının çok armasına bağlı olarak gelişir.

Kandidüri. (Candiduria) İdrarda kandida cinsi mantar bulunması.

Kantitatif. (Quantitive) Miktarla ilgili.

Kantite. (Quantity) Miktar.

Karaciğer. Safra salgılayan ve gıdaları, kullanılabilecek besin maddeleri haline dönüştüren organ.

Karbonhidratlar. Beden tarafından enerji elde etmek için kullanılan şeker, nişasta gibi bileşikler.

Kardiyak. (Cardiac) Kalbe ait, kalple ilgili.

Kardiyovasküler hastalık. (Cardiovascular disease) Kalp ve damarlar hastalıkları.

Kardiyovasküler sistem. (Cardiovascular system) Kalbi ve kan damarlarını kapsayan sistem.

Kaşınma. (Itching) Kaşınma.

Katarakt. (Cataract) Göze perde inmesi .

Kazanılmış. (Acquired) Kazanılmış.

Keçelenme. (Numbnesss) Keçelenme.

Kemik iliği. Kavitelerin içindeki yumuşak doku ve kemiklerin süngerimsi kısımları.

Kemik kaybı. (Osteoporoz) Kemikteki kalsiyum ve proteinin kademeli bir şekilde kaybolması sonucu kemiğin daha kırılgan hale gelmesi.

Kemoterapi. Kanserde ilaç tedavisi.

Keratit. (Keratitis) Gözün saydam cisminin (kornea) iltihabı.

Kıkırdak. Kemiğe dönüşen yumuşak doku.

Kıl folikülleri. Kılların büyüdüğü küçük boşluk ya da kese.

Kılcal damarlar. Vücuttaki en ince kan damarları.

Kırıklık. (Malaise) Kırgınlık, halsizlik.

Kırmızı kan hücreleri. Kanda bulunan ve diğer hücrelere oksijen taşınmasından sorumlu hücreler.

Kızlık zarı. Vajinanın hemen içinde ince bir zar kıvrımı.

Kistik fibroz. (Cystic fibrosis) Akciğer, böbrek veya pankreasta bozukluğa neden olan kalıtımsal bir hastalık.

Kilogram (kg). Ağırlık ve kütle ölçüm birimi. 1.000 grama denktir.

Klamidyal Enfeksiyon. (Chlamidial infection) Pelvik infilamatuar hastalığa ve infertiliteye neden olan cinsel yolla geçen hastalık etkeni, bakteri.

Klasifikasyon. (Classification) Sınıflandırma.

Klerens. (Clearance) Temizlenme.

Klindamisin. (Clindamycine) Bakteriyel vajinoz başta olmak üzere farklı enfeksiyonların da tedavisinde kullanılabilen bir antibiyotik.

Klitoris. Dişi dış genital organlardaki hassas bölge.

Klomifen Sitrat. Kadınlarda yumurtlamayı uyarmak için kullanılan antiöstrojen etkili bir ilaçtır. Kısırlık sorunu olan erkeklerde de bazen testosteron üretimini ve sperm sayısını artırmak için kullanılır.

Klomifen Sitrat Uyarma Testi (CCCT). Yumurtalıklardaki yumurta rezervinin belirlenmesi için adetin 5-9. günleri arasında klomifen sitrat verilerek 3 ve 9. günlerindeki FSH düzeylerine bakılan testtir.

Klorür. (Chloride) Klorür.

Koagülasyon. (Coagulation) Kanın pıhtılaşması.

Kognitif bozukluk. (Cognitive disorder) Zihinsel işlevlerde bozukluk.

Kolelitiyazis. (Cholelithiasis) Safra kesesi taşı.

Kolesistit. (Cholecystitis) Safra kesesi iltihabı.

Kolestatik sarılık. (Cholestatic icterus) safra kanallarından atılım bozukluğuna bağlı sarılık.

Kolestaz. (Cholestasis) Safra akışının yavaşlaması veya durması.

Kolestrol. Bazı gıdalarda bulunan yağlı madde; büyük miktarlarda kolestrol ya da kötü kolestrol metabolizması, damarların tıkanmasına neden olabilir.

Kolit. (Colitis) Kalın bağırsak iltihabı.

Kolostrum. Gerçek süt üretimi başlamadan önce göğüslerden salgılanan sıvı.

Kolposkopi. Kolposkop adı verilen bir büyütücü alet ile serviks, vulva ve vajinanın incelenmesidir.

Kombinasyon. (Combination) Birlikte kullanım.

Kombine. (Combined) Birleşik.

Komorbidite. (Comorbidity) İki hastalığın beraber bulunması.

Kompartıman. (Comparment) Bölme.

Kompensatuvar. (Compensatory) Dengeleyici.

Komplikasyon. (Complication) Hastalıkla birlikte ortaya çıkan rahatsızlıklar.

Kompozisyon. (Composition) Bileşim.

Kondüksiyon. (Conduction) İletim.

Konfüzyon. (Confusion) Zihin karışıklığı.

Konizasyon. Serviksten koni şeklinde bir parçanın çıkarıldığı cerrahi işlemdir.

Konjenital. (Congenital) Doğumsal, doğuştan.

Konjestif kalp yetersizliği. (Congestive heart failure) Kalp yetersizliğine bağlı olarak solunum yetmezliği, ödem, karaciğerde büyüme ile belirgin hastalık.

Konjonktivit. (Conjunctivitis) Bir çeşit göz iltihabı.

Konstipasyon. (Constipation) Kabızlık.

Kontakt dermatiti. (Contact dermatitis) Temasla ortaya çıkan deri hastalığı.

Kontaminasyon. (Contamination) Bulaşma.

Kontraksiyon. (Contraction) Kasılma.

Kontrendikasyon. (Contrindication) Kullanılmaması gerekli durum.

Kontrollü Yumurtalık Uyarımı. (KOH – Controlled Ovarian Hyperstimulation – COH) Klomifen, hMG (insan menopozal gonadotropini – human menopausal gonadotropin) veya FSH (follikül stimüle edici hormon – follicle stimulating hormone) kullanılarak birden fazla yumurta geliştirilip yumurtlanmasının sağlanması.

Koordinasyon. (Coordination) Uyum, eşgüdüm.

Koroner arter hastalığı. (Coronary artery disease) Damar sertliği nedeni ile kalp damarlarının daralması.

Korpus Luteum. Sarı cisim olarak da adlandırılır. Yumurtlama sırasında yumurtasını dışarı bırakan follikülün kendi içine çökmesi ile oluşan doku kitlesidir. Korpus luteum yumurtalıkta yer alır ve östrojenin yanısıra çok miktarda progesteron salgılar. Progesteron, östrojen ile kalınlaştırılmış olan rahim iç tabakasını embriyoyu kabul etmeye ve dolayısıyla gebeliğe hazırlar.

Koryon villi. Plasentanın iç yüzeyinin bir kısmı.

Koryon villus biyopsisi (CVS). Prenatal tanı testi. Birinci trimesterde bebeğin sağlığını ve iyi olup olmadığını değerlendirmek için koryondan yani plasentanın iç yüzeyinden ufak bir parça analiz edilmek üzere alınır.

Kreatinin. (Creatinine, Cr) Böbrek fonksiyonlarını izlemek için kullanılan bir madde.

Krioterapi. (Soğuk koter) Dokunun tahrip edilmesi için kullanılan bir dondurma tekniğidir.

Kriptokokkoz. (Cryptococcosis) Kriptokokkoz. Bir tür mantar hastalığı.

Kritik dönem. Bir organ ya da sistemin en hızlı geliştiği zaman.

Kromatopsi. Farklı renk tonlarını ayırt edememe.

Kromomikoz. (Chromomycosis) Kromomikoz. Bir tür mantar hastalığı.

Kromozomlar. Hücre çekirdeği içinde yerleşmiş bulunan ve genetik materyelin kalıtımla geçmesini sağlayan çomak şeklinde oluşumlardır. İnsanda 23 çift (46 adet) kromozom bulunur. Kromozomlardan iki tanesi cinsiyet kromozomlarıdır. X ve Y olarak adlandırılır. Normal olarak erkeklerde bir X ve bir Y kromozomu var iken kadınlarda iki tane X kromozomu bulunur.

Kronik. (Chronic) Süregelen, uzun süren.

Kuadrivalen.(tetravalent) Dört değerliğe sahip.

Kulak çınlaması. (Tinnitus) Kulak çınlaması.

Kulak kanalı. Dış kulaktan kulak zarına uzanan kanal.

Kuru keratokonjunktivitit. (Keratoconjunctivitis sicca) Kuru göz.

Kütanöz. (Cutaneous) Deriyle ilgili.

L

Laktasyonel anemore yöntemi. Emziren kadınlarda yumurtlama olmayacağı gerçeğine dayalı doğal ve geçici bir doğum kontrol yöntemidir.

Lanugo. Bazı yenidoğanların omuz, alın ve boyunlarında bulunan geçici ince tüyler.

Laparoskop. (Laparoscope) Karın içi organları görerek tanı koymak için genellikle göbek deliğinden karın içine sokulan ışıklı, ince, teleskop benzeri alet. Bazen daha detaylı görüntülemek ve bazı hastalıkları cerrahi olarak tedavi edebilmek için karına küçük delikler açılıp başka aletler de yerleştirilebilir. Laparoskop hem tanı, hem tedavi için kullanılan bir cerrahi araçtır.

Laparoskopi. (L/S – Laparoscopy) Karın içi organları görerek tanı koymak için göbek deliğinden karın içine laparoskopun sokulması ile yapılan cerrahi işlemdir. Bu işlem sırasında bazen görülen aksaklıklar düzeltilebilir. Örneğin karın içi yapışıklıklar giderilebilir, tıkalı yumurtalık kanalları açılmaya çalışılabilir.

Laparotomi. Karın duvarının kesilmesi ile yapılan büyük cerrahi işlemlerdir.

Larenjit. (Laryngitis) Gırtlak iltihabı.

Larinks. (Larrynx) Ses kutusu. Ses tellerini içerir. Gırtlak.

LDL kolestrol. Damarlarda plak oluşumuna neden olan kötü kolestrol. HDL ise kalbe yararlı iyi kolestroldür.

Lekelenme. Hafif, mensturasyona benzer kanama.

Lenfatik sistem. Bedendeki zararlı maddeleri süzmeye yarayan sistem; beyaz kan hücrelerini yani lenfositleri de üretir.

Letarji. (Lethargy) Halsizlik.

Lezyon. (Lesion) Bozukluk, hasar. Normal anatominin anormallikleridir. Yapışıklık, polip ve myomlar lezyon örnekleridir.

LH Piki. Hipofiz tarafından bir defada fazla miktarda LH hormonunun salgılanmasıdır. Bu pik, yumurtlamanın olmasını uyarır.

Libido. (Libido) Cinsel istek.

Lif. Bağırsakların sağlıklı olmasına yardımcı sindirilemeyen bitkisel maddeler.

Linea alba. Karındaki rektus kasları arasındaki beyaz çizgi.

Linea nigra. Linea albanın pigmentleşmiş şekli.

Lockjaw tipi reaksiyon. (Lockjaw) Çene kitlenmesi.

Lohusalık. (Postpartum) Doğumdan sonraki birkaç hafta ya da aya verilen isim.

Lokal. (Local) Lokal, bölgesel.

Lokal anestezi. (Local anesthesia) Vücudun bir bölgesindeki acıyı önlemek için ilaç kullanılması.

Lokalizasyon. (Localization) Yerleşim.

Lokalize. (Localized) Yerleşik.

Loop Elektrocerrahi Eksizyon Prosedürü. (LEEP) Serviksin anormal dokusunun elektrikli ince tel ile çıkarılmasıdır.

Lökopeni. (Leucokopenia) Akyuvar sayısında azalma.

Lökore. Hamilelikte vajinadan gelen kalın, beyazımsı akıntı.

Lökosit. (Leucocyte) Akyuvar.

Lökositoz. (Leucocytosis) Akyuvar sayısında artış.

Lösemi. Kan hücrelerinin kanseri.

Lupus. Eklem, der, böbrek, akciğer, kalp ve beyinde hasara neden olabilen bir otoimmün hastalık.

Lupus eritematozus. (Lupus erythematosus, LE) Ciltte pullanmayla kendini gösteren bir hastalık.

Luteinleştirici hormon. (Luteinizing hormone, LH) Luteinleştirici hormon. Adet döngüsünde yer alan bir hormon.

Lyme hastalığı. (Lyme disease) Kene yoluyla bulaşan bir hastalık.

M

Madde. (Substance) Madde.

Magnezyum. Önemli bir mineral.

Maksimum. (Maximum) En yüksek.

Maküler ödem. (Macular edema) Gözün arka tarafında şişme.

Makülopapüler. (Maculopapular) Deriden hafif kabarık.

Malabsorpsiyon. (Malabsorption) Bağırsaklardan emilim bozukluğu.

Malarya (Sıtma). (Malaria) Sıtma.

Malformasyon. (Malformation) Organ veya dokudaki yapısal bozukluk.

Malign, habis. (Malignant) Habis. Kötü huylu.

Mani. (Mani) Taşkınlık nöbeti.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR – MRI – Magnetic Resonance Imaging). Özel yüksek enerjili radyo dalgalarının emilmesi ile çalışan bir görünteme yöntemidir. Radyasyon kullanılmadan yapılan bu görüntüleme dokunun yaydığı enerjiden yola çıkarak oldukça düzgün iç organ görüntüleri oluşturur.

Matürasyon. (Maturation) Olgunlaşma.

Medikal. (Medical) Tıbbi.

Mediyatör. (Mediator) Aracı.

Mekonyum. Doğumda bebeğin bağırsaklarında bulunan atık madde.

Melanin. Beden dokularına pigment sağlayan madde.

Melena. (Melena) Kanamaya bağlı katran renkli dışkı.

Membran. (Membrane) Zar.

Meme bezleri. Göğüslerde süt üreten dokular.

Meme hattı. Kol altından kasıkların üzerine uzanan ve üzerinde meme ucu ya da göğüslerin meydana gelebileceği hat.

Menenjit. (Meningitis) Beyin zarı iltihabı.

Menopoz. (Menopause) Adetten kesilme. Yumurtalık işlevi ve adet döngüsünün doğal olarak kesilmesidir. Bilindik bir şekilde 42-56 yaşları arasında ve ortalama 51 yaşında yumurtaların tükenmesi ile yumurtlamanın ve östrojen üretiminin durması sonucu ortaya çıkar. Bir yıl süre ile hiç adet kanaması olmadığında son görülen adetin menopoz olduğu söylenebilir.

Menoraji. Zamanında düzenli fakat artmış miktarda adet kanamasıdır. Kanama miktar (80 ml’den fazla) veya süre (7 günden uzun) olarak artmış olabilir.

Menstrüasyon. (Menstruation) Adet görme.

Menstrüel siklus. (Menstrual cycle) Adet döngüsü.

Mental. mental zihinsel

Mesane. Böbreklerden çıkan idrarı depolayan kese.

Metabolizma. Gıdayı enerjiye çevirme işlemi.

Metastaz. (Metastasis) Yayılma

Metod. (Method) Yöntem

Metotreksat. Dış gebelik hastalarında ameliyat etmeksizin gebelik dokularını yok etmek maksadıyla kullanılan ilaç.

Metronidazol. Trikomoniazis ve bakteriyel vajinoz başta olmak üzere farklı enfeksiyonların tedavisinde kullanılabilen bir antibiyotik.

Metroraji. (Metrorrhagia) Adet dışı görülen kanama

Mevsimsel alerjik rinit. (Hay fever) Saman nezlesi

Mezoderm. Gelişip kasları, kemikleri ve dolaşım sistemini oluştran embriyonik doku katmanı.

Mide. Yemek borusundan gıdaları alarak, proteinler ile yağları işlemeye başlayan organ.

Midriyatik. (Mydriatic) Göz bebeği genişlemesine neden olan.

Midriyazis. (Mydriasis) Göz bebeği genişlemesi.

Mikrocerrahi. Mikroskop altında, hassas yöntem ve ince dikişlerle yapılan operasyondur. Kadınlarda tüplerin ameliyatları, erkeklerde sperm kanallarının düzeltilmesi mikrocerrahi yöntemle yapılmalıdır.

Mikrogram. (Mcg) Ağırlık ve kütle ölçüm birimi; gramın milyonda birine eşittir.

Miktürasyon. (Micturation) İşeme, idrar yapma.

Miligram (mg). Ağırlık ve kütle ölçü birimi, bir gramın binde birine eşittir.

Milimetre (mm). Bir ölçü birimi.

Mineral. Doğada bulunan inorganik maddeler; eser miktardaki mineraller vücudun sağlıklı ve normal işeleyişini sürdürmesini sağlar.

Minilaparotomi. (Minilaparotomy) Sterilizasyon işlemde yumurta kanallarının kapatılması için kullanılan karın bölgesine yapılan küçük kesi.

Minimum. (Minimum) En düşük.

Mini-stroke. Mini felç.

Minör. (Minor) Daha küçük, daha az.

Miyalji. (Myalgia) Kas ağrısı.

Miyastenia Gravis. (Myastenia Gravis) Miyastenia gravis. Bir tür kas güçsüzlüğü hastalığı.

Miyelinizasyon. Miyelin ile sinir liflerini kaplama işlemi. Miyelin, sinir sistemi iletimini hızlandıran yağlı bir maddedir.

Miyokart infarktüsü. (Myocardial infarction) Kalp krizi.

Miyoklonus. (Myoclonus) Bir kas ya da kas grubunun ani ve kısa süreli kasılmalar.

Miyopati. (Myopathy) Kas hastalığı.

Miyozit. (Myositis) Kas iltihabı.

Mobilizasyon. (Mobilization) Çözülme. Kemikten kalsiyum çözülümü. Hareketlenme.

Molding. Doğum sırasında bebeğin kafatası kemiklerinin geçici olarak üstüste gelmesi.

Moniliyaz. (Moniliasis) Pamukçuk .

Monovalan. (Monovalent) Tek değerlikli.

Montgomery kabarcıkları. Areola üzerinde bulunan ve gebelikte genişleyen yağ taşıyan bezler.

Morbidite. (Morbidity) Hastalığa yol açma oranı.

Morfoloji. (Şekil) Spermin şekil ve yapısıdır. Spermlerin en az %30’u ovoid bir baş ve kıvrımlı bir kuyruğa sahip olmalıdır.

Mortalite. (Mortality) Hastalığa bağlı ölüm oranı.

Motilite. (Hareketlilik) Hareketli spermlerin oranıdır. En az %50’si hızlı ileri hareketli olmalıdır.

Mukus kitlesi. Geçici olarak gebelikte servikal kanalı kapatan salgı.

Multipl miyelom. Kemik iliğinde gelişen bir tür kanser.

Mutad. (Familiar) Alışılmış.

Myomektomi. Myomların rahimden cerrahi olarak çıkarılmasıdır.

Myom. (Leiomyom, Fibroid) Rahim kas dokusunun iyi huylu urlarıdır. Düzensiz adet kanamasına neden olabilir.

N

Narkotik analjezik. (Narcotic analgesic) Narkotik ağrı kesici .

Natriürez. (Natriuresis) Sodyumun idrar ile atılımı.

Nefes borusu. Larinksten bronşlara (havanın akciğere geçmesini sağlayan iki bölme) uzanan tüp. Trakea da denir.

Nefrit. (Nephritis) Böbrek iltihabı.

Nefron. Böbreklerde bulunan atık maddeleri izleyen hücreler.

Nefrotoksik. (Nephrotoxic) Böbrekler üzerinde zararlı etkili.

Neonatal. (Neonatal) Yenidoğan.

Nevrit. (Neuritis) Sinir iltihabı.

Nistagmus, oküler ataksi. (Nystagmus, ocular ataxia) Gözün istemsiz, hızlı ve ritmik hareketleri, göz titremesi.

NMS (nöroleptik malignant sendrom) (Neuroleptic malignant syndrome) Vücut ısısındaki yükselme, bilinç düzeyindeki değişim ve kaslarda sertleşme ile ortaya çıkan durum.

Nodül, nod. (Nodule, node) Beze. Cilt veya mukoza altına yerleşmiş düğüm benzeri oluşumlardır.

Noktüri. (Nocturia) Gece sık idrara çıkma.

Noktürnal. (Nocturnal) Geceye ait, gece ortaya çıkan.

Non steroidal anti enflamatuar. (Nonsteroid antiinflamatuar) Ağrı, ateş ve iltihaba etkili.

Nonoxynol-9. Spermleri etkisiz hale getiren bir kimyasal. Çoğu spermisidde bulunur.

Notokord. Omurga yani vertaberaya dönüşecek hücreler.

Nöropati. (Neuropathy) Sinirlerde herhangi bir nedenle görülen bozukluklar-duyu kaybı.

Nöropatik ağrı. (Neuropathic pain) Sinir hasarıyla oluşan ağrı.

Nötralizasyon, nötralleştirme. (Neutralization) Etkisizleşme; etkisizleştirme.

Nötrofil. (Neutrophile) Bir çeşit kan hücresi.

Nötropeni. (Neutropenia) Kandaki parçalı hücre sayısında azalma.

Numune. (Sample) Örnek.

Nükleolus. (Nucleolus) Çekirdekçik.

Nükleus. (Cell nucleus) Çekirdek; hücre çekirdeği.

Nüks rölaps. (Relapse, recurrence) Yeniden ortaya çıkması, nüks etme.

Nütrisyon. (Nutrion) Beslenme.

O

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB). (Obsessive compulsive disorder) Takıntılı davranışlar.

Obstetik sandalye. Oturur konumda doğuma başlayan kadına destek vermek amacıyla tasarlanmış sandalye.

Oksitosin. Rahim kasılmalarını uyaran hormon.

Olası, muhtemel. (Possible) Olası, muhtemel.

Olasılık. (Probability) İhtimal, olasılık.

Olasılıkla, muhtemelen. (Possibly) Olasılıkla, muhtemelen.

Omurga. Omuriliği koruyan kemikler.

Omurilik. Sinir sisteminde, beyin ile bedenin geri kalanındaki sinirler arasındaki bağlantıyı kuran kısım.

Onikomikozis. (Onychomycosis) Tırnaklardaki mantar hastalığı.

Onkojenik. (Oncogenic) Tümör oluşumuna yol açan.

Oosit. Dişi cinsiyet hücresi. Yumurta.

Opalesan. (Opalescent) Saydam olmama.

Opioit. (Opioid) Afyon benzeri.

Orak hücreli anemi. (Sickle cell anemia) Orak hücreli anemi. Bir tür kansızlık.

Oral. (Oral) Ağızdan, ağız yoluyla.

Oral damla. (Oral drops) Ağız yoluyla alınan damla.

Orijin. (Origin) Köken, kaynak.

Orofaringeal. (Oropharyngeal) Ağız ve yutağa ait.

Orta beyin. Beynin orta kısmı.

Osteoartrit. (Osteoarthritis) Kireçlenme.

Osteomiyelit. (Osteomyelitis) Kemik iltihabı.

Otoimmün. (Otoimmune) Otoimmün. Vücudun kendi hücrelerine karşı antikor oluşturma durumu.

Otonomik sinir sistemi. Omurilik boyunca uzanan ve iç organlar ile iç salgı bezlerine sinyal gönderen nöron dizisi.

Ovaryum. (Over – Ovarium) Yumurtalık. Yumurtaları taşıyan, östrojen ve progesteron üreten dişi üreme organı. Rahimin he iki yanında, iki tane bulunur.

Ovulasyon İndüksiyonu. (Superovulation) Gebelik oluşmasını kolaylaştırmak için yumurtalıkların yumurta büyütmesini uyaran ilaçlar ile daha fazla yumurta üretmek için zorlanmasıdır.

Ovum. (Ovum) Yumurta.

Ödem. Dokularda, şişmeye neden olan sıvı toplanması.

Öfori. (Euphoria) Neşe, güven, güçlülük gibi duyguların aşırı şekilde bulunması.

Ön beyin. Serebral korteks ve limbik sistemi içeren beyindeki en ön kısım.

Örs kemiği. Orta kulaktaki üç kemikten biri.

Östradiol. Yumurtalığın follikül hücrelerinde üretilen ana östrojen tipidir.

Östrojen. (Estrogen) Kadında temel olarak yumurtalık tarafından üretilen ve kadın üreme yapılarının olgunlaşması ve korunması için gerekli hormon; hamilelikte de rol oynar. Kadın ikincil cinsiyet karakterlerinin oluşmasından sorumludur. Adet döngüsünün ilk yarısında salgılanan östrojenler rahim iç tabakasını kalınlaştırarak yumurtlama sonrası döllenerek gelebilecek embriyonun yerleşebileceği uygun ortam oluşturur. Östrojenler aynı zamanda kemik gelişimini uyarır. Erkeklerde de üretilen testosteronun yağ dokusunda dönüşümü ile az miktarda üretilebilir. Temel iki östrojen östradiol ve östrondur.

Özofajit. (Esophagitis) Yemek borusu iltihabı.

P

Palpitasyon. (Palpitation) Çarpıntı.

Pankreas. İnsülin salgılayan ve bağırsaklara sindirim sıvısı salan organ.

Pankreas tomurcukları. Embriyonda daha sonra pankreasa dönüşecek minik çıkıntılar.

Pankreatit. (Pancreatitis) Pankreas iltihabı .

Pansitopeni. (Pancytopenia) Kandaki tüm hücrelerde azalma.

Pantotenik asit. B5 vitamini.

Pap smear testi. (Pap test, Papanicolaou test, Pap veya Papanicolaou smear, smear test) Rahim ağzından alınan sürüntüde rahim ağzı ve vajinadan dökülen hücrelerin alınarak mikroskop ile incelendiği kanser tarama yöntemi.

Papül. (Papule) Kabartı.

Papüler. (Papular) Kabartılardan oluşan.

Parakoksidiyomikoz. (Paracoccidioidomycosis) Bir çeşit mantar hastalığı.

Parazit. (Parasite) Parazit, asalak.

Parestezi. (Paresthesia) Uyuşma.

Parkinson hastalığı. (Parkinson’s disease) Parkinson hastalığı

Parmak zerrecikleri. El tabakasında ileride meydana gelecek parmakların yerini gösteren kabartılar.

Paronişi. (Paronychia) Dolama.

Parosmi. (Parosmia) Olmayan bir kokuyu hissetme.

Partikül. (Particule) Parçacık.

Pasif. (Passive) Pasif.

Pediyatrik. (Junior) Çocuklar için.

Pelvik muayene. Kadın üreme organlarının fiziksel muayenesi.

Pelvis kemiği. (Pelvis bone) Leğen kemiği.

Penis. Bedenden sperm ve idrar çıkarabilen erkek cinsiyet organı.

Perifer. (Periphery) Merkezden uzak.

Periorbital ödem. (Periorbital oedema) Göz çevresinde oluşan şişlik.

Periton. Karın içini kaplayan ince cilt.

Peritonit. (Peritonitis) Karın zarı iltihabı.

Permeabilite. (Permeability) Geçirgenlik.

Peteşi. (Petechiae) Nokta şeklindeki deri altı kanamaları.

Pigment. Bedenin saçlar, deri ve göz irisi başta olmak üzere dokulara renk vemekte kullandığı madde.

Pitriyazis (tinea) versikolor. (Pitriazis (tinea) versicolor) Bir çeşit mantar hastalığı.

Pitüiter. (Pituitary) Hipofize ait.

Piyelonefrit. (Pyelonephritis) İdrar yolları ve böbrekte gelişen iltihap.

Piyoderma. (Pyodermatitis) İrinli deri enfeksiyonu.

Plasenta. Döllenen yumurtanın uterus içinde emplantasyonun gerçekleştiği noktada gelişen organ. Annenin kanı plasenta kanalıyla bebeğin dolaşımına girer ve bebeğe oksijen ve besin taşır.

Plasenta previa. (Placenta previa) Hamilelikte plasentanın (eş, son) normal yerleşim yerinden aşağıya yerleşimi.

Platelet, trombosit. (Platelet, thrombocyte) Trombosit. Kan pulcuğu, pıhtılaşmayı sağlayan kan hücresi.

Plazma. Kanın likit kısmı.

Pnömoni. (Pneumonia) Akciğer iltihabı.

Polen. (Pollen) Çiçek tozu.

Polidipsi. (Polydipsia) Aşırı su içme.

Polifaji. (Polyphagia) Aşırı yeme.

Polikistik over sendromu – PCOS. Yumurtalıkta oluşan kistler.Yumurtalıklardan yumurtlanamadığı için birikmiş çok sayıda küçük yumurta ve artmış androjen üretimi ile karakterize hastalıktır. Adet düzensizliği, şişmanlık, kıllanma ve kısırlık belirtilerinin yanısıra kalp hastalıkları, tansiyon ve şeker hastalığı riski artmıştır. Bulan kişilerin adı ile Stein-Leventhal hastalığı olarak da adlandırılır.

Polip. Doku yüzeyinden dışarıya bir sapla bağlı çıkıntı.

Poliüri. (Polyuria) Aşırı miktarda idrar yapma.

Porfiri. (Porphyria) Karın ağrısı ve kas kramplarına neden olan bir çeşit kalıtsal hastalık.

Postnatal. (Postnatal) Doğum sonrası.

Post-op. Ameliyat sonrası.

Postural/ ortostatik hipotansiyon. (Postural / orthostatic hypotension) Oturur ya da yatar pozisyondan ayağa kalkarken görülen kan basıncı düşüklüğü.

Postür. (Posture) Duruş.

Potasyum. Önemli bir mineral besin maddesi.

Preeklampsi. (Preeclampsia) Gebelikte kan basıncı artışı, idrarda protein bulunması ve vücudun su tutmasıyla seyreden hastalık.

Prekürsör. (Precursor) Öncül.

Premalign. (Premalign) Kansere dönüşme oranı yüksek olan.

Prematür. (Premature) Erken olan.

Prematüre ejakülasyon. Erken boşalma.

Premenstrüel disforik bozukluğu. (Premenstrüel dysphoric disorder) Adet öncesi dönemde görülen sinirlilik hali.

Prenatal. (Prenatal) Doğum öncesi.

Presör amin. (Pressor amine) Kan basıncını yükselten bir madde.

Priapism. (Priapizm) Erkeklerdeki uzun süreli ağrılı sertleşme.

Prick testi. (Prick test) Bir tür alerji testi.

Primer. (Primary) Birincil, ilk.

Primer kemikleşme merkezleri. Uzun kemiklerin içinde bulunan ve kıkırdakların kemikleşmesini yöneten merkezler.

Primitif. (Primitive) İlkel.

Primitif şerit. Embriyonun sırtında uzunlamasına giden sütümsü görünümde hücre şeridi; sonunda sinir sistemi ve omuriliğe dönüşecektir.

Profilaksi. (Prophylaxis) Koruma.

Progesteron. Dişi tarafından üretilen ve hamileliğin yerleşmesi ve sürdürülmesi için gerekli hormon. Adet döngüsünün luteal faz da denilen ikinci yarısında yumurtalık içindeki korpus luteumdan (sarı cisimcik) salgılanır. Bu hormon, rahime bir embriyonun yerleşmesi ile gebelik oluşumuna yardımcı olduğu gibi gebelik olmadığı durumlarda rahim iç tabakasının düzgünce dökülmesi ile adet olmayı da sağlar. Adet zamanı öncesinde seviyesi düşen progesteron, gebelk olduğu taktirde düşmez, yüksek kalır.

Progestinler (Gestagenler, Progestasyonel Hormonlar). Progesteron etkisini taklit eden sentetik ilaçlar.

Progresyon. (Progression) İlerleme.

Prolaktin. (Prolactin) Doğum sonrası süt üretimini uyarmak ve devam ettirmek için hipofiz bezinden salgılanan hormondur. Aşırı yükseldiği durumlarda adet kanamalarında düzensizlik, adet olmama, hatta memeden süt benzeri sıvı gelmesine neden olabilir.

Prolaktin İnhibe Edici Faktör. (PIF – Prolactin Inhibiting Factor) Prolaktin salgılanmasını durduran hormon.

Prostaglandin. Hormon benzeri kimyasal maddelerdir. Rahim kaslarında kasılmaya yol açarak adet ağrısı oluşturur.

Prostat bezi. Erkeklerde, mesanenin altında yer alan ve idrar yolunu çevreleyen, sıvı ifraz eden bez.

Proteinüri. (Proteinuria) İdrarda protein tespit edilmesi.

Pruritus. (Pruritus) Kaşıntı.

Psikoz. (Phychosis) Bir tür ruhsal bozukluk.

Psödomembranöz kolit. (Pseudomembranous colitis) Uzun süreli antibiyotik kullanımına bağlı kanlı, sulu ishalle seyreden barsak iltihabı.

Psöriyazis, sedef hastalığı. (Psoriasis) Sedef hastalığı.

Puberte. (Puberty) Ergenlik.

Pulmoner amfizem. (Pulmoner emphysema) Akciğerlerdeki hava yollarının aşırı genişlemesi.

Pupilla dilatasyonu. (Pupillary dilatation) Göz bebeğinde genişleme.

Pupilla konstriksiyonu. (Pupillary construction) Göz bebeğinde daralma.

Püstül. (Pustula) İrinli deri kabarcığı.

Püstüler. İrinli deri kabarcıklarından oluşan.

Quickening. Anne tarafından hissedilen ilk cenin hareketi.

R

Rabdomiyoliz. (Rhabdomyolysis) İskelet kası yıkımı.

Radyofarmasötik. (Radiopharmaceutic) Teşhis amacıyla kullanılan radyoaktif işaretli bileşik.

Radyoterapi. (Radiotherapy) Kanserde ışın tedavisi.

Rahim. (Uterus) Gebelik boyunca bebeğin yerleşip içinde büyüdüğü duvarları kastan meydana gelen içi boş kadın cinsel organı. Rahimin içini endometrium denilen tabaka kaplar. Endometrium gebelik olmadığı taktirde her ay adet kanaması ile dökülür.

Rahim içi araç. (Intrauterine device) Hamileliği önlemek için uterus içine yerleştirilen ve orada bırakılan küçük bir alet.

Reaksiyon. (Reaction) Tepki , yanıt.

Referans. (Reference) Kaynak.

Refleks. Otomatik, doğuştan gelen hareket kalıpları.

Reflü. (Reflux) Geri kaçma.

Refraksiyon bozukluğu. (Refraction disorder) Gözün ışığı kırma bozukluğu.

Refrakter anemi. (Refractory anemia) İnatçı anemi.

Regresyon. (Regression) Gerileme.

Rejeksiyon, ret. (Rejection) Ret.

Rektal hemoraji. (Rectal hemorrhagia) Dışkıda ve dışkı bölgesinde kanama.

Relaksin. Kalçayı belkemiğine bağlayan eklemleri gevşeterek çocuk doğurmayı kolaylaştıran bir hormon.

Remisyon. (Remisyon) Hastalığın tüm ya da bazı belirtilerinin kaybolması.

Renal. (Renal) Böbreğe ilişkin.

Renal diyaliz. (Renal dialysis) Böbrek yoluyla kan temizleme.

Resesif. (Recessive) Çekinik, baskın olmayan.

Respiratuvar. (Respiratory) Solunumla ilgili.

Retina. retina Gözün ağ tabakası Gözde ışık görüntülerini optik sinire ve oradan da beyine aktaran hücrelerin bulunduğu kısım.

Retinit. (Retinitis) Retina iltihabı.

Retrovert Uterus. Geriye doğru dönük rahim. Sağlıklı kadınlarda da %10 oranında görülür.

Reverzibl. (Reversible) Geri dönüşümlü.

Rezistans. (Resistance) Direnç.

Rezolüsyon. (Resolution) Çözünürlük. İyileşme.

Rigor. (Rigor) Ateş yükselmeleri sırasında görülebilen ve soğuk duygusuna eşlik eden, titreme ve terleme nöbetleridir. Sertlik, katılık.

Rigor mortis. (Rigor mortis) Ölüm katılığı.

Rijidite. (Rigidity) Kasların sertleşmesi.

Rinit. (Rhinitis) Nezle.

Romatoid artrit. Eklemlerde ağrı ve şekil bozukluğuna neden olan devamlı bir hastalık.

Rubor. (Rubor) Kızarıklık.

Rüptür. (Rupture) Yırtılma.

S

Safra. Karaciğer tarafından üretilen ve hazma yardım etmek üzere ince barsağa boşaltılan sıvı.

Sakrum. Omuriliğin en alt kısmındaki omurlardır. Omurların tabanı da denir.

Salgı bezi. (Gland) Salgı bezi.

Salmonella. Gıda zehirlenmesine neden olan bakteri.

Salpingo-ooferektomi. Yumurtalık ve yumurtalık kanalının birlikte çıkarılması ameliyatıdır.

Salpingostomi. Özellikle dış gebelik ameliyatlarında uygulanan bu yöntem, yumurtalık kanalına bir kesi yapılıp dış gebeliğin bu kesiden çıkarılmasıdır. Kendiliğinden ve kısa sürede iyileşir.

Salpinjektomi. Bir veya her iki yumurtalık kanalının çıkarılması ameliyatıdır. Dış gebeliğin yeri belirlenerek tüpün bir kısmının çıkarılması işlemine parsiyel (kısmi) salpinjektomi denir. Parsiyel salpinjektomi sonrası mikrocerrahi tekinkle yumurtalık kanalının tamir edilmesi mümkündür.

Santral sinir sistemi. (Central nervous system) Merkezi sinir sistemi.

Satürasyon. (Saturation) Doygunluk.

Sedatif , yatıştırıcı. (Sedative) Yatıştırıcı, sakinleştirici.

Sefalokaudal gelişim. “Baştan ayağa” ilerleyen gelişim. kelime anlamıyla “baştan kuyruğa”.

Sekonder. (Secondary) ikincil.

Sekresyon. (Secretion) Salgı.

Seksüel. (Sexual) Cinsel.

Seksüel disfonksiyon. (Sexual dysfunction) Cinsel işlev bozukluğu.

Seksüel fonksiyon. (Sexual function) Cinsel işlev.

Selektif. (Selective) Seçici.

Semen. Erkek salgı bezlerinde (testis) üretilen sperm içeren sıvı.

Semisirkularis. İç kulakta hareketi algılayan yarım daire şeklindeki kanallar.

Semptom. (Symptom) Belirti.

Semptomatik tedavi. (Symptomatic therapy) Belirtilere yönelik tedavi.

Sendrom. (Syndrome) Sendrom. Bulgu ve belirtiler.

Senkop. (Syncope) Bayılma.

Sensitif. (Sensitive) Duyarlı.

Sensitivite. (Sensitivy) Duyarlılık.

Septisemi. (Septicemia) Bakterilerin kana geçmesi sonucunda ateş ve titremeye neden olan hastalık.

Serebellum, beyincik. (Cerebellum) Beyincik.

Serebrospinal sıvı. (Cerebrospinal fluid) Beyin omurilik sıvısı. BOS.

Serebrovasküler. (Cerebrovascular) Beyin damarları ile ilgili.

Serebrovasküler olay. (Cerebrovascular accident) Beyin damarları ile ilgili olay.

Serebrum. (Cerebrum) Beyin.

Serotonin sendromu. (Serotonin syndrome) Aşırı mutluluk hissi, sersemlik, huzursuzluk, sarhoş gibi hissetme, sıcaklık, terleme veya kas sertliği durumu.

Sersemlik. (Dizziness) Sersemlik.

Servikal biyopsi. Dokudan küçük bir parçanın çıkarılması için yapılan küçük cerrahi işlemdir. Çıkarılan parça laboratuvarda mikroskop ile incelenir.

Servikal İntraepitelial Neoplazi. (CIN) Rahim ağzında İnsan Siğil Virüs (HPV) enfeksiyonu nedeniyle anormal değişikliğe uğramış hücrelerin bulunmasıdır. CIN, 1 (düşük dereceli), 2 (ılımlı) ve 3 (yüksek dereceli) olmak üzere sınıflandırılır.

Serviks. (Cervix) Rahim ağzı. Vajinanın tepesinde yer alır ve vajinayı rahime bağlar. Rahimin alt kesiminde bulunan kanal şeklindeki dar ucudur.

Servisit. (Cervicitis) Rahim ağzı iltihabı.

Ses telleri. Larinkste bulunur, ses üretmek ve konuşmayı sağlamak için titreşirler.

Sezaryen. Bebeğin rahimden ameliyatla alınması.

Sfinkter. Vücuttaki kanal ya da açıklıkları çevreleyen halka biçimli kaslar.

Sifiliz. (Syphilis) Frengi, bel soğukluğu.

Siklus. (Cycle) Döngü.

Sindirim güçlüğü. (Indigestion) Sindirim güçlüğü.

Sinir tabakası. Ektodermdeki kalınlaşmış hücre grupları; omurilik ve beyni oluşturacaktır.

Sinuzit. (Sinusitis) Yüz kemiklerinin içindeki hava boşluklarının iltihabı.

Sinüs. Burun deliğine bağlı, havayla dolu boşluklar.

Sistemik. (Systemic) Genel, yaygın, tüm vücudu etkileyen.

Sistit. (Cystitis) İdrar kesesi (mesane) iltihabı.

Sitotoksik. (Cytotoxic) Hücre öldürücü.

Skar, nedbe. (Scar) Nedbe, iyileşme dokusu.

Skrotum. Erkeklerde testisleri içeren deri kesesi, aynı doku kızlarda dış dudak şeklini alır.

Skuamöz İntraepitelial Lezyon. (SIL) Pap smear testi ile saptanan anormal servikal hücre değişiklikleri

Sodyum. Esansiyel bir mineral besin maddesi.

Solid. (Solid) Katı.

Somitler. Embriyonun omuriliğinin her iki tarafında da yer alan hücre blokları; daha sonra baş ve gövdedeki kas ve kemiklere dönüşecekler.

Somnolans. (Somnolence) Uykululuk hali.

Sonogram. Bak. Ultrason.

Sosyal anksiyete bozukluğu. (Social anxiety disorder) Kaygı nedeniyle toplumsal faaliyetlerden kaçınmak, içine kapanıklılık hali.

Spazm. (Spasm) Kasılma.

Sperm. Erkek üreme hücresi. Kadının yumurtasını dölleyerek embriyo oluşturur. Testis tarafından üretilir.

Sperm Bağışı. Alıcının kocası dışında sperm üretimi normal olan birinden alınan sperm ile döllenmesidir.

Sperm kanalı. Spermi testislerden idrar yoluna taşıyan tüp.

Sperm Sayımı. (Spermiogram – Semen Analizi) Semenin mikroskopik olarak yapılan tetkikidir. Sperm sayısı, spermlerin şekli (morfoloji), hareketliliği (motilite) ve diğer özellikleri değerlendirilir.

Spermisidler. Spermlerin hareketini durdurarak etkisiz hale getiren kimyasallar. Doğum kontrol için vajinal jel olarak kullanıldığı gibi kondomlar da yırtılma gibi durumlarda tehlike oluşmaması için spermisid ile kaplanır.

Spesifik. (Specific) Özgül.

Spider vein. Bir merkezden yayılan parlak kırmızı damarlar.

Spiral. (Rahim İçi Araç. RİA) Hamileliğin oluşumunu önlemek maksadıyla rahim içine yerleştirilen ve orada bırakılan küçük bir alet. Aynı zamanda rahim içi cerrahisi sonrası oluşan yaranın yapışmasını önlemek için de kullanılır.

Split-virüs aşısı. (Split-virus vaccine subunit vaccine, subvirion vaccine) Bir tür aşı.

Sporotrikozis/ Schenck hastalığı. (Sporotrichosis, Schenckii’s disease) Uzun süreli bir çeşit mantar hastalığı.

St. John’s Wort bitkisi. (St. John’s Wort) Sarı kantaron ya da yara otu.

Stabilite. (Stability) Dayanıklılık.

Stenoz. (Stenosis) Darlık, daralma.

Sterilizasyon. (Sterilization – Kısırlaştırma) Kalıcı doğum kontrol yöntemi.

Stetoskop. İç organları dinlemek için kullanılan alet.

Stevens-Johnson sendromu / Eritema multiforme majör. (Stevens Johnson syndrome/ erythema multiforme exudativum) Ciltte ve göz çevresinde kan oturması, şişlik ve kızarıklıkla seyreden iltihap.

Stimulan. (Stimulant) Uyaran, uyarıcı.

Stimülasyon, uyarma. (Stimulation) Uyarma.

Stomatit. (Stomatitis) Ağız içinde iltihap.

Stres. (Stress) Gerilim.

Striae gravidarum.Cilt yüzeyindeki çatlaklar.

Su zehirlenmesi. (Water intoxication) Su zehirlenmesi.

Subkütan. (Subcutaneous) Derialtına.

Sublingual. (Sublingual) Dilaltına.

Substernal ağrı. (Substernal pain) Göğüs kemiğindeki ağrı.

Supozituvar. (Suppository) Fitil.

Sutura. Kafatası plakalarının arasındaki alanlar, fontanel adını da alır, bir yarayı tamir eden “dikiş” anlamına da gelir.

Sünnet derisi (prepusyum). Penisin başını kaplayan deri.

Süperenfeksiyon. (Superinfection) Herhangi bir enfeksiyon ile zayıf düşen bünyede ikinci bir enfeksiyonun başlaması.

Süperovulasyon. Klomifen, hMG veta FSH kullanılarak birden fazla yumurta gelişiminin uyarılması.

Süpresyon. (Supression) Baskılama.

Sürfaktant (Yüzey aktif). Hava keselerini açık tutmak için akciğerler tarafından ifraz edilen madde.

Sürveyans. (Surveillance) Gözetim.

Süspansiyon. (Suspension) Süspansiyon. Katı-sıvı karışımı.

Sütür. (Suture) Dikiş.

Şizofreni. (Schizophrenia) Şizofreni. Bir tür psikiyatrik hastalık.

Şuur, bilinç. (Consciousness) Bilinç.

T

Tanısal Küretaj. (Dilatasyon ve Küretaj D&C) Rahim ağzı kanalının genişletilmesi ile rahim iç tabakasından parça alınması işlemidir. Genellikle hastanede yatmayı gerektirmez. Alınan doku anormallik veya gebelik ile ilgili hücrelerin varlığı açısından mikroskop ile patoloji doktoru tarafından değerlendirilir. Sonuçlar, rahim iç tabakasının adet döngüsü ile uyumlu bir görünümde olup olmadığını göstererek embriyonun yerleşme sorunları hakkında fikir verebileceği gibi rahim iç tabakasının diğer hastalıkları ve enfeksyonlarını da gösterebilir.

Tanin. (Tanik asit) Çay ve kahvede bulunan kekremsi tattaki madde.

Tansiyon. (Tension) Tansiyon, kan basıncı.

Tardif diskinezi. (Tardive dyskinesia) Ağız, dil, kol ve bacak gibi uzuvların istemsiz hareketleri.

Taşıyıcı Anne. Bir çiftin döllenmiş yumurtasını rahiminde taşıyan kadın. Taşıyıcı, kendi rahiminde bebek taşıma şansı olmayan bir kadının bebeğini taşır. Taşıyıcı kendi yumurtasını vermediği için bebek ile genetik bir benzerliği yoktur.

Taşikardi. (Tachycardia) Kalp atımının hızlanması.

Tenezm. (Tenesmus) Ağrılı dışkılama ve işeme.

Tenosinovit. (Tenosynovitis) Kas kiriş kılıfının iltihabı.

Tenya. (Taenia) Şerit, bir tür bağırsak paraziti.

Terapi, tedavi. (Therapy) Tedavi.

Terapötik. (Therapeutic) Tedavi edici.

Terminal dönem. (Terminal stage) Son dönem.

Ters döndürme. Fetüsun pozisyonunu doğumda baş aşağı olacak şekilde değiştirmek için tasarlanmış teknik.

Tersiyer. (Tertiary) üçüncül.

Testisler. (Testicles) Erkeklerde sperm ve testosteron üretme görevi olan, skrotumda denilen torba içinde bulunan bir çift erkek üreme organıdır.

Testosteron. (Testosterone) Erkekte testisler tarafından üretilen birincil cinsiyet hormonudur. Erkekte sperm üretimininuyarılması, erkek cinsiyet karakterlerinin oluşması ve sertleşmenin sağlanmasından sorumludur. Testosteron kadınlarda yumurtalık tarafından az miktarda üretilir.

Tırnak yatağı. El ve ayak tırnaklarında tırnağın büyümesini başlatan kısım.

Tinea kapitis. (Tinea capitis) Saç kıran. Saçlı derinin mantar enfeksiyonu.

Tinea kruris/ korporis. (Tinea cruris) Gövde, kol, bacak ve kasıkların mantar enfeksiyonu.

Tinea manum. (Tinea manum) Ellerde görülen mantar enfeksiyonu.

Tinea pedis / atlet ayağı. (Tinea pedis) Ayaklarda görülen mantar enfeksiyonu.

Tip 2 diyabet. Bir tür şeker hastalığı.

Tiroid bezi. Boyunda, gırtlağın önü ve iki tarafında bulunan ve tiroksin denilen tiroid hormonunu üreten salgı bezidir. Tiroksin normal büyüme ve metabolizmayı düzenler.

Tirotoksikoz. (Thyrotoxicosis) Kanda tiroid hormonlarının aşırı yükselmesine bağlı hastalık.

Toplardamar. Bedende oksijeni azalmış kanı akciğerlere taşıyan kan damarları.

Toksik. (Toxic) Toksik, zehirli.

Toksik epidermal nekroliz. (Toxic epidermal necrolysis) Deride içi sıvı dolu kabarcıklarla seyreden ciddi bir hastalık.

Toksik Şok Sendromu. Bakteriyel bir enfeksiyon yüzünden oluşan ciddi bir hastalık.

Toksik nefropati. (Toxic nephropathy) Zehirli bir maddeye bağlı gelişen ani böbrek yetmezliği.

Toksisite. (Toxicity) Zehirli (toksik) olma durumu.

Torba. (Scrotum) Erkekte testislerin içinde bulunduğu dış cinsel organ bölümü.

Torsades de pointes. (Torsades de pointes) Yaşamı tehdit eden düzensiz kalp ritmi.

Tortikoliz. (Tortikolis) Boyun tutulması.

Trakea. (Trachea) Soluk borusu.

Trankilizan. (Tranquilizer) Güçlü yatıştırıcı.

Transfüzyon. (Transfusion) Tüm kan veya kan bileşenlerinin damardan verilmesi.

Transvajinal Ultrason. Silindirik bir ultrason probunun vajinaya sokulması ile ultrasonografik olarak iç organların görüntülenmesidir.

Tremor. (Tremor) Titreme.

Trikomoniazis. (Trichomoniasis) Tek hücreli mikroskopik bir parazit olan trikomonas vajinalis ile oluşan ve genellikle cinsel temas ile bulaşan vajinal enfeksiyon.

Trimester. (Trimester) üç aylık dönem. İnsanlarda gebeliğin üç, üç aylık döneminden her biri.

Tromboflebit. (Thrombophlebitis) Toplardamarların iltihabına bağlı kan pıhtısı oluşumu.

Trombositopeni. (Thrombocytopenia) Trombosit-kan pulcuğu- sayısında azalma.

Trombotik trombositopenik purpura. (Thrombocytopenic purpura) Ateş, iğne başı şeklinde kırmızı morarmalar, bilinç bulanıklığı, baş ağrısı ve trombositlerin sayısında azalma ile görülen hastalık.

Tromboz. (Thrombosis) Kanın damarda ya da kalpte pıhtılaşması.

TSRM. (Turkish Society of Reproductive Medicine) Türkiye’de üreme tıbbı konusunda çalışan bir dernektir.

Tükürük bezi. Ağızda, ağzı nemli tutmak, gıdaların çiğnenmesine yardımcı olmak ve nişastayı parçalamak için sıvı ifraz eden bezler.

Tüp Bağlama. (Tuba Ligasyonu – Tubal ligation) Gebelikten korunmak için yapılan, yumurtalık kanalının bağlanıp kesilmesi ameliyatıdır.

