Sezaryen Dikişleri

Son 30 yılda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sezaryen ameliyatlarının sıklığında ciddi artış oldu. Bunun sebepleri çok tartışıldı. Hemen hemen her olaydaki gibi kabak yine kadın doğum doktorlarının başına patladı. Çok köklü hukuki değişiklikler olmadan da bu sorun çözülecek gibi görünmüyor.

Sezaryen ile doğumların bu kadar sık olmasının net bir sonucu, günümüzde 40 yaşlarındaki her iki kadından birinin karnında sezaryen yarası izi var. Bu yıl Şikago’da yapılan yıllık ACOG toplantısında Dr. Jonah Fleisher bu konuda bir sunum yaptı. Sezaryen ameliyatı olmuş hastalarda iyileşmiş yara yerinin kozmetik görünümünden memnun olup olmadıklarını sorgulamış. Hanımların %80’i yapılan sezaryenden kalan yara izinden kozmetik olarak şikayetçi değil.

Türk toplumunda hanımlar sezaryen yara izi konusunda daha memnunlar. Aslında bu Türk hanımlarının kozmetiğe önem vermediğini göstermiyor. Ancak kabul etmeliyiz ki Türkiye’de her tür ameliyatın kozmetik sonuçları Avrupa ve Amerika’dan çok daha iyi. Bu, cerrahlarımızın eğitim seviyesi kadar yaptığı işe saygıyla yaklaşmasından da kaynaklanıyor.

Sezaryen kesisi bikini çizgisi denilen hattın altından, bikiniden görünmeyecek şekilde yapılıyor. Dolayısıyla guatr kesisi gibi başkalarının görebileceği bir yerde değil. Kesilerden sonra yara yerinde sorunlara neredeyse hiç rastlanmıyor. Kullandığımız dikiş materyellerinin kaliteli olmasından olsa gerek basit akıntılar bile görmüyoruz. Yapılan araştırmada yara yeri ile ilgili sorun yaşayanlarda kozmetik açıdan memnuniyet de azalmış.

Yaranın dikilme şeklinin de memnuniyet konusunda etkili olduğu bulunmuş. Sonuçlar bu noktada enteresan. Bizim çok uzun yıllar önce kullanmayı bıraktığımız zımba tekniği ile yapılan yara kapatmalarından sonra hastaların daha memnun oldukları saptanmış. Yara kapatmada zımba kullanılması, 4-5 gün sonra tellerin alınmasını gerektiren bir işlemdir. Tellerin alınması gerekmesi biraz can sıkıcı. Üstelik tellerin takıldığı yerlerde yara çizgisinin üst ve altında nokta şeklinde izler de kalıyor. Biz zımba tekniği ile yara kapatmayı 20 yıl önce tamamen bıraktık. Kısa bir süre yara kapatmada ipek ile dikiş atıldı. İpeğin en önemli dezavantajı da bir hafta sonra alınması ve yara çizgisinin bir dikenli teli andırır şekilde dikey çizgilerle kesilmesi idi. Günümüzde cilt içinden atılan ve alınmayan dikiş materyeli kullanıyoruz. Hasta erken dönemde ciltte bir çizgiden başka hiç bir şey görmüyor. Uzun vadede çizginin rengi de silikleşiyor, hatta çok fazla dikkat etmezsen kesi olup olmadığını bile anlamak mümkün olmuyor.

Dr. Fleisher’in çalışmasında zımba tekniği cilt içinden atılan dikiş değil, ipek ile karşılaştırılmış olmalı ki hastalar zımba tekniğinden daha fazla memnun kalmışlar.

Avrupa ve Amerika’lı hastaları ülkemiz doktorları ile tanıştırmak gerekli. Cilt içinden atılan dikişin kozmetik sonuçlarını görseler tüm ameliyatları için Türkiye’yi tercih ederlerdi.

Posted in: