Seksin Bilimsel Olarak Araştırılması

İnsanda cinsel işlevleri inceleyen iki büyük araştırma vardır. Bunlardan ilki 1938-1952 yılları arasında Alfred Kinsey, diğeri 1954-1966 yılları arasında Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde WH. Masters ve VE. Johnson tarafından yapılan çalışmalardır.

İnsan cinselliği ile ilgili ilk en kapsamlı araştırmayı Alfred Kinsey ve arkadaşları yaptı. Alfred Kinsey, insanın cinsel davranış biçimleri ile ilgili istatistiklerden oluşan derlemelerini yayınladığında, bu konuda hemen hiç yayının olmadığı bilim dünyasında büyük yankı buldu. Bilgiler, kişilerle yüz yüze görüşülerek elde edilmişti. İnsanların cinsel alışkanlıkları ve cinsel davranış biçimlerini ortaya koyan bu derlemeler, tüm toplumun dikkatini çekti. O güne kadar cinsel ilişki bir tabu idi. Bir bilinmeyen olarak kalan cinsellik, ilk kez gün ışığına çıkarıldı. İlk kez sosyolojik olarak ele alındı. İnsan cinselliği, artık kapalı kapılar arkasından çıkarak bilimsel ölçütler içerisinde araştırılabilir, ölçülebilir ve tartışılabilir bir niteliğe bürünmüştü.

Kinsey ve arkadaşlarının yayınladığı çalışmalar bu alanda bir dönüm noktası olmakla birlikte toplumun cinsel ilişkiye bakış açısını belirleyen bir anket çalışmasından öte değildi. İnsanda cinsel uyaranlara verilen tepkinin anatomisi ve fizyolojisi konusunda kapsamlı bilgi vermiyordu.

Masters ve Johnson’un insandaki cinsel tepkinin anatomik ve fizyolojik yönlerini konu alan çalışması ise “İnsanda Cinsel Davranış” adlı kitapta yayındı.

Masters ve Johnson, insan cinselliğini ilk kez laboratuvar ortamında incelediler. Yüzlerce gönüllü kadın ve erkek denek üzerinde çalışmalar yapıldı. Deneklerin cinsel uyaranlara verdikleri yanıtlar gözlendi ve ölçüm yöntemleri kullanılarak, cinsel yanıt sürecinin evreleri kaydedildi. O güne kadar varolan birçok yanlış bilgiyi ortadan kaldıran bu kitap, 1960’larda başlayan cinsel uyanışın temel unsurlarından biridir.

Cinsel tepki süreci ile ilgili olarak Masters ve Johnson’un ortaya koyduğu model, cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırmasına temel oluşturmuştur.

Masters ve Johnson’ın çalışmaları, yayımlandığı günden itibaren insan cinselliğinin yalnızca anatomik ve fizyolojik bilinmeyenlerine ışık tutmakla kalmamış, bu alanda çalışan klinisyenlerin de ufkunu ve cinsel işlev bozukluklarının ayırıcı tanısında bir çığır açmışlardır.

İnsandaki cinsel yanıt döngüsünün dönemlerden oluşan yapısının anlaşılması ile, cinsel işlev bozukluklarının ayırıcı tanısı ve tedavi yaklaşımları ile ilgili olarak çok önemli ilerlemeler ve değişiklikler sağlandı. İnsandaki cinsel yanıt evrelerinin tek bir fizyolojik sürecin parçaları olduğu yanlış inancının yıkılması ile birlikte; bu yanlış inançtan yola çıkarak, bütün cinsel işlev bozukluklarını, erkeklerde empotans, kadınlarda ise frijidite olarak bilinen tek bir tanı olarak değerlendiren düşünce de yıkılmış oldu. Bugün artık bu iki deyim de çağdaş tıptan çıkarılmışlardık.

1970’li yılların sonlarından başlayarak, uyarılma ve orgazm evrelerine ek olarak, cinsel isteğin de önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı.

Posted in: