İnfertilitede 1900 Öncesi

Geçtiğimiz onlarca yıl boyunca kısırlık tanı ve tedavisinde pek çok gelişme ve yenilik oldu. Bu yeni bilgiler, kısırlığı daha iyi anlamamızı ve çiftlere daha yararlı olmamızı sağladı. Yeni tedavilerin kullanıma girmesi ile kısırlığın basit bir tıbbi problem olmadığı da ortaya çıkmış oldu. Kısırlık konusunda yasal, ekonomik, moral ve etik konuların çözümlenmesi gerekli idi.

Üremenin önemini farkeden ilk bilim adamı ve düşünürler, insan üreme sistemi ve işlev bozukluklarını anlamaya çalıştı. İnsan üremesi ile ilgili bilgilerin çoğu son 50 yılda elde edilmiş olmakla birlikte binyılların sezgi ve deneyimleri olmadan bugünkü düzeye ulaşılamazdı.

Belçika’lı fizikçi ve anatomist Andreas Vesalius (1514-1564), 1543’te “De Humani Corporis Fabrica” (İnsan vücudunun yapısı üzerine) adlı kitabı ile devrim yarattı. Vesalius, kadın genital sisteminin bağlar, tüpler ve damarlar da dahil tam ve doğru bir tanımlamasını yaptı. Yumurtaları ilk kez tanımlayan da odur.

Modena’lı Gabrielle Fallopio (1523-1562), Vesalius’un öğrencisi idi. Yumurtalıklar ve yumurtalık kanalları hakkında kitap yazdı. Yumurtalık kanllarının adı onun anısına Fallop Tüpleri olarak bilinir.

Lazzaro Spallanzani (1729-1799), doktor olmamasına karşın kısırlığa çok katkı sağlamıştır. Yumurta ve spermin birbirine değmesi sonucu gebelik oluştuğunu o buldu. Kurbağa yumurtalarını, erkek kurbağa testisinden alınan sıvı ile aynı ortama koyunca yumurtaların döllendiğini gösterdi. Yine ilk aşılama ile gebelik denemelerini köpekler üzerinde yapmıştır.

Hertwig, döllenmenin gerçekleşmesi şırasında tek bir sperm hücresinin bir yumurtayı döllediğini, 1875 yılında deniz kestanesinde göstermiştir.

Van Beneden (sitolog), 1833’de ascariada gametlerin sadece iki kromozomu olduğunu gösterdi. Erkeğe ait çekirdeğin iki kromozomu, dişiye ait çekirdeğin iki kromozomu ile birleşerek yeni bir zigotun nükleusunu oluşturmaktadır. Böylece, kalıtım prensibinin temelleri atılmış oldu. 1903’de Danimarkalı bir farmakolog olan Johannsen, “gen” terimini ve bundan 3 yıl sonra da Bateson yeni bir bilim dalı olan “genetik”i tanımlamışlardır. Yaklaşık 50 yıl sonra, 1953’de Watson, Crick ve Wilkins DNA’nın çift sarmal yapısını keşfetmişler ve 1956’da Tijo ve Levan insanda 46 kromozom olduğunu tespit etmişlerdir.

J. Marion Sims (1813-1883), Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Hekimliği’nin babası sayılır. Spermlerin vajinaya boşalmasından sonra rahim ağzı kanalı sıvılarında yaşama şansının nasıl arttığını ilk kez bulmuştur. 1786’da Hunter insanda ilk yapay döllenme ve 1866’da Sims ilk donör inseminasyonunu uygulamıştır.

Max Huhner (1873-1947), Sims’in çalışmalarını esas alarak “Kadında ve Erkekte Sterilite ve Tedavisi” adlı kitabını 1913’te yayınladı. Bu kitapta Sims Huhner testini tanımlamıştır. Sims Huhner testini yıllarca kısırlık hastalarında tanı için kullandık. Ancak yararlarının çok sınırlı olduğu beş yıl kadar önce deklare edildi.

1878 yılında ilk kez memelik hayvan hücreleri kullanılarak ilk tüp bebek denemesi, 1884 yılında ilk kez aşılama yapıldı.

Üreme fizyolojisi kavramları çerçevesinde, jinokologlar tarafından eş ölçüde önemli gelişmeler yapılmıştır. Yumurtalık alnmasının sonuçlarını gözlemleyerek, yumurtalıkların fonksiyonunu ve özellikle adet döngüsünü açıklayabilmişlerdir. İlk tedaviler, yumurtalık doku parçalarının enjekte edilmesinin bir sonucu olarak gelişmiştir. “Hormon” aktivitesi kavramı 1904’de Baylin tarafından öne sürülmüş ve farklı hormonların varlığı 20. yüzyılın devamı boyunca tespit edilmiştir.