Tüpbebek. (İVF) Sperm ile yumurtanın laboratuvar ortamında birleştiği bir yardımlı üreme tekniğidir. Yumurta döllenip bölünerek embriyo oluşturmaya başladığında rahmin içine yerleştirilir. Rahim iç tabakasına gömülerek büyümeye başlaması beklenir. Embriyo oluşturma şansını artırmak için ilaç ile uyarılarak birden çok yumurta elde edilmeye çalışılır. Tüpbebek, yumurtalık kanallarının geçilmesini gerektirmediğinden tüpleri olmayan veya hasarlı olduğundan düzgün çalışmayan kadınlarda ideal üreme yöntemidir.

U

Ulkus, ülser. (Ulcus) ülser, yara. Mukoza veya cilt üzerinde meydana gelir. Metotreksat tedavisi sırasında ağız içi veya sindirim sistemi mukozasında görülebilir.

Ultrason. Görsel bir imaj elde etmek için yüksek yoğunlukta ve duyulmayan ses dalgalarının kullanıldığı tanı testi. Yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanarak iç organların ekranda gerçek zamanlı görüntüsünü oluşturur. Yumurta büyümesi ve yumurtma, ultrason ile izlenebilir. Ultrason karından veya vajinal yoldan yapılabilir.

Ultraviyole. (Ultraviolet) Morötesi.

Uterosakral Ligament. Rahimin alt kısmı ile rahim ağzının arka yüzlerinden başlayıp sakrum kemiğine uzanan bağ.

Uterus. (Uterus) Rahim. Kadının pelvisinde bebeğin gelişmesi için alan sağlayan armut şeklinde kas dokusundan oluşan bir organdır. Rahimin iç tabakasına endometrium denir. Adet kanaması ile dökülür. Gebelik, bu tabakanın içine yerleşir.

Uvea. (Uvea) Gözün damarlı orta tabakası.

Uyku apnesi. (Sleep apnea) Uykuda geçici solunum durması.

Uyum refleksi. Gelişmekte olan bebeği otomatik olarak başını ışık kaynağına çevirmeye sevk eden refleks.

Uyunç. (Compliance) Uyunç.

Uyuşukluk. (Drowsiness) Uyuşukluk.

Uzun QT sendromu. (Long QT syndrome) Kalpte ciddi aritmilere ve ani ölümlere yol açabilen bir durum.

ünite. (Unit) Birim.

Üreme farkındalığı. (Fertility Awareness) Kadın vücudunun doğal fonksiyonunun anlaşılmasında ve hamile kalma ihtimalinin en yüksek olduğu zamanın belirlenmesinde kullanılan birtakım yollar.

üremeye ilişkin. (Reproductive) üremeye ilişkin.

üretra. (Urethra) İdrarı idrar kesesinden vücut dışına çıkaran kanal.

üretrit. (Urethritis) İdrar yolu iltihabı.

ürik asit. Böbrekler tarafından salınan atık madde.

ürinasyon. (Urination) İdrar yapma.

üriner. (Urinary) İdrar ile ilgili.

üriner inkontinans (Urinary incontinence) İdrar kaçırma.

ürolityazis. (Urolithiasis) İdrar yollarında taş.

ürtiker. (Urticeria) Kurdeşen.

üveit. (Uveitis) Bir tür göz iltihabı.

üzengi kemiği. Ortakulaktaki üç kemikten biri.

V

Vajina. (Vagina) Vücudun dış kısmıyla rahim arasında bağlantıyı sağlayan kasla çevrili tüp yapı.

Vaz deferens. (Vas deferens) Testislerden prostata sperm taşıyan bir çift tüp.

Vazektomi. (Vasectomy) Erkekteki meni kanallarının bir kısmının alınması yoluyla uygulanan bir erkek sterilizasyon yöntemi.

Vulva. Kadın dış genital organı

Y

Yalancı Menopoz. İlaç kullanarak menopozdaki gibi düşük östrojen düzeyleri elde edilmesidir. Bunun için GnRH analogları kullanılabilir.

Yapısal. (Constitutional) Yapısal.

Yapışıklık. (Yara İzi) Organlar arasında band şeklinde oluşumlardır. Rahim, barsaklar ve yumurtalıklar arasında olabilir. Geçirilmiş enfeksiyonlar, endometriozis ve operasyonlar yapışıklıklara neden olabilir.

Yardımlı üreme Teknikleri. (YüT – assisted reproductive technology – ART) Akla ilk olarak tüpbebeğin geldiği, doğurganlık artırıcı yöntemlerdir. Tüpbebek dışında GIFT (gamet intrafallopian trasfer), yumurta ile spermin döllenmeden yumurtalık kanalına bırakılması ve ZIFT (zigot intrafallopian trasfer) döllenmiş yumurtanın yumurtalık kanalına bırakılması yöntemleri de vardır.

Yayma. (Smear) Yayma.

Yellow fever. Sarı humma.

Yetersizlik. (Insufficiency) Yetersizlik.

Yetmezlik. (Failure) Organ yetmezliği.

Yitilik. (Strenght) Birim doz.

Yolk kesesi. Bebeğin dolaşım sistemi kendi kan damarları kanalıyla besinleri çekebilene kadar bebeğe besin sağlar.

Yorgunluk. (Fatigue) Yorgunluk.

Yumurta. (Oosit) Dişi üreme hücresi. Yumurtalıklarda üretilenir ve yumurtlanarak salınır. Dişi cinsiyet hücreleri olan yumurta sperm ile döllendiğinde insanın ilk formu olan embriyoyu meydana getirir.

Yumurta Bağışı. Uygun bir kadından tüp bebek yöntemleri kullanılarak doğurgan olmayan bir kadında kullanılmak üzere yumurta alınmasıdır. Yumurta alıcısı biyolojik olarak bebeğin annesi olmadığı halde onu karnında taşıyıp doğurur.

Yumurtalık Kanalları. (Fallop Tüpleri, Tuba Uterina) Yumurtanın yumurtalıktan rahime taşınması işlevini görmek için rahimin her iki köşesinden birer tane uzanan kanal şeklinde yapılardır. Yumurta genellikle bu kanallarda döllenir. Yumurtalık kanalları dış gebeliğin en sık yerleştiği yerlerdir.

Yumurtalık Rezervi. Herhangi bir hastalık olmadığı durumda bir kadının gebe kalabilme oranıdır. Yumurta rezervinin azalması, yumurta sayısının ve kalitesinin azalması ile karakterizedir.

Yumurtalık. Kadında iki tane bulunan cinsiyet organıdır. Rahimin her iki yanlarında bulunur. Yumurtalıklar yumurtaları bulundurup yumurtlamanın yanında östrojen, progesteron ve androjenler olarak bilinen cinsiyet hormonlarını üretirler.

Yumurtlama. Gelişmiş yumurtanın, içinde bulunduğu follikülden yumurtalık kenarından dışarı salınmasıdır. Genellikle gelecek adetin başlamasından 14 gün önce gerçekleşir. Bu süre 28 günlük adet döngüsünün 14. günüdür.

Yumurtlatıcı Hormon (Lüteinizan Hormon – LH). Hipofizden salgılanan bu hormon kadında yumurtlamayı ve adet döngüsünün ikinci yarısında sarı cisimcikten progesteron hormonu salgılanmasını sağlar. Aynı hormon erkeklerde de testisleri etkileyerek testosteron üretilmesini sağlar.

Yüzeysel. (Superficial) Yüzeysel.

Z

Zigot. Döllenmiş yumurta.

Zona. (Zona) Sinir iltihabına bağlı ağrılı bir deri hastalığı.

Posted in: