Doğum Ağrısı

Doğum, kadın yaşamının en etkileyici deneyimlerinden biridir. Anne ve bebekte herhangi bir risk bulunmadığı hallerde gebeliğin vajinal doğumla sonuçlanması beklenir. Fakat ağrı korkusu doğumda önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle doğum ağrısıyla baş etme yöntemlerini iyi bilmeniz gereklidir.

Ağrı, hoş olmayan bir uyarandan kaynaklanan hastalık, bedensel yaralanma veya organik bozukluğa bağlı rahatsızlık verici bir duyu olarak tanımlanır. Bedenin içten ve dıştan bir uyarı karşısında gösterdiği savunma mekanizması olarak bilinen ağrı, genellikle aniden ortaya çıkar, ne zaman kesileceği belirsizdir, aralıksız sürer ve baş etmek zordur. Doğum ağrısı bilinen en şiddetli ağrılardan biri olsa da, bebeğin doğum yolunda ilerlemesini ve vajinal doğumun gerçekleşmesini sağlayan fizyolojik sürecin önemli bir parçasıdır.

Doğum ağrısı;

  • Bedenin normal biyolojik bir işlevinin sonucudur. Vücutta oluşan herhangi bir hasara ya da doku kaybına bağlı gelişmez, savunma durumu değildir.
  • Doğum ağrısının amacı bebeğin doğumunu gerçekleştirmektir ve doğumla birlikte ağrı sona erer.
  • Doğum ağrısı sürekli bir ağrı değildir, kesik kesiktir. En şiddetli zamanında bile 60 saniye sonunda 60 saniye ara vererek, anne ve bebeğe dinlenme zamanı tanır.
  • Doğum ağrısıyla baş edebilmek için hazırlık yapmaya zaman vardır.

Bu özellikleri ile doğum ağrısı, baş edilebilir bir ağrıdır. Ayrıca gebelerin doğumda ağrıyı hissetmekte, anlamını açıklamada ve tepki vermede gösterdiği farklılıklar, doğum ağrısıyla baş etmenin mümkün olabildiğini gösterir.

Doğum ağrısına verilen yanıt kültürler arası değişiklik gösterir. Örneğin Asya kökenli kadınlar doğumu fevkalade bir annelik deneyimi olarak görür ve bu deneyime gölge düşüreceğine inandığı için doğumda ağrı ve rahatsızlık duygularını göstermekten kaçınır. Ülkemizde özellikle doğu bölgelerinde sancı anne olmak için katlanılması gereken bir durum olarak algılanır ve kadınların ağrı toleransı daha yüksektir.

Amerikan Psikiyatri Enstitüsü, doğum ağrısının birçok psikolojik durumdan etkilendiğini, doğumun bedene ruhsal ya da fiziksel tehdit olarak algılanması, doğumda yardım ve destek alınmaması, kontrol kaybı, bebeğin ya da kendisinin zarar göreceğinden endişelenme gibi durumların ağrının daha şiddetli hissedilmesine neden olduğunu bildirmektedir. Tüm bunlara ek olarak, yapılan çalışmalar annenin sosyokültürel özelliklerinin yanı sıra, daha önceki olumsuz doğum deneyimi, doğum öncesi eğitim sınıflarına katılmamak, doğumda mahremiyete dikkat edilmemesi ve sağlık personelinin uygunsuz davranışları ve iletişimin yanlış kullanılmasının anne adayının ağrıyla baş etmesini etkilediğini göstermektedir. Görüldüğü gibi, gebelik ve doğum hizmetleri sunan sağlık personelinin doğum ağrısıyla baş etmede önemli sorumlulukları bulunmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü Doğum Manifestosu

  • Doğum kendiliğinden başlamalıdır
  • Doğum boyunca hareket özgürlüğü olmalıdır
  • Doğumda gebeye sürekli duygusal ve fiziksel destek verilmelidir
  • Gereksiz müdahalelerden kaçınılmalıdır
  • Doğumda sırtüstü yerine diğer pozisyonlar desteklenmelidir
  • Doğum sonrası anne ve bebek bir arada kalmalıdır.
Posted in: