Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2758

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2762

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/output.class.php on line 3706

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/pixizmirksk/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php:2758) in /home/pixizmirksk/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
myom arşivleri - İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/etiket/myom/ Op. Dr. Hakan KILAVUZ - İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Uzmanları Wed, 06 May 2020 16:30:31 +0000 tr hourly 1 Rahim Myomları https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/rahim-myomlari/ Wed, 06 May 2020 16:30:31 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=7749 Diğer adları: Leiomyom, fibroid, fibromyom, myofibrom, myom Rahim Myomu Nedir? Rahim yumruları (myomlar), rahimdeki selim (iyi huylu, kanser olmayan) büyümelerdir. Myomlar, rahmin kas tabakasını oluşturan hücrelerden gelişir. Rahimin kas hücrelerinden biri, bölünerek çoğalıp myomu oluşturur. Myomların büyüklüğü, şekli ve rahimdeki yerine göre isimlendirmesi, belirtileri ve tedavisi değişiklik gösterir. Myom rahmin iç boşluğuna, dışından karın boşluğuna […]

The post Rahim Myomları appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Diğer adları: Leiomyom, fibroid, fibromyom, myofibrom, myom

https://youtu.be/2NKVkhpJtfA

Rahim Myomu Nedir?

Rahim yumruları (myomlar), rahimdeki selim (iyi huylu, kanser olmayan) büyümelerdir. Myomlar, rahmin kas tabakasını oluşturan hücrelerden gelişir. Rahimin kas hücrelerinden biri, bölünerek çoğalıp myomu oluşturur. Myomların büyüklüğü, şekli ve rahimdeki yerine göre isimlendirmesi, belirtileri ve tedavisi değişiklik gösterir. Myom rahmin iç boşluğuna, dışından karın boşluğuna doğru büyüyebileceği gibi rahim kaslarının arasında da yerleşebilir. Bazen sap ile rahime bağlanıp büyükçe bir et beni gibi görünebilir. Myomlar genellikle birden fazla olmakla birlikte bazen tek de olabilir. Myomları olan pek çok kadın bundan haberdar değildir, çünkü bu yumrular küçük kalıp, belirti veya sorun oluşturmazlar. Ancak myomlar bazen yavaşça, bazen hızla büyüyebilir. Bazı kadınlarda myomlar büyüklük, sayı ve yerleşimlerinden dolayı sorun yaratabilir ve tedavi gerektirebilir. Tüm anormal büyümeler gibi, myomlar bir doktor tarafından incelenmelidir.

Myomlar En Sık Kimlerde Görülür?

Myomlar 30-40 yaşlarındaki kadınlarda daha sık görülür. Ancak her yaşta görülebilirler. Myomlar, Afrikalı kadınlarda, Amerikalılara göre daha sık görülür. Yine Afrikalı kadınlarda daha genç yaşta görülür ve daha hızlı büyür.

Myomların Belirtileri Nelerdir?

Myomların şöyle belirtileri olabilir:

  • Adet değişiklikleri
    • Şiddetli, uzun süren veya sık gelen adet kanamaları
    • Ağrılı adet görme
    • Adet dışı vajinal kanama olması
    • Kansızlık. Adet ile her zamankinden fazla kan kaybına bağlıdır.
  • Ağrı
    • Kasık ve bel ağrısı hissedebilirsiniz. Genellikle künt bir ağrıdır. Nadiren keskin bir ağrı da olabilir.
    • Cinsel ilişki sırasında ağrı hissedebilirsiniz.
  • Baskı
    • İdrar yaparken zorlanabilir, bazen de sık sık tuvalete gitme isteği duyabilirsiniz.
    • Kabızlık ve makata vuran ağrınız olabilir. Barsak hareketleri zorlaşır.
    • Karında kramp tarzı ağrılar hissedebilirsiniz.
  • Karında Büyüme. Rahim büyüdüğü için karında da büyüme görülebilir.
  • Düşükler. Bazen başka belirti olmasa da düşük yapan kadınlarda myom dışında bir düşük nedeni olmayabilir.
  • Kısırlık (İnfertilite). Bazen çocuk sahibi olamamanın altında myom dışında bir neden olmayabilir.

Genellikle myomlar hiç bir belirti vermeden dururlar. Genel kontrol sırasında veya başka bir belirti için geldiğinizde yaptığımız ultrason muayenesinde görerek tanı koyarız.

Myomlar Ne Tür Komplikasyonlara Neden Olabilir?

Torsiyon. Saplı myomlar sapı etrafında dönebilir. Buna torsiyon denir. Torsiyonlar, ağrı, kusma ve ateş yapabilir.

Ağrı. Myomlar, çevre organlara baskıya veya hızla büyümeye bağlı olarak ağrıya neden olabilir.

Myom ve Kanser. Myomlarda kanserleşme olmaz. Ancak nadiren yapısında kanserli hücre barındırabilir.

Şişkinlik. Çok büyük myomlar, karında şişkinliğe neden olabilir. Bu şişkinlik bazen muayeneyi zorlaştırabilir.

İnfertilite. Myom dışında nedenler daha sık olmakla birlikte bazen infertilitenin nedeni myomlar da olabilir. Bu nedenle myomları infertilite nedeni olarak kabul etmeden önce diğer tüm infertilite nedenleri araştırılmış olmalıdır. Çünkü myomları olan pek çok kadın, sağlıklı gebelikler de geliştirebilir.

Myomlara Nasıl Tanı Konur?

Myomların çoğu belirti vermedikleri halde rutin bir jinekolojik muayene sırasında tespit edilebilir. Myomlar hakkında daha fazla bilgi verebilecek birtakım incelemeler vardır:

  • Ultrasonografi rahmin veya pelvik organların bir resmini oluşturmak için ses dalgalarını kullanır.
  • Salin infüzyon sonograsisi (SİS) (Sonohisterografi) rahim içine serum fizyolojik verilerek rahmin ultrasonografi eşliğinde incelenmesidir. Bu sayede rahim içindeki myom veya polipler ayrımlanabilir.
  • Histeroskopi rahmin içerisini görmede doktora yardım için ince bir alet (histeroskop) kullanır. Vajinadan ve serviksten (rahim ağzı) içeri yerleştirilir. Bu doktorun rahim boşluğu içerisindeki bazı myomları görmesine imkan sağlar.
  • Histerosalpingografi (HSG) özel bir röntgen filmidir. Rahmin ve tüplerin şekil ve büyüklüklerindeki anormal değişiklikleri saptayabilir.
  • Laparoskopi karnın içerisini görmede doktora yardım için ince bir alet (laparoskop) kullanır. Göbekten veya hemen altından yapılan küçük bir kesiden içeri yerleştirilir. Doktor laparoskop ile rahmin dış yüzeyindeki myomları görebilir.
  • Görüntüleme tetkikleri, magnetik rezonans görüntüleme (MRI) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi, kullanılabilir, ancak nadiren gerekir. Bazen bu tetkikler veya diğer işlemler başka bir tıbbi sorunu veya belirtileri incelemek için kullanıldığında rastlantısal olarak myomlar saptanabilir.

Hangi Myom Olgularında Tedavi Gereklidir?

Belirtilere yol açmayan, küçük olan veya menopoza yaklaşan bir kadında görülen myomlar sıklıkla tedavi gerektirmez. Ancak, belli yakınmalar ve belirtiler tedavi gerekliliğini işaret edebilir:

  • Ağır yada ağrılı adet dönemleri
  • Adetler arasında kanama
  • Myom veya yumurtalık tümörü gibi başka bir tümörün ayrımının yapılamaması
  • Myomun büyümesinde hızlı artış
  • Kısırlık
  • Kasık ağrısı

Myom Tedavisinde Kullanılan İlaçlar Nelerdir?

Myomlarınız varsa, tedavi seçeneklerinden biri ilaçlardır. İlaçlar adet kanaması miktarınızı azaltabilir ve adet sırasındaki ağrılarınızı azaltabilir. Ancak myomlarınızın büyümesini önlemez. Myomlar büyükse eninde sonunda cerrahi girişim gerekli olacaktır. Myomlar için önerilen ilaçlar şunlardır.

  • Doğum kontrol hapları başta olmak üzere tüm hormonal doğum kontrol yöntemleri denenebilir. Hormonal doğum kontrol yöntemleri, kanama miktarını ve adet ağrısını azaltabilir.
  • Gonadotropin salgılatıcı hormon agonistleri. Bu ilaçlar, adet kanamasını keser ve myomlarda küçülme sağlayabilir. Ancak ilaç kullanırken bir çeşit menopoz ortaya çıkar, ilaç kesildiğinde menopozun geçmesi ve adetlerin başlaması ile birlikte myom tekrar büyür. Menopozun uzamaması için bu tedavi 6 ay ile sınırlıdır. Bu ilaçlar kalıcı tedavi için değil, ameliyat ile çıkarılacak myomları küçültmek için kullanılır. Böylece ameliyat sırasında kanama miktarında da azalma olur.
  • Progestin salgılayan spiraller (Mirena). Rahim iç boşluğuna uzanmayan myomlarda hormonlu spiraller kullanılabilir. Hormonlu spiraller de myomları iyileştirmez ama kanamaları durdurarak şiddetli kanamaya bağlı kansızlık ve ağrılı adet kanamasını önler.

Myomlar İçin Ne Tip Cerrahi Yöntemler Kullanılır?

Myomektomi. Rahim alınmadan myomların çıkarılmasına myomektomi denir. Myomektomide rahminiz alınmadığından gebe kalmanız mümkündür. Myomektomi sonrası myomlarınız tekrar büyüyemez. Ancak yeni myomlar oluşup büyüyebilir. Bu durumda tekrar operasyon gerekli olabilir.

Histerektomi. Rahmin alınmasıdır. Yumurtalıklar alınabilir veya bırakılabilir. Diğer tedavilerden yarar görmeyen, diğer tedavilerin yapılamadığı veya myomların rahmin kasları ile girift ilişki içinde olduğu büyük myomlarda rahmin alınması gerekebilir. Doğal olarak rahmin alınmasından sonra gebe kalmak ve çocuk doğurmak mümkün değildir.

Myomlar İçin Diğer Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Histeroskopi. Histeroskopi rahim boşluğunun içine doğru çıkıntı yapmış myomları çıkarmada kullanılabilir. Myomlar rezektoskop adı verilen bir alet ile elektrik gücü kullanan ince bir tel halka veya lazer ile çıkarılabilir. Bu aletlerin her ikisi de histeroskoptan içeri yerleştirilebilir. Rahmin duvarlarında derindeki myomları çıkartamasa da bu yöntem sıklıkla bunların sebep olduğu kanamayı kontrol edebilir.

Uterin Arter Embolizasyonu. Myomları tedavi etmede bir diğer yol uterin arter embolizasyonu (UAE) diye adlandırılır. Bu yöntemle rahme giden kan damarları tıkanır. Bu, myomların büyümesine olanak sağlayan kan akışının kesilmesine yardımcı olur.

Manyetik Rezonans (MR) Görüntüleme Rehberliğinde Ultrason Cerrahisi. Bu yeni yaklaşımda ultrason dalgaları, myomu eritmek için kullanılır. Ultrason dalgaları, MR rehberliğinde ciltten myomlara verilir. Bu yöntem uzun süre tekrarlamayı önleyecek şekilde myomları küçültebilir. Ancak henüz deneme aşamasındadır.

Op. Dr. Hakan KILAVUZ tarafından yazının hazırlanmasında ACOG internet sitesinden yararlanılmıştır.

The post Rahim Myomları appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Rahim (Uterus) https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/rahim-uterus/ Sun, 13 May 2018 12:28:37 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6974 İçinde gebeliğin büyüyüp geliştiği; iç tabakasının önce kalınlaşıp sonra dökülmesi sonucunda adet kanaması gerçekleşen kadın cinsel organı uterusa halk arasında rahim deniyor. Rahimin en sık görülen hastalığı myomlardır. Rahim, tamamen kas hücrelerinden oluşur. Bazı kas hücrelerinin kontrolsüzce çoğalması sonucunda myomlar meydana gelir. Rahim ile ilgili hastalıkların en önemli belirtisi adet düzensizlikleridir. Kimi zaman şiddetli, kimi […]

The post Rahim (Uterus) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

İçinde gebeliğin büyüyüp geliştiği; iç tabakasının önce kalınlaşıp sonra dökülmesi sonucunda adet kanaması gerçekleşen kadın cinsel organı uterusa halk arasında rahim deniyor. Rahimin en sık görülen hastalığı myomlardır. Rahim, tamamen kas hücrelerinden oluşur. Bazı kas hücrelerinin kontrolsüzce çoğalması sonucunda myomlar meydana gelir. Rahim ile ilgili hastalıkların en önemli belirtisi adet düzensizlikleridir. Kimi zaman şiddetli, kimi zaman ara kanamalar olur. Rahim ortalama bir yumruk büyüklüğünde olduğu halde gebelik ile tüm karnı dolduracak kadar büyür ve lohusalıktan sonra eski büyüklüğüne geri döner.

uterus rahim

Rahim, gebeliğin içinde büyüdüğü ve adet kanamasının oluştuğu organdır.

Rahim, çatı kemiklerinin arasında yerleşmiştir. Gebelik veya myom gibi bir nedenle büyümediği sürece karına bastırmakla hissedilmez. Aşağı yukarı bir armut büyüklüğünde ve armut şeklindedir. Yukarıdaki resimde rahimi, içi görünmesi için ortadan ön ve arka iki paraya ayıracak şekilde kesilmiş görüyorsunuz. Bütün hainde bir rahim, sapı aşağı bakan bir armut gibidir.

Rahimin Bölümleri

Rahim Gövdesi. Rahimin üst kısmı gövde (corpus) adını alır. Rahimin en büyük kısmı gövdesidir. Yetişkin bir kadında rahim gövdesi, rahim ağzı kanalının iki katından daha uzundur. Henüz hormonların etkin bir şekilde çalışmadığı çocukluk çağında ise rahim ağzı rahimden daha uzun görülür. Bu, küçük yaşta bir çocuğun ergenliğinin başlayıp başlamadığını anlamak için iyi bir ultrason bulgusudur. Gebelik, rahim gövdesi içindeki boşluğa yerleşir ve bu boşluğu genişleterek büyür. Bu arada rahimin tamamen kaslardan oluşan duvarı da giderek güçlenir ve kalınlaşır. Doğum zamanı geldiğinde bu kasların kasılması ile bebek vajina içine itilecek ve doğum gerçekleşecektir. Gelişen yumurtadan salgılanan östrojen hormonu, rahim iç tabakasına etki ederek onu kalınlaştırır ve gebelik oluştuğunda içinde yerleşmesi için bir ortam hazırlar. Gebelik oluşmadığında dökülen ve adet olarak bildiğimiz kanamayı oluşturan rahim iç tabakası da rahim gövdesinin içini kaplar. Rahim gövdesinin içindeki boşluk, tepesi aşağıda duran bir eşkenar üçgene benzer. Eşkenar üçgenin tepe açısı, rahim iç boşluğunun rahim ağzı kanalı ile birleştiği deliktir. Bu deliğe iç delik (internal os) adı verilir. Üçgenin eşkenar köşeleri ise rahim iç boşluğunu yumurtalık kanallarına bağlar. Bu iki köşeye rahimin boynuzları (corn – rahim köşeleri) adı verilir. İki tane boynuzu birleştiren bir çizgi çekildiğinde üstte kalan kısım rahimin kubbesi (fundus) adını alır.

Rahim Ağzı (Serviks – Kollum). Rahimi vajinaya bağlayan kanalı oluşturan dokuya serviks denir. Orijinal adı rahim boynu olan bu organa Türkçede rahim ağzı deniyor. Rahim ağzının bir kısmı vajina içine doğru sarkmıştır. Bu kısma rahim ağzının vajinal bölümü (Portio vaginalis) denir. Bir kısmı ise vajina içinden görülmez. Bu kısma da rahim ağzının vajina üstü bölümü (Portio supravaginalis) denir. Rahim ağzı kanalını rahim boşluğundan ayıran kısım iç delik (internal os) adını alır. İç delik, rahim ağzı kanalından daha dar bir deliktir. Bu deliği saran etli tabaka, yani rahim ile rahim ağzını ayıran doku ise rahim bileşkesi (istmus uteri) adını alır. Rahim, rahim bileşkesinde sanki bir menteşe varmış gibi buradan genellikle öne, nadiren arkaya kıvrık durur. Rahim ağzı kanalının vajina boşluğuna açıldığı kısmında bir darlık daha vardır. Bu darlığa da dış delik (eksternal os) adı verilir.

Rahimin Tabakaları

Rahim, içinde boşluk barındıran bir organ olarak kesildiğinde içten dışa soğan gibi birbiri üstünü örten üç tabakadan oluşur.

Rahim Dış Zarı (Mezometrium – Uterus Serozası): Tüm karın içi organları saran zar rahimin dış yüzeyini de sarar. Bu, çok ince tek tabakalı hücrelerden oluşan bir zardır. Karın içi organların birbirine yapışmadan ve sürtünmeden birbiri üzerinden kaymasını sağlar. Kimi zaman karın boşluğunu zedeleyen operasyonlar, enfeksiyonlar veya iç kanama yaratan endometrioz gibi hastalıklarla bu tabakada çevre ile yapışıklıklar oluşur. Bu tür yapışıklıklar süreğen karın ağrılarına neden olur.

Rahimin Kas Tabakası (Myometrium): Rahimin en büyük kısmı kaslardan oluşur. Bu kaslar, düz kaslar denilen kaslardır. Düz kasların en önemli özelliği kasılma ve gevşemeleri kişinin kendi kontrolünde değildir. Örneğin düz kaslardan oluşan bir diğer organ midedir. Midenin kasılmalarını da biz kontrol edemeyiz. Kasılmasını kontrol edemediğimiz, kendiliğinden kasılan kaslardan oluşan bir diğer organımız ise kalptir. Kalp kasları düz değil çizgili olduğu halde kendi kendine kasılıp gevşer. Bizim isteğimizle kasılan çizgili kaslar ise kol bacak biri hareket etmemizi sağlayan kaslardır. Rahim kasları, kendi üzerine sarılmış bir yün yumağı gibidir. Bu haliyle tabaka tabaka bir örüntü meydana getirir. En dışta ve en içte bulunan kas lifleri yukarıdan aşağı yönde ilerlerken aradakiler çaprazlar oluşturur. Myom, rahimin kas tabakasının bir hastalığıdır. Birkaç kas hücresinin kontrolsüzce çoğalması sonucunda oluşan bir nodül olarak değerlendirilebilir.

Rahim İç Tabakası (Endometrium – Uterus mukozası): Her ay yumurta gelişirken salgılanan östrojen hormonunun etkisi ile, içine bir gebeliğin yerleşip beslenebilmesi için kalınlaşıp, gebelik oluşmadığında kanayarak dökülen tabakadır. Rahim iç tabakası da, çoğalma için kaynak oluşturan ve hiç dökülmeyen bir alt temel katman (zona basalis) ve bir de bu katmanın çoğalması ile oluşup adet ile dökülen üst işlevsel katmandan (zona fonksiyonalis) oluşur. Eğer alt temel katman olmasaydı, adet kanamasından sonra tekrar rahim iç tabakası kalınlaşamaz ve rahim boşluğunun ön ve arka yüzeyi birbirine yapışırdı. Rahim iç tabakasının sık görülen hastalıklarından biri poliplerdir. İç tabaka hücrelerinin kontrolsüzce çoğalması ile oluşup rahim iç boşluğuna doğrı sarkan bir et benine benzer.

Rahimi Yerinde Tutan Bağlar

Pek çok organ gibi rahimi de yerinde sabit tutan bağlar bağlar gevşer ya da zedelenirse rahim sarkar ve duruş şekli değişir. Çok doğum yapan yaşlı kadınlarda idrar tutamama sorunlarının en önemli nedeni doğum sırasında zedelenen ve ilerleyen yaşlarda gevşeyen bağlardan dolayı rahimin aşağı sarkmasıdır.

Geniş Bağ (Broad Ligament – Ligamentum Latum): Rahimin üzerini örten rahim dış zarı, ön ve arkayüzeyi kapladıktan sonra yanlarda birleşip geniş bağı oluşturur. Geniş bağ, rahimin sağa veya sola devrilmesini önlerken içinden diğer bağlar geçer.

Yuvarlak Bağ (Round Ligament – Ligamentum Rotundum): Rahimin dış üst köşelerinden başlayıp geniş bağ içinde aşağı ilerleyerek kasık kanalından geçip büyük dudakların iç yüzeyine dağılarak yapışan iki tane bağdır. Bu bağ, rahim köşelerini öne ve aşağı çekerek rahimin öne kıvrık (antefleks) durmasını sağlar. Doğum ağrıları başladığında bu bağlar rahimi yerinde tutarak bebeğin aşağı itilmesine yardımcı olur.

Temel Bağ (Cardinal Ligament): Rahim bileşkesi hizasının hemen altında rahim dış yüzeyinden başlayıp yanlara doğru uzanan kalın ve sağlam bağlardır. Rahimin aşağı sarkmasını önleyen en önemli bağ budur. Yalnızca rahimi değil vajinanın üst kısımlarını da yerinde tutar. Temel bağ içinden rahimi besleyen damarlar rahime girer.

Rahimle Bel Omuru Arası Bağları (Sakrouterin Ligament): Rahimin rahim bileşkesi hizasından aşağı kısmında arka yüzünden başlayıp bel omurlarının ön yüzüne uzanan bir çift bağdır.

Rahim Mesane Arası Bağları (Vezikouterin Bağlar): Rahim alt kısımlarından başlayıp mesanede sonlanan ve mesane ile rahimi birbirine bağlayan bağlardır.

Rahimin Duruşu

Rahim bileşkesi rahim ile rahim ağzını birbirine bağlayan bir menteşe gibidir. Bu menteşe, rahimin üst kısmının öne veya arkaya doğru kıvrık durmasına izin verir. Rahimi, alt tarafında ve arka yüzünde bulunan sakrouterin bağ arkaya, üst köşedelerden başlayan yuvarlak bağlar ön ve alta çektiğinden rahim genellikle öne yatık durur. Buna antevert duruş denir. Kadınların yarıdan çoğunda rahim öne yatıktır. Daha azında ise arkaya yatık bir duruş izlenir. Halk arasında rahmin geri doğru dönük olması gereken bu durum bir hastalık değil, normalin farklı bir halidir.

The post Rahim (Uterus) appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
İnfertilite Hastasında Yapılacak Testler https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/infertilite-hastasinda-yapilacak-testler/ Mon, 12 Mar 2018 17:18:52 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6479 Sebebi ne olursa olsun, bir yıl süre ile düzenli ve korunmasız cinsel ilişki sonunda gebe kalamamış olan çiftler (infertilite olarak tanımlanır) bazı testlerle kontrol edilmelidir. Spermiogram, hormon analizleri follikülometri, histerosalpingografi gibi testler ilk etapta yapılması gerekenlerdir. Gebe kalmayı planlayan her hasta gibi infertilite hastalarında da folik asid kullanımına başlanmalıdır. Folik asid, hem sağlıklı bir bebeğin […]

The post İnfertilite Hastasında Yapılacak Testler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Sebebi ne olursa olsun, bir yıl süre ile düzenli ve korunmasız cinsel ilişki sonunda gebe kalamamış olan çiftler (infertilite olarak tanımlanır) bazı testlerle kontrol edilmelidir. Spermiogram, hormon analizleri follikülometri, histerosalpingografi gibi testler ilk etapta yapılması gerekenlerdir.

Gebe kalmayı planlayan her hasta gibi infertilite hastalarında da folik asid kullanımına başlanmalıdır. Folik asid, hem sağlıklı bir bebeğin gelişimine katkıda bulunur, hem de düşüğe neden olabilen pıhtılaşma sorunlarını azaltır.

İnfertilite tedavisi uzun ve yıpratıcı bir süreçtir. Bu süreçte gerilimi (stres) azaltmak için aktiviteler ve hobiler edinmelisiniz.

Laboratuvar testleri

İnfertilite (kısırlık) tetkikleri ve tedavisi paralel seyreder.

Semen Analizi (Spermiogram, Sperm Analizi)

Semen analizi, infertilite testleri arasında ilk sıralarda istenilen testler arasındadır.Halk arasında sıklıkla sperm ile semen kavramları karıştırılır. Boşalma sonucunda elde edilen sıvının adı semendir. Semen’in hacim olarak çoğunu, sperm denilen hareketli hücreler oluşturur. Semenin bir kısmını da semen sıvısı oluşturur.

Semen analizinin önemli bir parçası semen hacmidir. Bunu bir mililitre semendeki sperm sayısı, spermlerin hareketliliği ve görünümlerinin normal olup olmaması izler. Sperm hücrelerinin görünümü mikroskop altında incelenir. Sperm gürünümünü değerlendiren temel iki yöntem vardır. Bunlardan biri Kruger yöntemi, diğeri WHO kriterleridir. Kruger yöntemi ile değerlendirme sonucu tercih edilir.

Jinekolojik Muayene

Kadın infertilitesini değerlendirirken jinekolojik muayeneyi kesinlikle önemsemek gerekir. Jinekolojik muayene, vajinal ultrasonografi eşliğinde yapılır. Jinekolojik muayene ve vajinal ultrason bize, gebeliğin oluşması ve gelişmesi konusunda olası sorunlar hakkında bilgi verir.

Jinekolojik muayenede, yumurtalıklar ve rahim değerlendirilir. Yumurtalıklarda kist, rahimde myom, polip gibi sorunlar, gebelik şansını azaltabilir.

Rahim Filmi (HSG, Histerosalpingografi)

Histerosalpingografi, rahim içinde polip, rahim içine baskı yapan myom ve rahim şekil bozukluğunu bize gösterir.

Histeroskopi

Her infertilite hastasının histeroskopi olması gerekmez. Özellikle rahim filminde sorun saptanan hastalarda rahimin içine kamera ile bakılması ve rahim içindeki sorunların çözülmesi önem taşır.

Laparoskopi

Her infertilite hastasının laparoskopi olması da gerekli değildir. Özellikle rahimde şekil bozukluğu veya dışarıya doğru büyüyen myomu olan, yumurtalıklarında kisti olan olgularda laparoskopi ile değerlendirme ve tedavi uygulanır.

Hormon Analizi

İnfertilite hastalarında yumurtanın gelişimi ve yumurtlama üzerinde etkili başlıca hormonların uygun zamanda bakılması gerekir.

Adet kanamasının başlamasından itibaren ilk 3 gün içinde FSH (Follikül Stimülan Hormon – Yumurta Uyarıcı Hormon), LH (Lüteinizan Hormon – Yumurtlatıcı Hormon), E2 (Östradiol), AMH (Antimüllerian Hormon), PRL (Prolaktin – Süt Hormonu), TSH (Tiroid Stimülan Hormon – Tiroid Uyarıcı Hormon) bakılması uygun olur. Bu tetkikler bize, yumurtlama düzeni ve yumurta kapasitesi (rezervi) hakkında kapsamlı bilgi verir.

Bazal hormon düzeyleri, tedavide uygulanacak protokol konusunda da yol gösterici olacaktır.

Bulaşıcı Hastalıkların Araştırılması

Anne sağlığı üzerinde çok kötü etkiler yapmasa da bazı bulaşıcı hastalıklar anne karnındaki bebeğin gelişiminde ciddi sorunlara neden olabilir.

Bazı enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edebildiğimiz hastalıklardır. Örneğin toksoplazma enfeksiyonu ve frengi (sifilis) antibiyotik kullanılarak tedavi edilebilir. Belirti vermeyen bu hastalıklara, kan testleri ile tanı konur.

Diğer bazı enfeksiyonlar ise tedavi edemediğimiz halde infertilite tedavisine başlamadan önce iyileşmesi beklenebilir. Bu hastalıklar arasında en iyi bilineni CMV enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon da belirti vermediğinden ancak kan testleri ile tanı konup iyileşmesi beklenebilir.

Bazı enfeksiyonlara karşı zaten aşılıyızdır. Aşı yapılmamış veya aşısı tutmamış olanlarda aşı yapılabilir. Örneğin rubella (kızamıkçık) bu tip bir enfeksiyondur. Kızamıkçık enfeksiyonunu geçirmekte olan birinde infertilite tedavisi yapılmaz. Kızamıkçık bağışıklığı bulunmayan birinde de aşı yapılıp aşı sonrası tedaviye başlamak için en az 3 ay beklenmelidir.

Bazı bulaşıcı hastalıklarda ise tedavi olmadığı ve kendiliğinden iyileşme gerçekleşmediği halde doğum sonrası bebeğe bulaşmanın önlenmesi için bebeğin ayrılması gerekli olabilir. Özellikle, hepatit türleri ve AIDS bu grup enfeksiyonlardır.

Genetik Testler ve Bağışıklık Testleri

Özellikle tekrarlayan gebelik kaybı veya tekrarlayan tüpbebek başarısızlığı olan kadınlarda anne ve baba adaylarının karyotipleri (kromozom yapıları) ve anne adayının pıhtılaşma testleri yapılmalıdır. Bu olgularda anne adayının bağışıklık sistemi de gebeliğin başarılı bir şekilde yerleşip büyümesini önlüyor olabilir. Bu nedenle bağışıklık testleri de uygulanması gerekenler arasında yer alır.

The post İnfertilite Hastasında Yapılacak Testler appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>
Kimlere Laparoskopik Histerektomi Yapılır https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/laparoskopik-histerektomi-icin-endikasyonlar/ Tue, 20 Feb 2018 14:18:45 +0000 https://izmirkarsiyakakadindogummerkezi.com/?p=6321 Laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde malign jinekolojik hastalıklar da laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Anormal Uterin Kanama Uterin myomlardan sonra en sık histerektomi endikasyonu olan anormal uterin kanamalarda, özellikle medikal tedaviye dirençli ve fertilitesini tamamlamış hastalarda laparoskopik histerektomi uygulanmaktadır. Anormal uterin kanama nedeni […]

The post Kimlere Laparoskopik Histerektomi Yapılır appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>

Laparoskopik histerektomi günümüzde artan sıklıkta ve daha geniş endikasyonlarla uygulanmaktadır. Önceleri benign jinekolojik nedenler endikasyonu oluştururken, günümüzde malign jinekolojik hastalıklar da laparoskopi ile tedavi edilmeye başlanmıştır.

Anormal Uterin Kanama

Uterin myomlardan sonra en sık histerektomi endikasyonu olan anormal uterin kanamalarda, özellikle medikal tedaviye dirençli ve fertilitesini tamamlamış hastalarda laparoskopik histerektomi uygulanmaktadır. Anormal uterin kanama nedeni ile histerektomi kararı verilen hastalarda öncelikle MİC yaklaşım (laparoskopik ya da vajinal) önerilmektedir. Özellikle büyük uterus, eşlik eden adneksiyal patoloji, batın içi yapışıklık ihtimali ve dar vajen varlığında ilk tercih laparoskopik yaklaşım olmalıdır. Anormal uterin kanama nedeni ile histerektomi planlanan, VH (vajinal) için uygun olmayan hastalarda LH (laparoskopik) ilk tercih edilecek yöntem olarak görülmektedir.

Endometriozis

Endometrioziste cerrahi tedavi; persistan adneksiyal kitle (endometrioma), diğer organlarda disfonksiyon (mesane ya da barsak), medikal tedavi başarısızlığı ve özellikle de kronik pelvik ağrı nedeniyle uygulanmaktadır. Endometriomanın cerrahi eksizyonu, operasyon süresi, rekürrens ve komplikasyon riski açısından laparotomi ile karşılaştırıldığında laparoskopik yaklaşımın endometriozis cerrahisinde üstün olduğu görülmektedir. Endometriozis için definitif tedavi sıklıkla fertilitesini tamamlamış ve ciddi pelvik ağrı şikâyeti olan olgularda uygulanmaktadır. Benign kanser olarak da tanımlanan endometrioziste çevre dokulara infiltrasyon arttıkça cerrahi sırasında yapılacak diseksiyon sırasında oluşabilecek komplikasyon riski de artmaktadır. Laparoskopik cerrahi sırasında kameranın diseke edilecek alanları büyütmesi sayesinde diseksiyon daha rahat yapılabilmektedir. Ancak operasyonu yapacak cerrahın laparoskopi konusunda tecrübeli olması ve pelvik anatomiye hâkim olması önem arz etmektedir. Pararektal, paravezikal alanların tanımlanması ve üreter trasesinin belirlenmesi sonrasında laparoskopik olarak derin infiltratif endometriozis cerrahisi rahatlıkla yapılabilmektedir.

Ancak unutulmaması gereken kavram, bu operasyonun laparoskopik endometriozis cerrahisi konusunda deneyimli cerrahlar tarafından yapılmasının gerekliliğidir.

Geçirilmiş Abdomino / Pelvik Cerrahi ve Adezyon Varlığı

Geçirilmiş cerrahi öyküsü ya da pelvik yapışıklık ihtimali olan hastalar da dahil olmak üzere histerektomi planlanan tüm hastalarda birincil yaklaşımın minimal invaziv cerrahi olması gerekliliği unutulmamalıdır. Ancak bu hastalarda vajinal histerektomi göreceli olarak kontrendike olabilmektedir. Bundan dolayı adezyonların açılması ve özellikle pelvisin, parametriyal alanların ve üreterlerin değerlendirilmesini teleskopik büyütme yardımı ile kolaylaştıran laparoskopik yaklaşımın bu hastalarda birincil tercih olmasının gerekliliği ACOG 2017 Haziran ayında yayınlanan klavuzda belirtilmiştir. Ancak geçirilmiş cerrahisi, özellikle de orta hat insizyonu olan hastalarda batın ön duvarında yaklaşık %20-25 oranında yapışıklıkların görülebileceği ve bunların da %28’inin barsak yapışıklıkları olabileceği unutulmamalıdır. Sonuçta batına laparoskopik ilk girişte bu yapışıklıkların olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Preoperatif karın ön duvarının ultrasonografik değerlendirmesi bize bu konuda yardımcı olabilir. Diğer önemli bir kavram da bu hastalarda ilk girişte Palmer noktası gibi daha güvenli non-umblikus girişleri tercih edebileceğimizdir. Palmer noktasından girilerek yeterli pnömoperitoneum oluşturulduktan sonra 5 mm’lik kamera ile bu bölgeden batına girilebilir ve batın ön duvarındaki yapışıklıklar tanımlanabilir. Tanımlanan yapışıklıklar, Palmer noktasından girdiğimiz 5 mm’lik kamera gözetiminde güvenli olarak girdiğimiz diğer portların yardımı ile açılabilir. Bu tür hastalarda bir başka tercih edebileceğimiz batına giriş yöntemi ise açık giriş (Hasson) tekniğidir. Sonuçta yapışıklıkların açılması sonrasında laparoskopik histerektomi bu tür hastalarda güvenle uygulanabilmektedir.

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PİD) ve Tubo-Ovarian Abse (TOA)

Fertilitesini tamamlamış, >45 yaş ya da postmenopozal, medikal tedaviye yanıt vermeyen PİD/TOA olgularında histerektomi + bilateral salpenjektomi ± ooforektomi uygun bir tedavi seçeneğidir. Bu olgularda, anatomi bütünü ile bozulabilmekte ve ciddi abdominopelvik yapışıklıklar oluşabilmektedir. Bundan dolayı açık ya da MİC yaklaşımdan bağımsız olarak bu olguların cerrahisi oldukça komplikedir. Bu hastalar, konu ile ilgili anatomik bilgisi yüksek, deneyimli cerrahlar tarafından opere edilmelidir. Laparoskopi adezyonların açılmasında kameranın yakınlaştırıcı ve büyütücü etkisi ile bizlere oldukça fayda sağlayacaktır. TOA ve PİD olgularına laparoskopik yaklaşımın hastanede daha kısa kalış süresi, daha az yara yeri enfeksiyonu ve daha az ateş ile birlikteliği gösterilmiştir. Sonuçta, özellikle abseyi çevreleyen nekrotik ve inflame dokularla, çevre dokular arasında oluşan ciddi yapışıklıklar nedeniyle cerrahinin komplike ve zor olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Laparoskopi bu yapışıklıkların açılmasında bize yardımcı olabilecektir.

Ancak pelvik ve laparoskopik cerrahi tecrübesi yüksek cerrahlarca bu operasyonun yapılmasının uygun olacağı akılda tutulmalıdır.

Obezite

Obezitenin tüm histerektomi tiplerinde komplikasyon oranlarını arttırdığı bilinmektedir. Laparoskopik histerektomi yapılan hastaların beden kitle indeksi (BKİ)’ne göre karşılaştırıldığı çalışmalarda; operasyon süresi, kanama miktarı, laparotomiye dönüş oranında artış haricinde intraoperatif veya postoperatif major komplikasyon oranlarında belirgin bir artış saptanmamıştır. 2015 yılında obez hastalarda histerektomi tiplerinin komplikasyon oranları açısından karşılaştırıldığı bir meta-analizde LH ile karşılaştırıldığında AH’nin daha yüksek komplikasyon oranlarına ve daha uzun hastanede kalış süresine sahip olduğu raporlanmıştır. AH’ye kıyasla özellikle yara yeri enfeksiyonları ve dehisens açısından LH ve VH‘de daha düşük oranlar olduğu belirtilmiştir. 26 AH, VH ve LH’nin karşılaştırıldığı bir başka çalışmada; AH yapılan ve BKİ> 40 kg/m2 olan hastalarda yara yeri enfeksiyonu, yara yeri açılması ve sepsis riskinde 5 kat artış olduğu gözlenmiştir. Bu artış LH grubunda saptanmamıştır. Bohlin ve ark. 28,537 histerektomiyi incelendikleri çalışmalarında; AH yapılan, BKİ ≥ 30 kg/m2 olan hastalarda artmış kanama oranı , peroperatif komplikasyon, postoperatif komplikasyon, postoperatif enfeksiyon ve uzamış operasyon süresi saptamışlardır. Laparoskopik histerektomi de ise sadece operasyon süresinin uzadığı raporlanmıştır. Güncel gelişmeler ışığında LH’nin özellikle BKİ > 30 kg/m2 olan hastalarda öncelikle uygulanması gereken yöntem olduğu bildirilmektedir. Ancak bu hastalarda operasyon süresinin uzayabileceği ve açık cerrahiye geçme olasılığının artabileceği akılda tutulmalıdır.

Obez hastalarda histerektomi endikasyonu konulduğunda MİC yöntemlerin deneyimli cerrahlarca uygulanması doğru bir yaklaşım olacaktır.

Büyük Uterus

Büyük uterusun histerektomi sırasında cerraha zorluk oluşturabileceği bilinmektedir. Bu durumda en ideal cerrahi yaklaşımın ne olması gerektiği hususunda kesin bir öneri bulunmamaktadır. Genel olarak uterin fundusun umblikus seviyesinde olduğu durumlarda AH tercih edilmektedir. Büyük uterus tanımı kaynaktan kaynağa farklılıklar göstermektedir; bazı yayınlarda uterin ağırlığın >300 g, bazı yayınlarda >500 g olması olarak tanımlanmıştır. Laparoskopik supraservikal histerektomi olgularının değerlendirildiği bir çalışmada, uterusun >500 gr olması operasyon süresi ve kanama miktarındaki artış ile ilişkili bulunmuştur. Hastanede kalış süresi ve intraoperatif komplikasyon oranlarında ise anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Total LH olgularının değerlendirildiği başka bir çalışmada büyük uterus için sınır değer 300 gr alınmış ve olguların hemoglobin düşüşü, komplikasyon oranları ve hastanede kalış sürelerinde herhangi bir fark tespit edilmemiştir. Yazarlar, uterin fundusun umblikus 2 cm altına kadar uzandığı olgularda batına giriş için Lee-Huang noktasını önermişlerdir. Büyük uteruslarda histerektomi tiplerinin karşılaştırıldığı az sayıda çalışma mevcuttur. Bu çalışmalarda intra ve postoperatif komplikasyon oranlarının uterin ağırlıktan bağımsız olduğu, >1 kg ağırlıktaki uteruslar da bile LH’nin yapılabildiği, yıllar içinde açık cerrahi oranlarının büyük uterus olgularında da gittikçe azaldığı belirtilmiştir.

Sonuç olarak büyük uterus laparoskopik histerektomi için bir kontrendikasyon oluşturmamaktadır ve deneyimli cerrahlarca uygulanabilecek güvenli bir yöntemdir. Ancak büyük uterusu olan hastaların preoperatif değerlendirmeleri detaylı olarak yapılmalı, LH prosedürünün uygun bir şekilde devam edebilmesi için doğru port yeri giriş noktaları belirlenmelidir. Histerektomi sonrası uterusun doğal orifis olan vajenden çıkarılabilmesi için ek parçalayıcı işlemlere gereksinim duyulabileceği akılda tutulmalıdır. Bazı kanama riski yüksek olan büyük uterus olgularında (myoma uteri, adenomyozis vb.), uterin arterlerin hipogastrik arterden orijin aldığı bölgeden ligasyonu uygun bir yaklaşım olabilir.

Myoma Uteri

Leiomyomlar yaklaşık %25 kadını etkilemektedir. Semptomatik kadınlar medikal ya da cerrahi olarak tedavi edilebilirler. Fertilitesini tamamlamış, semptomatik myomu olan premenapozal ve menapozal hastalarda histerektomi ilk tercih operasyon olarak günümüzde de yerini korumaktadır. MİC’nin avantajları göz önünde bulundurulduğunda myoma uteri nedeni ile histerektomi planlanan hastalarda da laparoskopik yaklaşım ön plana çıkmaktadır. Premenapozal, myomu olan kadınlarda laparoskopik ve açık histerektominin karşılaştırıldığı bir çalışmada laparoskopi grubunda vajinal kaf dehisensi daha yüksek oranda saptanırken, kan transfüzyonu, yara yeri enfeksiyonu, venöz tromboembolizm ve insizyonel herni oranları daha düşük olarak raporlanmıştır. Ayrıca kaliteli yaşam yılı açısından LH daha üstün bulunmuştur. Ancak myomların boyutu ve lokalizasyonunun LH prosedürünü zorlaştırabileceği akılda tutulmalıdır. Sekiz cm’den daha büyük, 7’den fazla sayıda, intraligamenter veya servikal yerleşimli myomların adezyonlara neden olabilmeleri, uterin arter ve üreter belirlenmesini zorlaştırabilmeleri, uterin mobilitede azalmaya neden olarak operasyon sahasının gözlenmesinde zorluk yaratabilmeleri nedenleri ile LH uygulaması zorlaşabilmektedir. Bu gibi durumlarda preoperatif fizik muayene, ultrasononografi ve gerekirse manyetik rezonans görüntüleme ile detaylı bir inceleme yapılarak myomların yeri, boyutu ve uterusun cesametinin belirlenmesinin gerekliliği akılda tutulmalıdır. Değerlendirme sonrasında port yerleşim yerlerinin belirlenmesi ve cerrahi basamakların planlanması doğru bir yaklaşım olacaktır. Uterusu çok büyüten myomlarda histerektomi sonrası spesimenin vajenden çıkmasına olanak tanıyacak özel tasarlanmış endoskopik bistürilerin kullanılabileceği bilinmelidir.

Adenomyozis

Adenomyozis nedeni ile histerektomi endikasyonu alan hastalarda operasyon vajinal, abdominal ya da laparoskopik yolla uygulanabilmektedir. Tercihen bu hastalarda da MİC yaklaşım daha uygun olacaktır. Yapılan bir çalışmada (Furuhashi ve ark.) adenomyozisi olan olgularda vajinal histerektomi sırasında mesane yaralanma riskini yüksek bulmuşlardır. MİC yaklaşımın avantajları ve Furuhashi’nin bulgusu göz önüne alındığında adenomyozisli hastalarda laparoskopik yaklaşım ön plana çıkabilir. Yavuzcan ve ark. LH yapılan hastalarda adenomyozisin operatif sonuçlara etkisini araştırmışlar ve hemoglobin düşüşü, pelvik kateterizasyon, üriner trakta invaziv girişim gibi perioperatif işlemler açısından anlamlı bir fark saptamamışlardır. Ayrıca postoperatif kan transfüzyonu, ateş, hastanede kalış süresi, üriner kateterizasyon süresi de her iki grup arasında benzer bulunmuştur. LH’nin anatomik planların daha iyi diseksiyonuna olanak sağlaması ile yaralanma riskini azalttığı ve adenomyozisli hastalarda güvenli bir yöntem olduğu rapor edilmiştir.

Sonuçta histerektomi planlanan adenomyozisli hastalarda laparoskopik histerektomi güvenle uygulanabilecek bir yöntemdir.

 

 

The post Kimlere Laparoskopik Histerektomi Yapılır appeared first on İzmir Karşıyaka Kadın Doğum Merkezi.

]]>