Erken Doğumun Sebepleri

Doğum eylemi çoğu durumda kendi kendine başlar. Anne ve/veya bebek hayatının tehlikede olduğu durumlarda ise doktor tarafından erken doğum kararı verilir ve induksiyon (suni sancı) ya da sezeryan yolu ile doğum gerçekleştirilir.

Genellikle erken doğum eyleminin birden fazla sebebi olduğu ve birden fazla mekanizma ile başladığı düşünülmektedir.

Bunlar arasında en etkili olanlar çoğul gebelik ve polihidramniyostur (bebeğin sıvısının normalden fazla olması) Bu iki durum uterusun kapasitesinden daha fazla gerilmesine ve bu büyük yükten “kurtulmak için” miyad dolmadan kasılmasına yol açabilir. İkiz gebelikte doğumun tekil gebeliklerden daha erken başlaması kuraldır ve bazı durumlarda eylem 36. haftadan önce başlayabilir. Bebeğe ait nedenler arasında bebeğin eşinin (plasentanın) erken ayrılması da söz konusu olabilir.

Rahmin yapısal anormallikleri, rahim iç tabakası içine kanamalar, genetik faktörler, doğumu başlatan fizyolojik mekanizmaların erkenden tetiklenmesi erken doğumun en sık rastlanan sebepleri arasındadır. Ayrıca Kan uyuşmazlığı, eklamsi, sık doğum yapmış olmaktan ya da fetüsün dölyatağında normal olmayan bir biçimde yuvarlanmış olmasından kaynaklanır. Annenin sağlığının bozuk olması, bebeğin normalden küçük olması da olasılığını arttırır.

Anneye ait nedenler arasında ise 17 yaş altında 34 yaş üzerinde gebe kalma, gebelikte tansiyon yükselmesi, boya göre aşırı kilolu ya da aşırı zayıf olma, alt genital sistemdeki enfeksiyonlar, gebelikteki değişik sebeplere bağlı kanamalar, rahim anormalileri, sık aralıklı gebelikler, annenin akciğer, kalp, böbrek, karaciğer gibi değişik sistemik hastalıkları olması, kansızlık, ağır beslenme yetersizliği, sigara ve alkol içimi, ruhsal bunalımlar, yaşanan yoğun stress ve üzüntüler ve ağır çalışma koşulları sayılabilir.

Suların miyad dolmadan gelmesi, yani erken membran rüptürü (EMR) de doğum eylemini başlatan diğer bir etkendir. Suların gelmesiyle açığa çıkan bazı maddeler ve olaya eklenen enfeksiyon erken doğum eylemini tetikler.

Genital sistem enfeksiyonları (özellikle B grubu streptokoklarla meydana gelen enfeksiyonlar, bakteryel vajinozis ve trikomonaslara bağlı vajinit, klamidyalar, anaerob bakteriler, ureoplasma ve mikoplazmalarla oluşan enfeksiyonlar ) ve üriner sistem (idrar yolları) enfeksiyonları erken doğum eylemini başlatabilir.

Placenta previa (plasentanın doğum kanalını kapatması), ablatio placenta (plasentanın erken ayrılması) gibi durumlarda da doğum eylemi daha erken başlayabilir.

Anne adayının beslenmesinin yetersiz olması, sosyoekonomik seviyesinin düşük olması, yaşanılan coğrafi bölgenin özellikleri, anne adayında ciddi anemi (kansızlık), sigara kullanımı gibi etkenler de doğum eylemini başlatmada etkili olabilmektedir.

Görülmektedir ki erken doğum sebebi olabilecek pek çok sebep olabilmektedir. Ancak bazen de bulunabilir hiçbir sebep olmadan erken doğumlar ortaya çıkabilmektedir.  En önemli noktalardan birisi daha önceki gebeliğinde ya da gebeliklerinde erken doğum riski yaşamış olan gebelerin bu gebeliklerinde belirgin risk altında olduklarının bilincinde olmalarıdır.

Doktor kararıyla gerçekleştirilen erken doğum

Tüm erken doğumların yaklaşık %30’luk kısmı doktor kararıyla gebeliğin sonuçlandırılması şeklinde gerçekleşir.

Anne hayatının tehlikede olduğu her durumda bebeğin olgunlaşma derecesine bakılmaksızın doğum indüksiyon (suni sancı) ile ya da sezeryan uygulanarak gerçekleştirilir. Gebeliğin devamının sakıncalı olduğu ağır preeklampsi, eklampsi, HELLP sendromu gibi durumlar, anne adayının ağır kalp hastalığının olması, ya da kanamalı placenta previa ve ablatio placenta bu duruma örnek olarak verilebilir.

Fetusun uterus içinde yaşamaya devam etmesinin sakıncalı olduğu durumlarda da doğum gerçekleştirilir. Bunun en iyi örneği fetal distres gelişmesidir. Ağır fetal distres gelişmesi durumunda bebek ölmeden ya da asfiksi gelişmeden önce gerekirse sezeryan ile doğum acil olarak gerçekleştirilir ve bebeğe gerekli tedavi yapılır.

Doğum eylemini başlatmak amacıyla uygulanan indüksiyon anne adayına uterus kasılmalarını sağlamak amacıyla damar yoluyla serum içinde oksitosin hormonu verilmesinden ibarettir. İndüksiyon öncesi serviks olgunlaşmasına bakılır ve olgun olmayan serviksin olgunlaşmasını sağlamak amacıyla bölgeye jel ya da toz şeklinde prostaglandin uygulanır. Serviks olgunlaştıktan sonra indüksiyona geçilirse indüksiyonun başarıya ulaşma şansı (doğum eylemini başlatma şansı) çok yüksektir. Doğum eylemi indüksiyon ile başlatıldığında sonuç alınamazsa sezeryan ile doğum yolu seçilir. Çok acil durumlarda (aniden gelişen fetal distres gibi) indüksiyon denenmeksizin direkt olarak sezeryan ile doğum gerçekleştirilir.